CEYDA BAKIR – İstanbul
Bu yıl 17. İstanbul Bienali’ne kapılarını açan Çemberlitaş’taki Barın Han’ın üçüncü katında yer alan Müfredat Dışı başlıklı araştırma sergisi, Bangladeş’te 1998 yılında insan hakları savunucusu Shahidul Alam tarafından kurulan Pathshala Güney Asya Medya Enstitüsü (Pathshala) öncülüğünde kayda alınmış söyleşiler, arşiv belgeleri, fotoğraflar, video çalışmaları ve yayınlardan oluşan çoklu-medya yerleştirmelerini içeriyor.
Pathsala’nın önce mezunu sonra öğretim üyesi olan Taslima Akhter, serginin ana temalarından Bangladeş’teki sosyal adalet konusuna ilişkin çeşitli eserlerle karşımıza çıkıyor. Akhter hem işçi hakları hareketine odaklanan bir siyasi partinin üyesi hem de Bangladeş Konfeksiyon İşçileri Dayanışmasının (Bangladesh Garment Sromik Samhoti) da başkanı. 2018 tarihli “Ölenleri hatırla, yaşayanlar için mücadele et” başlıklı sergi tanıtım yazısında sergisinin sadece 2013 yılında çöken Rana Plaza’da hayatını kaybedilenleri hatırlamak için değil, aynı zamanda yaşayanları hatırlamak ve onlarla dayanışma içinde mücadele etmek için bir çağrı olduğunu belirtiyor.
Rana Plaza Bangladeş’in başkenti Dakka şehrinde, ülkenin farklı şehirlerinden işçilerin yoğunlukla çalıştığı üretim alanları ve satış mağazaları ile 3000’e yakın kişinin iş yeriydi. Çökmesiyle binden fazla kişinin hayatını kaybettiği 24 Nisan 2013 tarihinden beri kalanların mücadelesi devam ediyor. Bu sergi de kolektif mücadelenin bienalde hayat bulmuş hali.
Sergide küçük boyutuyla gözden kaçması mümkün sayılabilecek bir ekranla izleyiciye erişim sağlanan web sitesinde, Rana Plaza’nın çöküşü oldukça detaylı bir şekilde anlatıldığından, baktığınız diğer eserlerin içeriğini anlamanız da kolaylaşıyor. Akhter’in editörü olduğu, Rana Plaza katliamından bir sene sonra 24 Aralık 2014’te Bangladeş Konfeksiyon İşçileri Dayanışması tarafından yayınlanan “24 Nisan: Binlerce Ruhun Haykırışları” (Chobbishe April: Hazar Praner Chitkar) kitabından uyarlanarak hazırlanan “Rana Plaza Katliamı: Bir Antoloji” isimli web sitesinde kitabın bazı bölümlerine, sosyal medyada konuya ilişkin tepkilere, akademisyenlerin, aktivistlerin ve gazetecilerin basında yer alan bazı makalelerine, ölenlerin ve kayıplarının isimlerine, ilçe bazında rakam değil hayat diye ifade edilen ölen kişi sayısına, o günden resimlere, kayıp posterlerine ve ayrıca kurtulanların yaşadıklarına ilişkin kaynaklara ulaşmak mümkün. Bu sayede unutuluşa karşı bir mücadele, ölen 1175 kişi için ve yaşayanlar için sürdürülmekte http://www.athousandcries.org/about.html.
Rana Plaza’nın çöküşü ile kaybettiklerini anma ve dayanışma için Akhter’in bir araya getirdiği ve çoğunluğu kadınlardan oluşan işçi yakınlarının, işçilerin fotoğraf ve eşyaları ile hazırladıkları farklı dokuma tekniklerindeki anma yorganları serginin girişinde sizi karşılıyor.
Çöküşle ilgili dünyada en çok yankı uyandıran fotoğraf dersek haksız olmayacağımız fotoğraf da Akhter’in objektifinden çıkan ve sergide görme fırsatını bulduğumuz enkazda birbirine sarılarak bulunmuş bir çifti yansıtan A Final Embrace. Sergiyi kaçıranlar web sitesinde fotoğrafı bulabilirler.
Aynı sergide yer alan bir diğer çarpıcı yapıt Letter from an unborn child (Doğmamış bir çocuktan mektup). Eserine serginin bu kısmında yer verilen Thotkata oluşumu yine Bangladeş’te Rana Plaza çöküşünden sadece beş ay önce 119’dan fazla işçinin (Uluslararası Çalışma Örgütü 112 kişi olarak belirtse de eserde 119’dan fazla kişi olarak belirtilmekte) hayatını kaybetmesiyle sonuçlanan Tazreen fabrikasındaki yangında annesinin karnında hayatını kaybeden bir bebeğin dilinden bizlere mektupla sesleniyor. Bu sesleniş içimizdeki alışveriş severe, Bangladeş Tekstil İmalatçı ve İhracatçıları Derneği üyelerine, Başbakana, Tazreen Fabrikası sahibine ve eseri okuyanlara. Sessizliğimizin kâr elde etmeyi insan hayatına yeğleyenlere saf tuttuğunu yazarken, Tazreen ve ondan önceki diğer işçi ölümlü “kaza”ların sorumlularının cezalandırılmasını istiyor.
Bangladeş’ten dünyaya yayılan bu seslenişin tüketici tarafında takipçisi olabilmek için neler yapabileceğinizi düşündüren sergi, Rana Plaza olayı sonrası daha çok sesleri duyulan işçi haklarına ilişkin oluşumlara karşı farkındalığı artırıyor. İlk aklıma gelen Temiz Giysi Kampanyası*. Uluslararası çerçeve sözleşmelerin başta Rana Plaza’da ve Bangladeş’te üretim temin eden dünyaca ünlü markalarca imzalanması konusunda çaba sarf eden ve genel olarak tüketicilerde farkındalık, markaların işçi haklarına ilişkin uygulamalarında şeffaf olması ve evrensel düzenlemelere uymaları prensiplerini esas alan Kampanyanın web sitesinde yayınlanan raporlar ülkemizde tekstil işçilerinin durumuna ilişkin fikir sahibi olmak bakımından içerik ve kaynakçası ile tavsiye edilebilir nitelikte.
Sonuç olarak bienalin şehre yayılmış her köşesinden binlerce işçi ve işçi yakınının gerçek üstü mücadelesine tanıklık ettiğim için buruk ama umutluydum. Küçük olduğu için fark edilmeyecek sanıp endişelendiğim o ekrandan ansiklopedilerce bilgiye ulaşabilmek, bizi hayatta kalanların mücadelesine ortak edecek.
*“2008’de kot kumlama işçilerinin yaşadığı sorunlara çare bulmak amacıyla kurulan Kot Kumlama İşçileri Dayanışma Komitesi zamanla faaliyet alanını bütün tekstil sektörünü kapsayacak şekilde genişletmiş, 2013 yılında Temiz Giysi Kampanyası adını almış ve 2017 yılında dernekleşmiştir.” (https://www.temizgiysi.org/hakkimizda/)