Anasayfa Çevre “Çevreye zarar verenin tazminat yükümlülüğü vardır”

“Çevreye zarar verenin tazminat yükümlülüğü vardır”

, admin

Fatma BOZ – Tekirdağ

Trakya’ya 2007’den bu yana kontrolsüz biçimde devam eden sanayi göçü, Tekirdağ başta olmak üzere kentlerde müsilaj, alg patlaması ve kızıl gelgitler gibi sıradışı doğa olaylarına neden oldu. Yörede hızlı ve aşırı sanayileşmenin yol açtı olumsuz gelişmeleri konunun muhataplarıyla konuştuk. 

Çevre Mühendisi Serdar Murad Uçar, sanayi firmalarının Trakya yöresinde çevreye verdiği zararların engellenebilmesi için yaptırım uygulanması gerektiğini belirtti. Uçar, para cezalarının yetersizliğine dikkati çekerek sektörden men etmeye kadar geniş ölçekli yaptırım yöntemlerinin hayata geçirilmesinin gerekliliğinin altını çizdi. Uçar, “Aslında Türkiye’de bu konuda mevzuatlar yeterli mi yetersiz mi öncelikle buna bakılması gerekiyor. Aslında yeterli, şöyle ki birçok konuda kanunla ve yönetmelikler bazında yaptırımlar ve sınırlar çiziliyor. Çevre Kanunu’na göre 131 bin bin TL ceza verilmesi mümkün. Öngörülen 131 bin 516 TL idari para cezası şu an bakıldığında yeterli bir yaptırım değil. Milyonluk üretim yapan bir fabrika için baktığımızda bu tutar kesinlikle caydırıcı olmuyor” dedi.

Uçar, fabrika denetimlerinde bağımsız denetim mekanizmasının olması gerektiğini de vurguladı ve şöyle devam etti: 

“Filtre taktırılması yönünde fabrikaları teşvik ettirecek ya da yaptırım tehlikesiyle korkutacak bir ceza değil benim kanaatime göre. Bu tutarın kesinlikle artırılması gerekmektedir. Denetim hususunda da özellikle bağımsız bir denetim mekanizmasının işlemesi burada ayrı bir önem arz ediyor. Tabii bu denetimlerin sık olması da bir etken teşkil edecektir.”

“Halkın bilinçlendirilmesi lazım”

Halkın endüstriyel atıklar yüzünden zarar gördüğü durumlarda ne yapacağını bilmesi gerektiğini de belirten Uçar, şunları söyledi:

“Çevreyi kirletenin, meydana gelen zararlardan ötürü genel hükümlere göre de tazminat sorumluluğu saklıdır. Çevreye verilen zararların tazminine ilişkin talepler zarar görenin zararı ve tazminat yükümlüsünü öğrendiği tarihten itibaren beş yıl sonra zamanaşımına uğrar. Yani çevreye bir zarar verildiğinde bu zararın ve zararı veren kişinin öğrenildiği andan itibaren 5 yıl içerisinde bu kişinin sebep olduğu çevre felaketi nedeniyle tazminat yükümlülüğü olacaktır. Peki burada halk ne yapabilir? Çok aşikar ki kamuoyu baskısı günümüzde ciddi bir etken.”

Brezilya’dan sökülmek için Türkiye’ye getirilmesi tasarlanan geminin kamuoyu baskısından sonra rotasını değiştirmek zorunda kaldığına dikkati çeken Uçar, “Burada kamuoyunun tepkisinin önemini görüyoruz. Halkın bu konuda bilinçlendirilmesi kanun ve müeyyideler hakkında bilgi sahibi olması çok önemli. Özellikle uzmanların çeşitli mecralardan bu konuda konuşması gerektiğini düşünüyorum” dedi. 

Endüstriyel atıkları çevreye atan fabrikaların sektörden men edilmelerinin para cezalarından daha etkili olacağını söyleyen Uçar, “Aslında burada yapılması gereken, çevre sorunlarına karşı eğer radikal, sert çözümler aranıyorsa sadece para cezasının yeterli olmayacağı kanaatindeyim” diye konuştu. 

Dilovası ve Ergene

Marmara’daki müsilaj sorununa dikkati çeken Uçar, şöyle devam etti:“Müsilaj dediğimiz şey esasında alg. Algler sudaki organik maddelerin çok olduğu yerlerde oluşur. Şu anda Türkiye’de sanayi ve diğer fabrikalaşma açısından bakıldığında en riskli iki bölge dikkat çekiyor. Birincisi, Kocaeli’den Gebze’ye giderken Dilovası bölgesi gerçekten solunum yolları hastalıkları bakımından işçilere ciddi bir tehdit oluşturmaktadır. Bir diğeri de gerek fabrikaların kaydırılması gerekse de atık su işlemlerinde endüstriyel standartlara uyulmaması ve gerekli tedbirlerin alınmaması nedeniyle Ergene Havzası. Bu nedenlerle organik madde miktarının artması sonucunda bu tür yerlerde ötrofikasyona bağlı olarak alg patlaması yaşanması çok normal. Fabrikalar burada çok büyük bir etken, ancak bunun dışında evsel atık sulardan tutun da diğer irili ufaklı tesislerden gelen sular da bu müsilajın oluşumuna etki ediyor. Müsilaj tehlikesi ile karşı karşıya kalan yerlerde yapılan incelemeler sonucunda ortaya çıkan değerlerde önemli ölçüde sapmalar meydana geldiği biliniyor. Çevre ve Şehircilik Bakanlığı ile uluslararası standartlarda ISO standartlarında olması gereken atık su deşarj değerlerinde oynamalar meydana geliyor. Bunlar da tabii ki mevcut soruna ilişkin önemli bir etken.  Bunlar da suya ciddi boyutlarda organik yük bindirilmesine sebep oluyor ve bu da alg patlaması, yani müsilaj dediğimiz sorunu doğuruyor.”

0 yorum
4

Yorum Yapın