CİHAT ÖZTÜRK – Gaziantep
Dünyada 2 milyondan fazla insanın ölümüne ve 90 milyonu aşkın insanın hasta olmasına sebep olan Covid-19 pandemisine karşı şu ana kadar geliştirilen en etkin araç aşı. Ancak farklı nedenler ileri sürerek aşıya karşı olduğunu ifade edenlerin sayısı da azımsanmayacak kadar çok. Toplumun aydınlatılmasında gazetecilik nasıl bir sınav verdi? Sağlık haberleri yapan muhabirler alanında uzman mı? Kamusal yayıncılık bu sürecin neresinde? Bu sorulara halk sağlığı uzmanı Prof. Dr. Muzaffer Eskiocak, Sağlık Bakanlığı Koronavirüs Bilim Kurulu Üyesi Prof. Dr. Alpay Azap ve İletişim Akademisyeni Prof. Dr. Yasemin Giritli İnceoğlu ile yanıtlar aradık.
Halk sağlığı uzmanı Prof. Dr. Muzaffer Eskiocak SANKO Üniversitesi Tıp Fakültesi Halk Sağlığı Anabilim Dalında Öğretim Üyesi ve Halk Sağlığı Uzmanları Derneği Covid-19 Görev Grubu’nda yer alıyor. Eskiocak aşının pandemiyi kontrol etmek için önemli olduğunu ancak tüm sorunun çözümü için tek başına yeterli olmadığını belirtiyor: “Covid-19 aşısı pandemiyi sönümlendirmek için gereklidir, çünkü aşının aşılananları koruduğu, ağır hastalanma ve ölümlere önleyici etkisinin olduğu biliniyor. Covid-19 aşısı pandemiyi sönümlendirmek için yeterli değildir, çünkü aşının bırakacağı bağışıklığın ne kadar süreceği henüz bilinmiyor. Aşılanan kişilerin, hastalık etkeni için kaynak olup olamayacağı da bilinmiyor. Toplum bağışıklığının (hastalığın toplumda yayılmasına aşılama ile sağlanan direnç- hastalığa kaynak olmama-yaymama dayanışması) oluşturulması için çok yüksek aşılama oranlarına (%90 ve üstü) erişilmesi gerekiyor, ancak bu düzeyde toplu aşılamaya yetecek aşı henüz sağlanmamış durumda”. Eskiocak aşıların reddedilmesinin akıl dışı olduğu düşüncesinde. Sözlerine şöyle devam ediyor: “Modernite-akıl/gerçeklik sonrası dönem olarak son on yıllar, insanları edilgen, etkisiz, değersiz olduklarına bir ölçüde inandırmayı başarmış gibi görünüyor. Bilimin naif sesi, akıldışılığın ve zorun hoyrat sesiyle bastırılıyor”. Profesör Eskiocak’a göre aşı yaptırmama düşüncesi genellikle bir kararsızlık hali ve zamanla değişebiliyor. Ancak bu değişimde sisteme güven kritik önemde: “Aşı yaptırma, aşılama politika ve karar vericilerine, bağışıklama hizmeti sunan sisteme ve aşının etkili ve zararlı olmadığına güvenme, aşıya ve aşılama hizmetine erişme ve aşının gerekliliğinin farkında olma durumlarının bir sonucudur. Karasızlık da bu bileşenlerdeki zaafla ilişkilidir. Güvensizlik, eksik bilgi, yanlış bilgi, güçsüzlük duygusu ve sorumluluk transferi (komplo teorileri ile özne olmaktan kaçınma) kararsızlığı besler.”
Eskiocak: Sağlık Haberlerinde Meslek Örgütlerinden Destek Alınmalı
Eskiocak, doğru bilginin etkili yöntemlerle, güvenilir kaynaklardan yayılmadığı ortamlarda yanlış bilgi ve kara propaganda çok hızlı ve etkili biçimde yayıldığını, yaşamın sağlık dâhil tüm ögeleriyle ticarileştirilmesi, medyanın bu ticaretin parçası haline gelmesinin yanlış bilgi salgınına neden olduğunu belirtiyor.
Profesör Eskiocak’a göre reyting, tiraj ya da “tık” kaygısı, sağlık alanında yapılan haberlerde önemli bir sorun ve ciddi etkileri olabilir: “Müşteri olarak tasarladıklarının beklentilerine uygun yazılar (kötü haber çok satar, sansasyon ilgi çeker, zamanın ruhu bunu ister) yerine gerçekliği uygun biçimde sunmaya dikkat etmek gerekir. Sonu kötü bitecekse, kurtulmaya çalışmak için motivasyon düşük olur. İnsanlık bu güne dek birçok gücünü aşan yıkıcı durumla karşılaştıysa da varlığını sürdürdü. Haberin umut tüketici olmaması, yinelenme isteği uyandırma- kötülüğü sıradanlaştırma diliyle sunulmaması ve gerçeğin tümünü içermesi önemlidir. Sağlık alanında verilen haberlerin etkisiyle yitirilenlerin geri dönüşü olmaz. Bu açıdan haberin teyidi, konu aşı ise güvenilir olduğu teyit edilmiş kaynaklardan, uzmanlık dernekleri ve sağlık meslek örgütlerinden destek alınması gerekir.”
Azap: İnsanlığı Tehdit Eden 10 Sağlık Sorunundan Biri de Aşı Karşıtlığı
Türk Klinik Mikrobiyoloji ve İnfeksiyon Hastalıkları Derneği Başkanı ve Sağlık Bakanlığı Koronavirüs Bilim Kurulu Üyesi infeksiyon hastalıkları ve klinik mikrobiyoloji uzmanı Prof. Dr. Alpay Azap Dünya Sağlık Örgütü’ne göre 2019 yılında insanlığı tehdit eden 10 sağlık sorunundan birinin “aşı karşıtlığı” olduğunu hatırlattı. Azap’a göre değişen bilgi ekosistemi aşı karşıtlığının hızla yayılmasına da olanak tanıyor: “Sosyal medya ve diğer iletişim mecralarının yaygınlık kazanması aşı karşıtlarına daha geniş kitlelere ulaşarak iddialarını dillendirme ve taraftar kitlesini genişletme şansı vermektedir. Kapitalist üretim biçiminin, düşünen-sorgulayan-araştıran ‘insan’ yerine, sorgulamayan-inanan “tüketici” yetiştiren eğitim sisteminin insanları bilimsel düşünceden uzaklaştırarak metafizik ve akıl dışı düşüncelerin etkisine açık bırakması aşı karşıtlarının iddialarının yayılmasını kolaylaştıran bir diğer önemli etkendir. Aşı karşıtlarının komplo teorilerini dillendirmedeki başarısı da şüphesiz aşı karşıtlığının etkisini artırmaktadır.”
Azap aşı karşıtlığı yayanların iki yöntemi bulunduğuna dikkat çekiyor ve şöyle devam ediyor: “Birincisi; doğru olmadığı açık olan bilgilerin büyük bir iddia ile doğruymuş gibi savunulmasıdır. Bilim insanları bunu çürütünce hemen başka bir iddiayı dile getirirler. Böylece kamuoyunu ve bilim insanlarını sürekli meşgul etmeye çalışırlar. Bunu yaparken bir önceki iddialarının çürütülmüş olmasından hiç utanç duymadıkları gibi o konunun önemsiz olduğu, asıl önemli olanın yeni iddia olduğu yönünde bir algı yaratırlar… İkinci taktik çok daha ikna edici ve sinsidir. Açıkça yalan söylemek yerine bilimsel bazı gerçekleri çarpıtarak veya onlardan çıkamayacak sonuçlar çıkartarak, bir anlamda bilimi kullanarak, yalan söylemektir. Aşı karşıtları aslında bilimin gücünün farkında olduklarından kendilerine ve iddialarına sahte bir bilimsellik görüntüsü vermeye özen gösterirler.”
Örnek vermek gerekirse, anne sütü bebeği infeksiyonlardan koruduğu için iki yaşını bitirene kadar çocuklara aşı yaptırmak yerine anne sütü vermenin yeterli olacağını iddia ederler. Anne sütünün infeksiyonlardan koruduğu çok doğrudur. Hekimler anne sütünü bebeğin ilk aşısı olarak tanımlar. Ancak bu bilgi ne kadar doğru ise buradan yola çıkarak dile getirilen “tek başına yeterlidir” iddiası o kadar yanlıştır.
Aşı Karşıtlığının Ticari Boyutları
Aşı karşıtı kampanyalara değinen ve ilk kampanyanın Amerika Birleşik Devletleri’nde 1900’lerin başında Çiçek aşısına karşı düzenlendiğini hatırlatan Profesör Azap, 1980’li yıllarda difteri-boğmaca-tetanoz aşısının, 1990’ların sonunda kızamık-kızamıkçık-kabakulak aşısının hedef alınarak aşılanmaya karşı kamuoyu oluşturulmaya çalışıldığını, son yıllarda ise grip aşısının hedefte olduğunu hatırlatıyor. Azap Amerika Birleşik Devletleri’nde çeşitli televizyon kanallarına çıkarılan doktorların uzmanı olmadıkları alanlarda insanları yanlış yönlendirerek aşı üreten firmalara yüklü miktarda tazminat talebi içeren davalar açılmasına neden olduklarına dikkat çekiyor ve sözü aşı karşıtlarının sıkça dile getirdiği otizm-aşı ilişkisine getiriyor:
“2000’lerin başında İngiltere’de bu sefer kızamık-kızamıkçık-kabakulak aşısının bağırsakta geçirgenliği artırarak beyne zarar veren proteinlerin emilmesine ve böylece otizme neden olduğuna dair uydurma yayın yapan ve daha sonra bu nedenle hekimlik diploması iptal edilen Andrew Wakefield isimli bir doktor, ABD’de aşı karşıtı hareketlerin etkinliklerinde yer alarak açık bir yalanı dillendirmeye devam etmekte, sözleri çok sayıda insan tarafından dinlenmektedir. Neden böyle yaptıklarına gelince; büyük olasılıkla maddi çıkar sağlama motivasyonu olduğunu söyleyebiliriz. Elbette aşı karşıtı harekete inanan ve içinde yer alan herkes değil ancak hareketin yönlendiricilerinin çıkar amaçlı çalıştıkları kısa bir araştırmayla ortaya konabilir. ABD’de aşı karşıtı kampanyaya büyük bağışta bulunan bir şahsın “doğal” ürünler satan bir firmanın sahibi olduğunu ve yıllık kazancının milyar dolar seviyesinde olduğunu söylersem veya uydurma yazı yazan Andrew Wakefield’in otistik çocukların aileleri ve avukatlarıyla para ilişkisinin tespit edildiğini söylersem sanırım aşı karşıtlığının arkasındaki motivasyon daha iyi anlaşılabilir.”
Profesör Doktor Alpay Azap Covıd-19’a karşıgenetik kod (mRNA) içeren aşılara dair tereddütlere de yanıt verdi: “Burada da çok net olarak bu genetik kodun bizim genlerimize bir müdahalesinin olmadığını, hücrede protein yapımını sağladıktan sonra dakikalar içinde parçalandığını söyleyebiliriz. İşin özü tüm bu komplo teorileri ve yanlış bilgiler, geniş toplum kesimlerinin bilimsel düşünceden uzaklaştırılmış olmasından, bilimsel yöntemin işleyişinden habersiz olmasından ve bilim karşıtı söylemlere gerekli yanıtların her platformda verilememesinden kaynaklanıyor.”
“Ünlülerin Paylaşımı Yanlış Bilgi İçin Amplifikatör İşlevi Görebiliyor”
İletişim Akademisyeni Prof. Dr. Yasemin Giritli İnceoğlu dezenformasyonun eksik, yanlış ya da bir başka deyişle inandırıcı olmaktan uzak bilgilerin, belli bir kitleyi gerçekler hakkında yanıltmak amacıyla yayılması olduğunu vurguluyor. Kriz dönemlerinde, yanlış-eksik bilgilendirme ve aşırılığın, gündemi belirlemede birbirlerini karşılıklı olarak beslediğini kaydeden İnceoğlu sözlerini şöyle sürdürüyor: “Bilimsel bilgi akışı durduğunda, gedikleri klişeler, önyargılar, spekülasyonlar ve nefret söylemi doldurur”. İnceoğlu özellikle ünlü isimlerin yanlış bilginin yayılmasında çok etkili olduklarını hatırlatıyor ve “geçmişte ünlülerin aşıların otizme neden olduğu konusundaki yanlış bilgiyi yaymaları hatırlardadır. Ünlüler ve açıklamaları, haber değeri taşıdıklarından, yanlış bilgilendirme için mükemmel bir amplifikatör işlevi görüyorlar.” diyor.
Aşı ile ilgili haber yaparken iki şeyi birbirinden ayırmak gerektiğini ifade eden İnceoğlu, sözlerine şöyle devam ediyor: “Biri aşının etkililiği, öbürü de güvenliği. Bu ikisini birbirinden ayrı değerlendirmek gerekir. Aşılar uygulanmadan önce kapsamlı ve titiz testlerden geçtiler mi? Aşı sonrası aşının güvenli olup olmadığından emin olmak adına aşı olanlar izlendi mi?”
Sosyal medya platformlarındaki paylaşımların yanlış bilginin yayılmasındaki etkisine de dikkat çeken İnceoğlu “Hükümetler, sosyal medya şirketlerini, kaynağından bağımsız olarak yanlış aşı karşıtı içeriği kaldırmaya zorlayarak sorumlu tutmalıdır. Çevrimiçi yanlış bilgilendirme ile başa çıkmanın en önemli yolu, sosyal medya platformları tarafından kaldırılmasıdır. Bariz yalan/yanlış bilgilendirmeye karşı argümanların sunulması paradoksal olarak yalan/yanlış bilgilendirmeyi daha da güçlendirir, zira bu tartışmaya meşruiyet kazandırır. Özetle, yalan/yanlış bilgileri değil, doğru bilgiyi paylaşmak gerekir” diyerek hükümetlerin aşı karşıtlığını azaltmak için aktif rol üstlenmesi gereğine dikkat çekiyor. Son dönemde, dünyanın en büyük sosyal medya platformlarının, Covıd-19 hakkında yayılan sahte raporlar, hack girişimleri ve açık yalanlarla mücadele ettiğini, Google ve Facebook’un yanlış bilgilerle başa çıkabilmek için yeni önlemler aldığını, BBC ve Channel 4 gibi medya kuruluşlarının da enformasyon denetim siteleri kurduğunu hatırlatan İnceoğlu, dezenformasyona karşı çocukların erken yaşlardan itibaren eleştirel düşünme geliştirmelerinin gerektiğini ve bu noktada da medya okuryazarlığının ve özellikle de sağlık haberlerini doğru okuyabilmek için sağlık okuryazarlığının öneminin gündeme geldiğinin altını çiziyor.