ELİF KURTTAŞ – İSMAİL SARP AYKURT / Mersin
Dünyada atık ithalinde zirveye yerleşen Türkiye’de tartışmalar sürüyor. Son olarak Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanı Murat Kurum, Türkiye’nin geri dönüşümü mümkün olan atıklar aldığını, çöp ithal edilmediğini ifade etti. Ancak alanda yaşananlar farklı.
Atıkları alan geri dönüşüm firmaları, dönüştüremediği kısımları tercihen göl, dere ve boş arazilere bırakma, fabrikalara ücret karşılığı satma veya geleneksel yöntem ile yakma işlemi gerçekleştiriyor.
Yurt dışından Türkiye’ye gelen plastik atıkların geri dönüştürülemeyen kısmı çevreye atılırken, geriye kalan büyük kısmı gelir kaynağı görülerek yakılıyor. Genellikle çimento fabrikalarına verilen, geri dönüşümü sağlanamayan plastik atıkların çevreye verdiği tahribat da giderek büyüyor.
Sürecin tehlikeli boyutlarda olduğunu ve ortaya çıkan tahribatın boyutlarını aktaran çevre mühendisleri Mert Batuhan Gözalan, Güray Yıldız ve Çevre Mühendisleri Odası İzmir Eski Başkanı Helil İnay Kınay, uygunsuz şartlarda atık yakma olaylarında artışlar yaşandığını ve bu ithalat sürecinin meşru hiçbir yanının bulunmadığını belirtiyor.
“Karışık atıkta geri dönüşüm firesi %40-%100 arasında”
Sıfır atık adı altında toplanan geri dönüşüm atıklarının ne kadarının geri dönüşüme tabi olduğu konusunda soru işaretleri bulunduğunu vurgulayan çevre mühendisi Gözalan, “Atık sektöründe çalıştığımız yaklaşık 10 yıl boyunca, yönetmelik ve yasaların kişiden kişiye ne kadar değişken olduğunu da ne yazık ki tecrübe ettik. Ülkemizin çevre politikaları uzun zamandır, Avrupa veya benzeri batı ülkelerinin yönetmeliklerinin kopyala-yapıştır yapılmasıyla ilerletilmeye çalışılıyor. Ancak teknolojik yetersizlikler ve eğitim altyapısının sağlanamaması ve diğer alanlarda olduğu gibi liyakatsiz yöneticilerin de etkisiyle süreçler para kazanma kaygısıyla kuruluyor. Bunun en basit örneği ise ‘sıfır atık’ adı altında bile ayrı toplanan geri dönüşüm atıklarının ne kadarının geri dönüştürülebildiği konusu. Bu süreci bile yönetmekte zorlanırken, tonlarca plastik ve benzeri atık grubunun ülkemize geri dönüşüm adı altında sokulması, ciddi bir ironi oluşturuyor” ifadelerini kullandı.
Batuhan Gözalan karışık atıklar ve maliyet konularına da değindi:
“Bahsettiğimiz süreç, oluşan yeni dünya düzeninde sektörün öncüsü olarak anılan Çin’in bile ithal etmekten vazgeçtiği atıkların ülkemize alınmasıyla başlıyor. Burada yaşanan problem özellikle sektörde çalışan insanların daha çok para kazanma hırsıyla birlikte yönetmelik ve yasalarla belirlenmiş kuralların dışına çıkmasıyla açıklanabilir. Yurt dışından ‘karışık atık’ adı altında gelen birçok atık, geri dönüştürülmesi maliyet oluşturduğu için, ‘nasıl daha ucuza kurtuluruz’ bakış açısı ile değerlendiriliyor. Karışık atık adı altında, geri dönüşüm için gelen plastiklerin maksimum yüzde 3’lük fire vermesi beklenirken, bu oran yüzde 40 ile yüzde 100 arasında değişmekte. Bu da bize gösteriyor ki, geri dönüşüm için getirilen tonlarca plastik ya çevreye atılıyor, ya gömülüyor ya da uygunsuz şartlarda yakılıyor. Uygunsuz bertarafı sağlanan atıklar, hava kirliliğine sebep oluyor ve insan sağlığına yaptığı olumsuz etkilerle kanser gibi ölümcül hastalıkların önünü açıyor.”
Atıktan türetilmiş yakıtlar…
Çevre Mühendisi Güray Yıldız da kamuoyu baskısının olduğunu, ancak eskiye dair bir soruşturma sürecinin yürütülmediğini vurguladı. Yıldız, “Kamuoyunun baskıları sonrasında yayınlanan genelgelerle bu fire oranları yüzde 1’e sabitlenmiş durumda. Fakat yeni genelgelerden önce gelen atıkların akıbeti araştırılmıyor. Ayrıca biliniyor ki, ülkemizde para ve statü ön planda olduğu için, kurallar hiçe sayılabiliyor” dedi.
Atıklar ve çimento fabrikaları arasındaki ilişkiden de söz eden Yıldız, şu ifadeleri kullandı:
“Öte yandan kömür gibi organik yakıtların fiyatlarının yükselmesiyle beraber, çimento fabrikaları gibi yüksek miktarda enerji ihtiyacı olan firmalar, alternatif yakıt olarak atıklara yönelmekte. Belirli kalorifik değeri olan ve ağır metaller içermeyen “ATY (Atıktan Türetilmiş Yakıtlar)” çimento fabrikalarında yakılıyor. Yurt dışından geri dönüşüm için gelen atıkların bazıları belirli oranlarda ATY içerisine karıştırılarak çimento fabrikalarına satılıyor. ATY tüketicileri, yani geri dönüştürülemeyen atıkların yakılmasıyla enerji ihtiyacını karşılayacak firmalar bile bu durumdan şikayetçi. Bu durumun bir sonucu olarak da uygunsuz şartlarda atık yakma vakaları artış gösteriyor.”
Üç çöp torbasının ikisi Adana’ya geliyor
Ülkeye getirilen atıklarla ilgili gerekli denetimlerin ve çevreye atılarak oluşan zarara karşı caydırıcı cezaların olması gerektiğini söyleyen Yıldız, “Uluslararası çevre örgütleri yaptıkları araştırmalarda, batı ülkelerinin atıklarının hatırı sayılır bir miktarını ülkemize gönderdiğini belirtiyor. Örneğin, İngiltere’de GPS takılan 3 çöp torbasının 2’sinin Adana’ya geldiği saptandı. Yüzde 100 geri dönüşüm yaptığını belirten uluslararası firmaların atıklarının Adana bozkırlarında yakıldığına şahit oluyoruz. Bu durum bizi hem çevre mühendisleri olarak hem de insan olarak fazlasıyla üzüyor. Sürecin düzeltilebilmesi için doğru yönetmeliklere, sürekli denetimlere, caydırıcı cezalara ve liyakat sahibi yöneticilere ihtiyacımız var” diye belirtti.
“İhracata devam etmek sakıncalı, facialar kaçınılmaz…“
Yaşanan atık faciasına karşı önlemlerin alınması gerektiğini ifade eden Yıldız, “Küresel ısınmanın dünyaya verdiği hasarları onarmamız gerekirken, doğada yeni yaralar açmamız geleceğimiz için ciddi olumsuzluklar taşımakta. Tam da bu nedenlerle, hem altyapı hem de teknoloji düzeyimizi geliştirmeden ve doğru önlemleri almadan, bu atıkların ihracatına devam etmek, şimdiden kaçınılmaz görünen facianın her an yaklaşmakta olduğuna işaret ediyor” diyor.
“Kendi atığımızı toplayamıyorken atık ithal ediyoruz”
Atık yönetimi ve geri dönüşüme dayalı plastik hammadde ve üretim sektörünün çevresel ve ekonomik maliyetler açısından önemli bir süreç olduğunu belirten Çevre Mühendisleri Odası İzmir Eski Başkanı Helil İnay Kınay şunları ifade etti:
“Kendi atığını toplayamayan, geri dönüşümü sağlayamayan ülkemiz, bu sektörün hammadde ihtiyacını sağladığı atık ithalatında giderek büyüyor. Bu noktada denetimsizlik ve yetersizlik ülkemize giren atık miktarı, içeriği ve ortaya çıkan örnekler ile atık çöplüğü etiketimizi de büyütüyor. PAGEV (Türk Plastik Sanayicileri Araştırma Geliştirme ve Eğitim Vakfı) Türkiye Plastik Sektör İzleme Raporu’nda 2020 yılında, plastik sektörü için hammadde üretim kapasitesinin yıllık 575 bin ton, sektörün geri dönüşüm ile elde ettiği plastik atık ithalatının ise yıllık 551 bin ton olduğu ifade ediliyor.”
“İç piyasa yönetilemiyor”
İç piyasadaki atık depolamasının tam anlamıyla yönetilemediğini kaydeden Kınay “TÜİK (Türkiye İstatistik Kurumu) verilerine göre ülkemizde 2018 yılında 32 milyon ton belediye çöpü var. Bu miktarın çok büyük bir kısmı düzenli düzensiz depolama ile gömülüyor. Kendi atığımızı doğru toplayarak, içerisindeki plastik atıkları hammadde olarak kullanması gereken sektör ise, bu süreç yürütülmediği için dışarıdan daha ucuza hammadde olarak atık ithalatı yapmayı tercih ediliyor. Bir taraftan kendi çöpümüzü sağlıklı toplayamıyor ve bertaraf edemiyorken, Avrupa’dan ithal edilen çöpün hammadde olarak kullanılmayan bölümü de atık yükümüze ilave olarak ekleniyor” şeklinde konuştu.
Kontrolsüz atıklarda şüpheli yangınlar…
Geri dönüşümü yapılamayan atıkların nedeni belirlenemeyen şüpheli yangınlar ile bertaraf edildiğini öne süren Kınay, “Atık geri kazanım tesisleri ve depolarında çıkan nedeni bilinmeyen yangınlar, bazı tesislerde birden fazla çıkan yangın haberleri de buna eklenince şüphelerin artmasına sebep oluyor. Bu, aynı zamanda da akıllara ‘Geri dönüşümü gerçekleşemeyen atıklara ne oluyor?’ sorusunu getiriyor” dedi.

“Yollara, tarlalara, su kaynaklarına atılıyor ya da yakılıyor”
Greenpeace’in 17 Mayıs’ta yayınladığı rapordan bahseden Kınay, “Raporda İngiltere’nin 2020’de Türkiye’ye ihraç ettiği plastik atıkların 210 bin ton civarında olduğu ve bunların bir kısmının yollara, tarlalara ve su kaynaklarına atıldığını veya yakıldığının tespit edildiği Adana ve Mersin’den görüntüler paylaşıldı. Greenpeace, Adana bölgesinde 2021 yılında da aynı tespitleri paylaşmıştı. Çevre ve Şehircilik Bakanı Murat Kurum, bu görüntülerin ortaya çıkması üzerine 152 tesiste denetim yapıldığını, 29 işletmenin faaliyetinin durdurulduğunu ve 32 işletmeye 8 milyon TL ceza uygulandığını açıkladı” ifadelerini kullandı.
“Atığın yakılması sureti ile oluşan hava kirliliği”
Atıkların bertarafı ve geri kazanım sürecinde yakma tesislerinin bir alternatif olarak ortaya çıktığını da aktaran Çevre Mühendisi Kınay, “Bu tesislerde atığın yakılması sureti ile oluşan hava kirliliğiyle ilgili olarak gerekli önlemlerin alınması, en önemli faktörlerden biri. Atık kaynaklı kirletici gazlar ve sera gazı emisyonları da değerlendirilmesi gereken diğer bir konu. Kirletici etkilerinin minimize edilmesi için gerekli çevresel yatırımlara ilave maliyetler gerekiyor” dedi.
Kabasakal: “Yakılsa bile geri dönüşü yok…“
Geri dönüştürülemeyen atıkların yakılma sürecine değinen Tarsus Çevre Koruma Kültür Sanat Merkezi Derneği Başkanı Avukat Semra Kabasakal ise “Akdeniz bölgesine özellikle Avrupa’dan gelen atıkların çok fazla olduğunu yerinde görerek inceledik. İngiltere bize para karşılığında o çöplüğü veriyor. Bununla ilgili firmalar da artış gösteriyor ve bunların bir çoğu ruhsatsız olan firmalardan oluşuyor. Geri dönüştürülemeyen atıklar ormanlık alanlara atılıyor, yakılıyor ya da fabrikalara satılıyor. Biyokütle adı altında enerji üretimi gerçekleştirilecek bahanesiyle bu atıkların fabrikalarda yakımı gerçekleştiriliyor. Yakılsa bile geri dönüşü yok oluyor” ifadelerini kullandı.
“Hukuki bir sıkışma ve gizlilik söz konusu…“
Hukuki mücadelede de sıklıkla problemler yaşandığının altını çizen Kabasakal, “Bu konuyla ilgili tam olarak bilgiyi alamıyoruz. Tam bir gizlilik var. Hiç kimse bilgi vermiyor. Çevreye atılan atıklar bu anlamda geri dönüşümü saptanamayan atıklar. Bu nedenden kaynaklı hukuki süreç de gerçekten sıkıntılı geçiyor. Biz bu konularla ilgili suç duyurusunda bulunalım dedik. Fakat suç duyurularında bir kişi ve adres belirtmeniz lazım. Onunla ilgili elinizde bir belge olması gerekiyor. Bunlar olmayınca tazminata hükmedilme durumu ortaya çıkıyor” dedi.
“Açtığımız davalar Danıştay’dan dönüyor…”
Şu anda hukuki süreç içerisinde doğa katliamlarıyla başa çıkabilecek durumda olmadıklarını belirten Avukat Kabasakal “Çünkü biri bitiyor derken diğeri başlıyor. Çevreyle ilgili davalar açıyoruz. Dava bizim lehimize sonuçlanıyor ve davayı kazanıyoruz. Ancak ne acı gerçektir ki Danıştay’dan bunlar geri dönüyor. Bu kez de aleyhimize sonuçlar çıkıyor. Davayı açma durumumuz da zora giriyor” dedi.
