Anasayfa Editörün Seçtikleri Değirmenler yok olma riskine karşı direniyor: “Değirmeni internetten öğrenen bir nesil yetişiyor”

Değirmenler yok olma riskine karşı direniyor: “Değirmeni internetten öğrenen bir nesil yetişiyor”

, admin

AZAT ÖZKAHRAMAN – Muş

İnsanlık tarihinin en eski mesleklerinden biri olan değirmencilik, gelişen hayat şartlarına direnemediği için değirmenler bir bir kapanıyor ve bu işle uğraşan kişi sayısı gün geçtikçe azalıyor. Ancak hâlâ değirmencilikle yaşamını sürdürenler yok olma tehdidine rağmen değirmenleri döndürüyor.

Arkeolojik kazılarda ortaya çıkan bilgilere göre, tarihi 10 bin yıl öncesine kadar giden değirmenler bir bir kapanırken, değirmencilik mesleği de yok olmak tehdidiyle karşı karşıya. Buğday, mısır, bulgur, arpa gibi tahılların öğütülmesinde kullanılan ve birkaç sene öncesine kadar hemen her köyde bulunan değirmenlere artık pek nadiren rastlanıyor. Hâlâ değirmencilikle yaşamını sürdürenler, yok sayılmaktan şikayetçi.

Değirmen sayısının birkaç sene öncesine kadar 10’dan fazla olduğu Malazgirt’te artık sadece üç değirmen var. İlçede yıllardır değirmencilik yapan İbrahim Deniz, mesleğin yok olmasını, insanların rahata alışmış olmasına bağlıyor. Çiftçilerin kendi ununu öğütüp eve götürmek yerine, buğdayını fabrikalara satıp, hazır un aldıklarını dile getiren Deniz, bu durumun kendilerini olumsuz etkilediğini söylüyor. “Gün geçtikçe kan kaybediyoruz.” diyen Deniz, şöyle devam ediyor:

“Bu meslek bana babamdan, dedemden kaldı. Birkaç sene öncesine kadar, harman zamanından hemen sonra burada onlarca traktör sıraya girer ve günlerce sıranın gelmesini beklerdi. Geldiğimiz aşamada senede en fazla 40-50 kişi gelip burada buğday öğütüyor. İnsanlar rahata o kadar alışmış ki, artık buğdayını satıp fabrikalardan hazır un, marketlerden bulgur alıyor. Değirmen, değirmencilik sadece bir meslek değil, aslında bir kültür. Burada günlerce sıra bekleyen insanlar sohbet ederlerdi, birlikte yer içerlerdi ya da bulguru öğütmeye getirmeden önce kaynatırlardı. İşte bu kültür yok oluyor. Malazgirt’te ortalama 15’in üzerinde değirmen vardı. Su ile çalışan bir değirmen de vardı ama şu anda çalışan değirmen sayısı üçü geçmiyor. Tek temennim, bu mesleğin bundan sonra da devam etmesi, bunun için halkımızın da üzerine düşeni yapması, hem kültürüne hem de ekmeğine, emeğine sahip çıkması.”

“Hazır un daha maliyetli”

Çiftçilikle uğraşan vatandaşlar açısından, değirmenlerin çok önemli bir yere sahip olduğunu dile getiren Malazgirt Ziraat Odası Başkanı Tahsin Kılıç ise yeni neslin değirmenleri internetten öğrendiğini ve bu durumun çok acı olduğunu söyledi. Çiftçilere buğdayını fabrikalara satıp, hazır un almak yerine, kendi buğdayını öğütmesi çağrısında bulunan Kılıç, “Buğdayı fabrikaya satıp, hazır un almak daha maliyetli, ama biraz daha rahat olduğu için halkımız bunu tercih ediyor. Fabrikalardan alınan unun içine, birden fazla buğday karıştırılıyor. Ne yediğimizi bilmiyoruz. Hâlbuki kendimiz değirmene gidip kendi buğdayımızı öğütürsek, hem kültürümüzü yaşatırız hem de ne yediğimizi biliriz. 25-30 yaş üstü herkesin değirmen anısı vardır illaki. Ama az önce dediğim gibi, şimdiki çocuklar değirmenin ne olduğunu bilmiyorlar, internetten öğreniyorlar, bizim bu durumun önüne geçmemiz ve kültürümüzü yaşatmamız lazım.” ifadelerini kullandı.

“Emeğimizi sofrada görürdük”

Zamanın koşulları nedeniyle bölgede eskisi gibi kalabalık nüfuslu ailelerin kalmadığını ifade eden çiftçi Sait Yıldız ise, bu nedenle değirmenlere ilginin eskiye nazaran azaldığını söyledi. Eskiden her evde en az 10 kişinin yaşadığını, bugün ise sayının en fazla dörde beşe düştüğünü dile getiren Yıldız, tüketilen ekmek miktarında da düşüş olduğunu belirtti. Yıldız, şöyle devam etti:

“Hayat şartları çok gelişti. Eskiden aylarca emek verirdik ve verdiğimiz emeğin karşılığını sofralarda görürdük, ekmek olarak önümüze gelirdi. Şimdi hemen her şey teknoloji olmuş. Kimse artık buğday öğütmüyor, neredeyse herkes hazır un tüketiyor veya fırınlardan hazır ekmek alıyor. Hayat şartları belki çok rahat olmuş ama maalesef eskiye göre hiçbir şeyin değeri, tadı kalmamış. Eskiden emek verirdik, aylarca tarlalarda çalışırdık, sonra günlerce buğdayla uğraşırdık, en sonuna getirip değirmenlerde öğütüp kış için hazır hale getirirdik. Ama bugün her şey değişmiş, oldukça rahat olmuş. Tarlada ekip biçme ortalama bir gün sürüyor ve bitiyor. Durum böyle olunca emek azalıyor ve eskisi kadar ekmek sofraya gelmiyor. Hâlâ içimde eskiye özlem var.”

Fotoğraflar: Azat Özkahraman

0 yorum
0

Yorum Yapın