Yazı Dizisi / 2
AHMET ÇAĞATAY BAYRAKTAR – İstanbul
Ankara’yı anlatan sosyal medya hesaplarını araştırmaya Lavarla ve Everyday ile başlamıştık. Dizinin, ikinci ve son bölümünde, şehrin geçmiş renklerini ve tarihini ele alan Antoloji Ankara ve Ankara Apartmanları sayfalarının yöneticileri deneyimlerini paylaşıyor.
Ankara, geleneksel medyadaki az görünürlüğünün aksine, sosyal medyada en görünür kentlerin başında geliyor. Dizinin ikinci bölümünde, bunu sağlayan kolektif hesaplardan Ankara Apartmanları ve Antoloji Ankara’nın macerasını araştırdık.
Ankara Apartmanları, karakteristik binalarının yavaş yavaş yıkılmaya başladığı ve tek tip evlerin her bölgesini sardığı Ankara’nın mimari hafızası. Antoloji Ankara ise daha geniş bir perspektifle Ankara’nın eski fotoğraflarını paylaşıyor.
Ulus, cumhuriyetin ilk yıllarında yeni cumhuriyetin tam kalbinde yepyeni bir yerleşim alanı olarak düşünüldü. Ancak zamanla Ankara’nın modern yerleşim alanı ve konut ihtiyacı arttı. Yaşam, Yenişehir’e taşınmaya başladı. Ticari hayat Ulus’ta devam etse de insanların “aile hayatı” artık Ankara’nın batısına kaymaya başlamıştı. Antoloji Ankara hesabı, kentin kuruluşundan bugüne geçirdiği evreleri, yüzbinlere ulaştırıyor.
“Ankara’yı Ankaralıya anlatmaktan öte, hakkı teslim edilmemiş bir başkentin hak ettiği yere gelmesi için çaba göstermeye devam edeceğiz” diyor Antoloji Ankara ekibi. İlk olarak 2017’de Twitter üzerinden fotoğraf paylaşımına başlayan ekip, takipçi sayılarının artmaya başlamasıyla birlikte hobi olarak başlayan sayfalarının “sosyal bir girişime” dönüştüğünü ifade ediyor. Mayıs 2019’da antolojiankara.com üzerinden de paylaşımlarını gerçekleştiren sayfanın kuruluşunda “Ankara için çalıştığını” ifade eden Emrah Yetkin ve Aydın Dağdelenler yer almış. Dokuz kişilik yazar kadrosunun bulunduğu Antoloji Ankara’da, Ankara’nın eski ve yeni fotoğraflarının yanı sıra Ankara’nın kültürel dokusunu oluşturan değerlere de yer veriliyor.
Antoloji Ankara ekibi, 100 bine ulaşan takipçilerinin beklentilerini karşılamak için paylaşım yaptıklarını söylüyor. Ekip, sayfanın içeriğini “eski Ankara seçkisi” olarak belirledikleri için antoloji adını kullandıklarına dikkat çekiyor. Sorularıma şu yanıtları veriyorlar:
- Ankara’nın genç cumhuriyetin ilk yıllarından itibaren Türkiye’nin geleceğini yansıtacak bir şehir olarak tasarlanma isteğini nasıl yorumlarsınız?
Bu çok doğaldı. Bu sürecin başında titizlikle duran bir Mustafa Kemal Atatürk vardı. Ankara’yı bir sanat eseri gibi işlemek, onu örnek bir başkent haline getirebilmek için dönemin tüm imkânlarını kullanmaktan kaçınmadı. Yerli ve yabancı birçok akademisyen, şehir plancısı ve mimar bu süreçte Ankara’nın kentsel yapılanma ve gelişimine katkıda bulunmak için başkente davet edilmiştir.
Sonuç olarak bir cazibe merkezi haline gelmeye başlayan Ankara hem genç Cumhuriyet’in genç bürokratları ve eğitimli kitlesi tarafından tercih edilir bir hale geldi ve kent kültürü bu insanların ekseninde şekillendi.
- Ankara’nın ve merkez olarak belirlenen Ulus’un tasarımında Jansen Planı uygulanmıştı. Sizce bu plan başarıyla uygulanabildi mi?
Günümüz Ankara’sına baktığımızda Jansen Planı’na dair bir iz bulmak çok zor. Atatürk Bulvarı, ki o bile tam olarak plana sadık inşa edilmiş değil, Bahçelievler’in bir kısmı ve Saraçoğlu Mahallesi dışında elle tutulur bir miras görebildiğimizi söylemek zor. Planın çoğu ya en baştan değiştirilerek uygulanmış ya da yıllar içerisinde rotasından saparak nüfus artışıyla birlikte hız kazanan çarpık kentleşmeye kurban gitmiş maalesef.
Ankara’nın apartmanları
Evde kalmanın zorunlu olduğu şu günlerde, mekânların ne kadar önemli olduğunu da görüyor ve hissediyoruz. Balkonu olmayan evler balkonu, güneş görmeyen evler güneşi özlüyor. Ve Ankara Apartmanları bir zamanların öne çıkan Ankara evlerini paylaşarak, özlenen Ankara’yı takipçileriyle buluşturuyor.
Arşiv oluşturma tutkusuyla başlayan @ankaraapartmanlari’nın hesap yöneticisi, ismini vermek istemiyor. Ankara’daki mimarinin ve binaların ön planda olmasını istiyor. Hesap, başta Instagram hesabı bile olmayan bir kullanıcı tarafından, 2010’dan itibaren giderek hızlanan kentsel dönüşüm furyasında yıkılan binaları belgelemek amacıyla açılmış.
Apartmanlar: Kent belleğinin adacıkları
Sadece apartmanları paylaşmadığını anlatıyor hesap yöneticisi:
“Apartmanlar ve genel olarak binalar bizimkiler gibi koruma kültürü olmayan şehirlerde kent mirasının korunduğu, kent belleğinin saklandığı adacıklardır. Şehir, mahalle ya da sokak ne kadar değişirse değişsin apartmanın içine girince apartmanın kokusu, ışığı, ruhu geçmişten izleri içinde barındırabilir. Yıkıp yenilemeye, ilk fırsatta daha iyi bir eve ya da mahalleye taşınmaya bu kadar meraklı, hala görece göçebe insanların oluşturduğu şehirler değişime direnemese de aklı başında, kentte yaşamanın ne demek olduğunu bilen 10 kişi bir araya gelse bile bir apartmanı değişimden ya da yıkımdan korumaya güçleri yetebiliyor.”
Apartmanlar, şehrin tarihsel belleğinin önemli bir kısmını oluşturuyor. Örneğin, Cinnah 19, 60’lı yıllarda Amerikalıların yoğun olarak yaşadığı, terasında bulunan havuzuyla meşhur bir bina. Zafer Meydanı’nda Büyük Apartman ve Büyük Sinema, Zafer Meydanı’nın meydan olduğu günlere, Madam Larissa’nın pastanesine, Dave Brubeck’in, Dizzy Gillespie’nin konserlerine, Altan Öymen’le eşi Aysel’in buluşmalarına, 555K olaylarına tanıklık etmiş. Hesap yöneticisinin oturduğu ve büyüdüğü apartmanları sormak aklıma geliyor:
“Doğduğum apartman, dönemi için etkileyici bir apartmandı. O zaman anlamasam da mimarinin insanların günlük pratiklerine ne kadar müdahalesi olabileceğini gördüğüm bir yerdi. Apartmanın çocukları olarak sokakta ya da apartmanın otoparkında değil, apartman bloğunun altında ortak kullanımı için bırakılmış alanda oynardık. Buranın adının piloti olduğunu geçen yıl Umut Şumnu’dan öğrendim mesela, tam da doğduğum apartmana benzettiğim için bayıldığım İş Bankası Kooperatif Evleri’nin görece korunmuş bir bloğunun altında.”
2001 ve 2014 yılları arasında kentler üzerine çalıştığını da ekliyor. @ankaraapartmanlari da bu süreç içinde Ankara üzerine merak ettiklerini derlediği ve paylaştığı bir mecra olarak ortaya çıkmış. @ankaraapartmanlari yöneticisine göre Ankara, kent kültürü oldukça yüksek bir şehir: Fakat son zamanlarda yapılan mimari hatalar ‘kültürsüzlüğü’ doğuruyor. Ankara’nın, İstanbul ve İzmir’den farkı nedir sorusuna verdiği yanıt, kültürsüzleşme süreciyle bağlantılı:
“Önce Ulus, sonra oradan Yenişehir’e kayan merkez, çevresinde oluşan son derece modern bir kültür. Onun dışında İsmetpaşa, Hacettepe gibi mahallelerin de daha Ankaralı bir kültürü var, ancak bu kültür tamamen yok olmuş durumda. İstanbul’un ve İzmir’in de kent kültürleri olduğu konusunda şüpheliyim, çünkü büyükşehirlerde bulunan çoklu kültür ortamı kentli değildir”
“Değişim Kaçılmaz Ama…”
Ulus’un köhne halini dile getirdiğimde @ankaraapartmanlari yöneticisi, sayfayı kurmaktaki amacının boş bir nostalji duygusu olmadığını söylüyor ve ekliyor:
“Hesaptan hiçbir apartman yıkılmasın, her şey olduğu gibi kalsın gibi bir derdim olduğunu düşünenler çıkıyor. Ben aksine değişimin kaçınılmaz olduğunu, apartmanların yıkılabileceğini, ama yerine yapılanların mimarlık ofislerinden toptan alınmış projelerle değil gerçekten kente bir şey katacak yapılar olması gerektiğini savunuyorum. Eskisinden farklı olarak özellikle apartmanlarda bina tasarımları binaları yaptıranlar ya da kullanacaklar tarafından değil, binaları yaptırıp satacaklar tarafından belirleniyor”
Yönetici, sadece Ulus’ta değil. Ayrancı, Bahçelievler, Esat gibi kendine özgü apartman dokusu olan mahallelerde tek tip apartmanlar yapıldığını dile getirerek bunun sebebini de kentli kültürün yozlaşmasına bağlıyor.
“Gelecek için geçmişe bakmalı”
Ankara’yı Ankara yapan bu binalara, şehirde yaşayanların ne kadar sahip çıktığı sorusunu sorduğumda @ankaraapartmanlari, mimar odaları ve belli kuruluşların, devlet dairelerinin bulunduğu binalarla ilgilenebildiğini söyledi. Bunun dışındaki yapıların da 1994-2018 arasında yönetimde bulunan zihniyetin yanlışlarına kurban gittiğini ekliyor:
“İsteğim, kentli bir kültürün yaratılıp sürdürülmesi. Geçmişle tek ilgim onu anlarsak geleceğe de şekil verebilecek olmamız. İller Bankası’nı, Çubuk Gazinosu’nu, Kuğulu Kavşağını, Havagazı Fabrikası’nı kaybettiren şartlar sadece şehrin bir dönem bütün bunlara karşı yıkıcı bir tutum sergileyen bir yönetimi olması kadar bunlara sahip çıkan kimsenin de bulunmamasıydı. Belli meslek kuruluşları sadece devlet binalarına sahip çıkarak çok kısıtlı bir çalışma yapıyorlar, yapabiliyorlar diyelim.”