HATİCE AKTAY – Ankara
Meclis Genel Kurulu’nda kabul edilen Kitle İmha Silahlarının Yayılmasının Finansmanının Önlenmesine Dair Kanun içinde yer alan sivil toplumla ilgili düzenlemelere yönelik tepkiler sürüyor. Sivil toplum kuruluşu temsilcileri faaliyetlerinin sınırlandırılması hatta kayyum atanmasından endişeli. Sivil toplumun farklı kanatlarından dernek temsilcileri endişe ve beklentilerini sıraladı.
‘Kitle İmha Silahlarının Yayılmasının Finansmanının Önlenmesine İlişkin Kanun Teklifi’ Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kurulu’nda 113 red oyuna karşı 254 oyla 26 Aralık’ta kabul edilmişti.. Yasada bulunan sivil toplum kuruluşlarının denetimine ilişkin maddeler ise yeni bir tartışma başlattı. İçişleri Bakanlığı düzenleme ile daha etkili bir denetimle şeffaflığın sağlanması, vatandaşların hayır duygularının suistimalinin engellenmesi ve sivil toplum kuruluşlarının daha etkin ve daha güvenilir olmasının amaçlandığı açıklaması yaptı. Ancak bu STK temsilcilerinin endişesini gidermek için yeterli olmadı.
“STK’lar ‘kriminalize’ ediliyor”
İnsan Hakları Derneği Ankara Çocuk Hakları Komisyonu üyesi Sevinç Koçak, sivil toplum faaliyetlerinin kitle imha silahlarının yayılmasının finansmanının engellenmesi ile aynı yasanın çatısı altına alınarak “kriminalize” edildiği görüşünde. Koçak, yasanın keyfi nedenlerle çocuk hakları aktivistlerinin sorgulanmasının, yargılanmasının ve faaliyet yürüttükleri örgütlerin kapatılmasının, faaliyetlerinin durdurulmasının, mal varlıklarına el konulmasının, kayyum atanmasının önünü açtığı” iddiasında. Sevinç Koçak ayrıca çocuk alanında çalışan örgütlerin kapatılmasının çocuk hak ihlallerinin artmasına ve çocuk davalarının sahipsiz kalmasına neden olacağına dikkat çekiyor.
Koçak yasaya dair endişelerini şöyle sıralıyor: “Örneğin; bir kurumun dayanışma amaçlı yaptığı bir bağış toplama faaliyeti yasadışı olarak değerlendirebilir. Katıldığı bir eylemden dolayı bir STK üyesi hakkında Terörle Mücadele Kanunu kapsamında soruşturma başlatılabilir, görevden uzaklaştırılabilir. 2016’dan bu yana 1748 dernek ve vakıf bir gecede kapatıldı bu ülkede. Şu ana kadar 94 belediyeye kayyum atandı. Yeni yasayla İçişleri Bakanlığı’na ifade, toplantı ve dernek kurma özgürlüklerine doğrudan müdahale hakkı verilmiş oldu. Yani artık KHK’lara ihtiyaç kalmadı. Eğer bu yasa geri çekilmezse, ülkede hak savunuculuğu yapan bütün kişi ve kurumlara yönelik hızlı bir cadı avı başlatılacak.”
“STK’lar bitme noktasına gelecek”
Hak İnisiyatifi Derneği Genel Başkanı Mehmet Arif Koçer ise yasanın devleti kutsayan ve tebaa geleneğinin yansıması olan bir yaklaşımın ürünü olduğu düşüncesinde. Koçer “Çok kısıtlı insan gücü ve kaynakla yapılmaya çalışılan sivil toplum (dernek/vakıf ) faaliyetleri, yıllık periyodik denetleme, hakkında dava açılan bir yöneticinin gerekçe gösterilerek, STK’nın faaliyetlerinin durdurulması yetkisinin bir şahsa verilmesi, izinsiz yardım toplama durumunda 200.000,00 TL’ye kadar ceza verme durumu gibi, keyfiliğe çok müsait geniş yetkilerin verilmesi sonucu sivil toplum, kısıtlı mali imkânlarını ve insan gücünü de kaybedecek ve bitme noktasına gelecektir” dedi. Arif Koçer yasanın İslami STK’lara uygulanmayabileceği yönündeki iddialara da değindi ve “doğru bir yasa ise niçin herkese uygulamıyorsunuz, yanlış ise niçin böyle bir yasayı çıkartıyorsunuz. Sonuç olarak aciliyetle bu yasal düzenlemeden geri dönülmeli, toplum denilen canlı yapının hata veren kısımlarını tespit eden ve kamuoyuna açıklayarak düzeltme imkânlarını sunan sinir uçları görevi gören STK’ların önü daha çok açılmalı” diye konuştu.
Genç Düşünce Enstitüsü’nden Muratcan Işıldak ise yasanın düzenli geliri olmayan ve gönüllülük esasına göre işleyen dernekleri tehdit ettiği görüşünde. Işıldak, ileriye dönük endişelerini ise şöyle sıralıyor: “Derneklerin birçoğunun kasasında maalesef bütçe bulunmamaktadır ve küçük projeler ile bu hak temelli faaliyetlerini sürdürmektedirler. Sivil topluma katılımın ve gönüllü çalışmanın önünün açılması gerekirken, sıkı denetim ve rutin kontroller kapsamına almak, hem sivil alanı daraltır hem de toplum ile sivil toplum kuruluşları arasında köprü yerine bir duvar oluşturacaktır. İnsanlar sivil toplum kurum ve kuruluşlarına katılımdan uzak duracak ve hak temelli sorunlar maalesef bir çözüm elde edemeyecektir.”
“Örgütlenme zorlaştırılıyor, özgürlükler kısıtlanıyor”
Roman Hakları Derneği Genel Başkanı Yücel Tutal yasanın geri çekilmesi için mücadele eden isimlerden biri. Dernek faaliyetlerinin durdurulabilmesinin demokrasiye da aykırı olduğunu savunan Tutal, “bu yasa ile örgütlenmenin zorlaştırıldığını, özgürlüklerin kısıtlandığını düşünüyoruz.” diye konuştu.
Engelliler Konfederasyonu Başkanı Mustafa Özsaygı ise yasanın başta Anayasa olmak üzere bağlı olunan uluslararası insan hakları sözleşmelerine ve edinilmiş müktesep haklara aykırı olduğu görüşünde. Özsaygı yasanın İçişleri Bakanlığı’nın dernekler üzerindeki siyasi vesayetini sağlayacak yeni düzenlemeler içerdiğini söylüyor ve kapatılan derneklerin açılması için verilecek hukuki mücadelenin yıllarca sürebileceğine işaret ediyor: “Bu konuda açılacak idari davalar yıllarca süreceği için pratikte “hızlı kapatma” prosedürü başlatılacaktır. Bu kanun hükümetin sivil toplumu susturma amacının bir parçasından başka bir şey değildir.”
Yasaya bir tepki de Kafkas Dernekleri Federasyonu’ndan geldi. 53 üye derneğin bulunduğu federasyonun genel başkanı Yıldız Şekerci yasanın “son yıllarda daralan demokratik alanı daha da daraltarak sivil toplum kuruluşlarında büyük bir tedirginlik doğurduğuna” dikkat çekti ve sivil toplum kuruluşlarının da dâhil olacağı süreçlerle demokratik örgütlülüğün önünü açacak yeni adımlar atılması yönündeki beklentilerini dile getirdi.