METİN YOKSU – Batman
Yapımı tüm tepkilere rağmen tamamlanan Ilısu Veysel Eroğlu Barajı, 12 bin yıllık tarihi Hasankeyf ile birlikte 199 yerleşim alanını su altında bıraktı. Hasankeyf Koordinasyonu’nun 2019 raporuna göre, su tutma işlemlerinin başladığı Haziran 2019’dan bu yana su altında kalan yerleşim alanlarının kaç tanesinin yeni yerleşim yerinin bitirildiği ise bilinmiyor. Resmi makamlar bugüne kadar herhangi bir açıklama yapmazken Hasankeyf ilçesinin yeni yerleşkesi dâhil birçok alanın altyapı hizmetleri tam olarak bitirilemedi. Ilısu Baraj havzasının su altında bıraktığı pek çok köyün yerleşke inşaatına ise henüz başlanmadı.
“Pandemide Çadırda Yaşadık”
Hasankeyf ilçe merkezine yaklaşık 10 kilometre uzaklıkta bulunan ve Batman kent merkezine bağlı Kürtçe adı Zahora olan Urganlı Köyü’nde, yerleşkesi bitirilmediği için köylüler yaklaşık bir yıldır çadırda yaşamak zorunda kaldı. Geçtiğimiz yılın Şubat ayında köylerine baraj suyu yaklaşan ve kısa bir süre içinde yerleşim yerleri su altında kalan köylüler, apar topar evlerini 3 kilometre uzaklıkta bulunan alana taşımak zorunda kaldı. Yeni yerleşkeleri tamamlanmadığı için açık alanda çadır kurmak durumunda kalan köylüler, dört mevsim bu çadırlarda yaşamak zorunda kaldı. Yeni yerleşke alanına yeni köy kurulamamasının nedeni ise bir hayli karışık. Bu alan bir yandan hazineye ait, diğer yandan ise köyden 50 yıl önce göç etmiş bir kişi alanın kendisine ait olduğuna dair devlete dava açtı. Geçtiğimiz ay sonuçlanan bu dava sonrası yerleşkelerini yapmaya başlayan köylüler bir yıldır yaşadıkları zorluğun bir an önce son bulmasını istiyor. Köy sakinlerinden Canan Özen, “Bir yıl pandemide çadırda yaşadık. Evimiz anılarımız gözlerimizin önünde yavaş yavaş sulara gömülmüştü. İnsanlar buraya bakarken bir göl manzarası görürken ben babam ile olan anılarımı ve koca bir mezar görüyorum. Tüm bunların yarattığı psikolojik etki varken, üstüne köyümüzün yapılması geciktirildi ve bir yıldır burada yaşamak zorunda kaldık. Şimdi yeni yeni evimizi yapmaya başladık, imkânlar ölçüsünde bekleyeceğiz. Zaten şu an kış olduğu için bir iki ay beklemek zorundayız. Baharı bekliyoruz. Evimiz bitince hemen taşınacağız. Önümüzde koca bir su var ama bizim bu çadırda suyumuz yok. Suyu dahi zor koşullarda alıyoruz. Tüm bu zorlu koşullarda bir yıldır yaşamak zorunda kaldık” diyerek yaşadıkları mağduriyete dikkat çekiyor.

“Konuşmanın Anlamı Yok”
Batman’da ulaşımın kolay olmasından dolayı kimi köyler gündem olabilirken Diyarbakır, Şırnak, Mardin ve Siirt’te ulaşımın zor olduğu köylerde ise yaşanan durum tam olarak bilinmiyor. Siirt’in Kurtalan İlçesine bağlı Soğuksu (Kanimira) Köyü de yeni yerleşke alanları bugüne kadar bitirilmeyen köylerden bir diğeri. Ulaşımın güçlükle sağlandığı Soğuksu Köyü’nde de köy sakinleri yaklaşık bir buçuk yıldır çadırda ve konteynerlerde yaşıyor. Altyapısı tamamlanmadığı için köylerinin kurulmasına başlanmayan köylülerin yaşadığı çadır ve konteynerlere elektrik ve su verilmiyor. Köylüler telefonlarını ve küçük elektrikli ev aletlerini portatif güneş enerjisi panellerinden ürettikleri sınırlı enerji ile çalıştırıyorlar. Köy sakinlerinden Ali Acar yaşadıkları zorlukları anlatmaya güçlerinin yetmediğini, dışarıdan bakınca her şeyin net anlaşılacağını söylüyor. Acar, “Konuşmanın anlamı yok, halimiz ortada; sadece köyümüzün alt yapısının yapılmasını ve köyümüzün bir an önce inşa edilmesini istiyoruz” diyerek yetkililere sesleniyor.

Köylerde Yaşanan Durum Bilinmiyor
Hasankeyf Koordinasyonu’ndan Yönetmen Ali Ergül, köyleri su altında kalan köylülerin en çok Siirt ve Batman illerine göç ettiğine dikkat çekiyor. Ancak köylerde yaşanan duruma ilişkin tatmin edici verilere ulaşma imkânının olmadığını da vurgulayan Ergül, “Birçok köyde yeni yerleşim alanı yapılmadığı için kentlere göç yaşandığını söyleyebiliriz. Bazı köylerde yeni yerleşim alanları yapıldı ve yapılmaya devam ediyor. Gördüğümüz kadarıyla Ilısu Köyü dışında yapımı tamamlanan köy bulunmuyor” diyerek durumun ciddiyetinin altını çiziyor. İnsanların yaklaşık bir buçuk yıldır inşaatı bitmeyen, alt yapısı olmayan evlerde kaldıklarına vurgu yapan Ergül, “Ilısu Barajı’nın ortaya çıkaracağı tahribatlardan söz ederken çok naif olduğumuz ortaya çıktı. Elbette ki büyük bir yıkım bekliyorduk. Bu gerçekleşmesin diye, yıllardır milyonlarca insan hem ulusal hem de uluslararası düzeyde mücadele yürüttü. Ama hiçbirimiz yıkımın bu kadar büyük ve vahşice olacağını tahmin edemedik. Yıkım çalışmaları ile ilgili elbette ki belgeleme çalışmaları yapılamadı. Ne yazık ki yıkım öncesi hatayı bugün de devam ettiriyoruz” diyor. Tarihi alandaki tahribatın boyutunun ise tam olarak bilinmediğine dikkat çeken Ergül sözlerini şöyle tamamlıyor: “Ekolojik ve tarihi alandaki tahribatın boyutunu bilmiyoruz. Köylerden göç ettirilen insanlar nereye göç ettirildi, bilmiyoruz. Bu insanlar hangi koşullarda yaşıyorlar, bilmiyoruz. Köylerde nasıl bir durum var? Bu sorulara cevap verilmesi ve aranması gerekiyor. Hukuki mücadele tekrardan güçlü bir şekilde başlatılmalı. Dicle ve Botan Vadisi’nde bir talan yaşanıyor, bu durdurulabilir.”