METİN YOKSU – Batman
Türkiye’de hakkında en çok dava ve soruşturma açılan gazetelerden biri Adıyaman’daki Gerger Fırat Gazetesi. Kurucusu büyük ulusal gazetelerin yıllarca muhabirliğini yapmış deneyimli bir gazeteci, Hacı Boğatekin. Hakkında 138 dava, yaklaşık 700 soruşturma açılmış. Ulusal basın-yayın kuruluşlarının yayın politikaları ve haber önceliklerinin değişmesiyle yok sayılan yerel sorunları dile getirmek için sırtını halka yaslayarak yayın hayatına başlayan gazete bugünlerde zamanın gereklerine uyarak dijital yayıncılık ile yoluna devam ediyor.
“Gerçekleri çok seviyorum” manşetleri ile yayın hayatını sürdüren Gerger Fırat gazetesi, 10 Temmuz 1992 tarihinde gazeteci Hacı Boğatekin tarafından kuruldu. Hürriyet Gazetesi ve TRT gibi kuruluşlar ile çalışan 43 yıllık deneyimli gazetecinin yaptığı haberler Milliyet, Cumhuriyet ve Türkiye gibi gazetelerde de yayımlandı. Gazetenin kurulma öyküsü ise aynı zamanda bir ihtiyaca dayanıyor. Boğatekin, Hürriyet Gazetesi’nde muhabirlik yaptığı sırada gazete satışa çıkarılır. Hürriyet, Sedat Simavi’den Aydın Doğan’ın mülkiyetine geçer. Bu sahip değişimi sonrasında yayın politikasını ve haber tercihlerini değiştiren Hürriyet, bölgesel sorunların dile getirilmesinden ziyade en fazla gazetenin satıldığı ve reklamın alındığı illere ağırlık verince Adıyaman’ın küçük bir ilçesi olan Gerger’e dair haberler yayınlanmamaya başlar. İlçe küçük olmasına rağmen sorunlarının da çok olması nedeni ile deneyimli gazeteci Boğatekin, bu eksikliği gidermek için bir gazete kurmaya karar verir.
Bir yandan gazete kurma hazırlıkları devam ederken diğer yandan da gazeteyi ayakta tutabilecek bir sermayeye ihtiyaç vardır tabii ki. Boğatekin, İstanbul başta olmak üzere birçok kentteki hemşerilerine giderek daha gazete yayın hayatına başlamadan önce 250 abone bulur. Sıra gazetenin adına geldiğinde ise Boğatekin, gazeteyi abone olarak destekleyenler arasında bir anket yaptırır. Tabi ki gazeteye abone olanların büyük çoğunluğu Gergerli olduğu için gazetenin adı Gerger Fırat Gazetesi olarak belirlenir. Daha başından itibaren katılımcı bir yöntemle adı belirlenen Gerger Fırat Gazetesi 10 Temmuz 1992 tarihinde yayın hayatına başlar. Böylece ilerleyen yıllarda yüzlerce soruşturma ve davalara konu olacak haberlerin yayın serüveni de başlamış olur.
“DEVLET İLANLARI İÇİN GAZETE KURSAK GERÇEKLERİ YAZAMAZDIK”
Gerger Fırat Gazetesi, “Kuyular susuz çıktı paralar boşa çıktı, Hedefimiz dürüstlük, Gerger’de eğitim felç, Paralar boşa gitti, Devleti kim soydu?, ‘Gerger’de zehir korkusu” gibi pek çok manşet haberle ilçenin sorunlarının çözülmesine katkı sağlar. Bunların yanı sıra Kürt kentlerinde yaşanan hak ihlallerini de gündeme taşıyarak “Bu ülke barışa muhtaç” demekten de geri kalmaz. Gazetenin kurucusu Boğatekin, Fethullah Gülen’e “FETÖ” dediği için 2008 yılında tutuklanarak 5 ay hapis cezası alır. Bugüne kadar Boğatekin hakkında en az 138 dava ve 700’e yakın soruşturma açılmıştır. Birçok kez cezaevine girdiğini anlatan Boğatekin, gazetecilik yaşamı boyunca en ağır baskının ise AKP döneminde yaşandığını vurguluyor. Hakkında açılan dava, soruşturma ve baskılara ilişkin ise yanıtını her defasında gazeteciliği ile vermeye çalıştı. Bütün baskı ve yıldırma girişimlerine rağmen, gazetede “Susturamazsınız” manşeti hiç eksik olmaz. Boğatekin yaşanan baskılara karşı ise gazetenin ayakta kalabilmesini, “Eğer devlet ilanlarını almak için bir gazete kurmak isteseydik gerçekleri yazamazdık, ama biz halka giderek onlara sorarak ve onların sayesinde gazeteyi çıkarak gerçekleri yazdık” diyerek, gerçekleri dile getirmekten çekinmeyen bir gazetecilik için halkın desteğinin ne kadar önemli olduğuna dikkat çekiyor.
“DAVALAR İLE DEĞİL HABER İLE GÜNDEME GELİNMELİ”
Davalar ile gündeme gelmekten ziyade yaptıkları haberler ile gündeme gelmenin daha önemli olduğunu dile getiren deneyimli gazeteci Boğatekin, “Geçmişte gazetecilik yapmak elbette zordu. Anında haberiniz yayınlanmıyor, istediğiniz görüntülere ulaşamıyordunuz. Haberin videosunu gazetede yayınlamak mümkün olmadığı gibi herkese ulaşıp bilgi almak zordu” diyerek gazetecilik pratikleri açısından geçmiş ve bugün arasındaki farklara dikkat çekiyor. 2000’ler ile birlikte gelişen yeni teknolojilere ayak uydurmaya çalışan gazete, dijital yayıncılığa geçerek basılı yayınına son vermiş. Dijital yayıncılığa ilişkin ise Boğatekin “Bugünkü dijital ortamda eğer herkesle bir bağ kurup ağınızı genişletmişseniz, haber hakkında detay elde etmek ve görsellerine ulaşmak çok kolay. Ayrıca geçmişte gazeteciler üzerinde baskı oluşturulurdu ama bu dönemki kadar ağır baskıya hiç rastlamadık. Hükümetin son 10 yılda uyguladığı yoğun baskılar gazetecileri çalışamaz hale getirdi. Hatta birçoğunu sindirmeyi de başararak yanına çekti. Biz de her şeye rağmen yayıncılığı sürdürmeye çalışıyoruz” diyor.
GAZETECİLİKTE ISRAR
Muhalif kimliğine rağmen bugüne kadar gazeteciliği sürdürmekteki ısrarının gerekçesini ise şöyle açıklıyor Boğatekin: “Bu memlekette hem Kürt, hem gazeteci ve hem de muhalif olduğunuzu düşünürseniz bu zamana kadar yaşamayı nasıl becerdiğimizi anlamaya çalışıyoruz. Sanırım inatçı ve baskıya boyun eğmeyen yapımız nedeniyle bu mesleği sürdürmeye devam ediyoruz”. Yerel gazetenin nasıl olması gerektiğine de işaret eden Boğatekin’in mirasını ise bugün oğlu Özgür Boğatekin sürdürüyor.
BÜKÜLMEYEN KALEMİ ÇOCUKLARINA MİRAS BIRAKTI
Dijital yayıncılığın önemli yükünü ise bugün “biz babamızdan böyle gördük” diyen Özgür Boğatekin üstlenmiş görünüyor. Gazetenin dijitalde yaptıkları yayıncılıkta da gerçekleri yazmada geri adım atmadıklarını dile getiren oğul Boğatekin, geçtiğimiz günlerde yaptıkları haberler nedeni ile 1 yıl 6 ay 22 gün hapis cezasına çarptırılmış. Amacının babasından aldığı gazetecilik mirasını sahiplenmek olduğunu ifade eden oğul Boğatekin, “Babamın bükülmeyen kalemi bize miras kaldı. Biz babamızdan böyle gördük” diyerek kararlılığının altını çiziyor.
GAZETECİNİN DAVASINI GAZETECİLER TAKİP ETMİYOR
Türkiye’de en çok gazete çalışanının Adıyaman’da olduğunu dile getiren Boğatekin, ceza aldığı dava duruşmasını izleyecek tek bir gazetecinin olmadığına dikkat çekiyor. Boğatekin bunun nedeninin gazetecilerin “reklam” kaygısı ve ödenek kesintisi olduğuna inanıyor ve şöyle devam ediyor: “Adıyaman’daki gazeteciler bizim davaları takip etmeye cesaret edemiyor. Çünkü muhalif tutumumuz nedeniyle Adıyaman’daki vali/kaymakam, emniyet yetkilileri, vekiller ve diğer etki ve yetki sahiplerinin hışmına uğramak ve aldıkları reklam ve ilan gelirinin kesilmesinden endişe ediyorlar. Bu nedenle de Adıyaman’ın büyük sorunları basında haber konusu edilmez. Varsa yoksa yetkililerin yemesini içmesini ve gezmesini paylaşarak gazete manşetlerini süslerler. Aksi halde tırşıkları[1] kesilir. Tırşığın kesilmemesi için halktan yana haber yapmalarına imkân yoktur. Çünkü hepsi sırtını halka dayamak yerine devlete dayamıştır. Ekonomik özgürlükleri yoktur. Olmadığı için de özgürce yazamazlar. Rahatları bozulur. Hatta birçok gazeteci kamu kurumunda çalışan memurlardan oluşmaktadır. Neyse ki başından beri biz sırtımızı halka dayadık o yüzden özgürce gerçekleri yazıyoruz” diyor.
[1] Yöresel bir yemek adıdır. Cümle içindeki bağlamda “kaynakları, paraları, ilanları kesilir” anlamında kullanılıyor.