EMRE GÜNGÖR – İzmir
Rusya’nın Ukrayna’ya saldırmasıyla başlayan savaş, 24 Şubat’tan bu yana sürüyor. Savaş dördüncü ayına girerken, beş milyonu aşkın Ukraynalı farklı ülkelere sığınmak zorunda kaldı. Savaştan kaçan Ukraynalıların sığındıkları İzmir, ülkelerinin savaş politikasını destekleyen ve desteklemeyen Rusların da buluşma noktalarından biri.
Eşi Türk olan Ukraynalı Svitlana Hudz (35), yaklaşık bir ay önce iki çocuğuyla İzmir’e gelmek zorunda kaldığını söylüyor. Savaş başlamadan önce hayatının en güzel zamanlarını yaşadığını belirten Svitlana, yıllar boyunca çalışıp çabalayarak sonunda Kiev’de bir ev aldığını, altı yaşındaki çocuğunu bu sene okula yazdırma heyecanı yaşarken yaşamının, bir gecede kâbusa döndüğüne dikkat çekiyor.
Bomba ve siren sesleri nedeniyle aklını yitirecek duruma geldiğini ve sesleri her duyduğunda ağladığını anlatan Svitlana, tüm kalbiyle sevdiğini söylediği, “demokratik ve barışçıl” olarak nitelendirdiği ülkesi Ukrayna’dan altı ve bir yaşındaki çocuklarını korumak için gözleri yaşlı bir şekilde ayrılmak zorunda kaldığına işaret ediyor. Eskiden kız kardeş gibi oldukları Rus kuzeniyle, savaştan sonra bağlarının tamamen koptuğuna dikkat çeken Svitlana’nın erkek kardeşi de İrpin başta olmak üzere Ukrayna’nın farklı bölgelerinde Ruslara karşı savaşıyor. Svitlana çocuklarıyla birlikte, Türk eşi sayesinde, birkaç gün boyunca Kiev’deki Türk Büyükelçiliği’nde konakladıktan sonra önce İstanbul, ardından İzmir’e geldiğini anlatıyor.

İrpin’de soykırım yapıldığına ve dünyanın buna göz yummaması gerektiğine dikkat çeken Svitlana’nın anne olarak en korktuğu şey, eve bomba düşmesi durumda önce hangi oğlunu kurtaracağı konusu. Fiziksel olarak ikisini birden kaldıracak güçte olmadığı için bunun planını yapmak zorunda kaldığını kaygıyla anlatıyor. Svitlana bu düşüncenin hem hayatını kalıcı olarak değiştirdiğini hem de onu daha güçlü hale getirdiğini vurguluyor.
Türkiye ve İzmir’i çok sevdiğini söyleyen Svitlana, halkın yardımseverliği için de minnettar olduğunu hatırlatıyor. Durumunu anlayan herkesin, ona “geçmiş olsun” dediğini anlatan Svitlana’nın tek isteği ülkesine geri dönebilmek.
“Bu savaş Putin’in savaşı, Rus halkının değil”
Savaşın başladığı günün hayatının en korkunç günü olduğu belirten Moskovalı Elvira ve eşi Petr, böyle bir savaşın başlatılmasının Ruslar için “utanç” olduğu belirterek başlıyorlar sözlerine. Savaşın başlayacağına asla inanmayan Rus çift, 24 Şubat sabahı Telegram’dan Rusya’nın Ukrayna’ya yönelik bir “özel operasyon” başlattığını öğrendiklerini anlatıyor. İki ülke arasında yıllardır devam eden bir çatışma olduğunun farkında olan çift, yine de Rusya’nın bu olayı oy toplamak ve halkı konsolide etmek için yaptığını düşünüyor. Ukrayna’nın Sovyetler Birliği’nin çöküşünden sonra bağımsız bir devlet olduğunu belirten çift, Ukraynalıların kendi devletine sahip olduğunu ve Rusya’nın bu egemen devlete asla müdahale etmemesi gerektiğini savunuyor.
“Savaşın sebebi ne?” diye sorulduğunda, tamamen Rus hükümetinin çıkarları olduğunu belirtiyorlar. Ukrayna’da Neo-Naziler’in olduğu iddiasını saçma bulan Elvira, “Her ülkede milliyetçiler vardır. Ukrayna’da da milliyetçiler var. Ama, Ukrayna’da kaç tane Nazi olabilir? Kadın ve çocuklar da Nazi miydi?” diyor. “Ukrayna, Rusya’yı tehdit ettiği için savaş başladı” iddiasına ise Petr şu cevabı veriyor:
“40 milyonluk zayıf Ukrayna, 150 milyonluk dünyanın en güçlü ordusunu nasıl tehdit edebilir? Ayrıca tarih bize göstermektedir ki, her kim olursa olsun, Rusya’ya saldıran her zaman kaybetmiştir. Hitler de kaybetti, Napolyon da.”
Böyle bir yönetim altında daha fazla yaşayamayacaklarını belirten çift, savaş karşıtı konuşmanın imkânsız olduğuna, en ufak bir sosyal medya paylaşımında 15 yıla kadar hapis cezasıyla karşılaşabileceklerine dikkat çekiyorlar. İzmir’e 2022’nin Nisan ayında gelen çift, hayatları boyunca Türkiye’ye gelmeyi hiç düşünmedikleri halde, baskıdan korktukları için bu kararı verdiklerini belirtiyorlar.
Rusya’daki rejimin “baştan sona yıkılması” gerektiğine inanan Petr, şartlar değişmeden asla ülkesine dönmeyeceğini söylüyor. Savaşı Rusya’nın kaybedeceğini düşünen Petr, Ukrayna’nın Batılı ülkelerin desteğiyle Rusya sınırlarına kadar gideceğini, Rus halkının zorla seferberlik ilan edilerek savaşa gönderileceğini, bunun sonucu olarak belki yüz bin Rus’un bir hiç uğruna öleceğini söylüyor. Savaş bittiğinde ise Ukrayna’nın kendi “Rönesans”ını yaşayacağını, çünkü Ukraynalıların “özgürlükleri” için savaştığını belirtiyor. Hatta, kendisi de Ukrayna’nın inşasında gönüllü olmak istediğini belirtiyor. Rus çift, şunu sıkça vurguluyor: “Bu savaş, devletteki yozlaşmaları gizlemek için bir araç olarak kullanıldı. Bu savaş Rus halkı için değil, Putin yönetimi için.”
İzmir’e gelmeden şehir hakkında hiçbir bilgisi olmadığını söyleyen Elvira, İzmir’i çok sevdiğini anlatıyor: “Beklediğimizden çok daha modern, tatlı, farklı kültürlerin bulunduğu, en önemlisi de güvenli bir kent.”
“Ukrayna, ABD’nin kuklası haline dönmüştü”
37 yaşındaki Rus Alex Simirnov ise, sıkı bir politika takipçisi olarak savaşın geleceğini tahmin ettiğine dikkat çekiyor. Her ne kadar müzakere ile olayın çözülmesinin daha iyi olacağını düşünse de, Rusya için bu savaşın “ya hep ya hiç” savaşı olduğu belirtiyor. 2014 yılındaki “Meydan Darbesi”nin ardından Ukrayna’nın NATO kuklasına dönüştüğünü söyleyen Alex, Batı’nın Ukrayna’daki pozisyonunun Rusya için bir güvenlik tehdidi olduğunu ileri sürüyor.
“Bu operasyon için geç bile kalındı, 2014 yılında Ukrayna’daki Ruslar sokağa çıktığında Rus ordusu bu işi tam anlamıyla sonlandırmalıydı” diyen Alex, Ukrayna’daki Rusların ABD silahlarıyla öldürüldüğünü iddia ediyor. 2019 yılında Zelenski’nin seçilmesiyle Ukrayna’nın tamamen bir ABD kuklası olduğunu ileri süren Alex, o yıldan sonra Ukrayna’daki yerel Rus yöneticilerin de tasfiye edildiğine inanıyor.
Ukrayna’da Nazilerin varlığına kesin olarak inanan Alex, bu inancını şu cümlelerle pekiştiriyor: “Bu savaş Ruslar için yeni bir ‘kurtuluş savaşıdır’”. 2014’teki olaylar hakkında, “Süslü kelimeler kullanarak kimse gerçeği saklayamaz. 2014’te Ukrayna’da Ruslara bir darbe yapıldı. Rusya’nın o zaman kendi ulusal çıkarlarını koruması gerekirdi. Ukrayna’nın doğusundaki Ruslar çoktan ayaklanmıştı, kendi haklarını savunmak için uğraşıyorlardı. Rusya, o dönem Kırım’a yaptığı gibi diğer doğu şehirlerini de almalıydı” diyor.
Alex, “Savaş nasıl biter?” sorusuna ise şöyle yanıt veriyor:
“Beni asıl korkutan şey, Donbas bölgesinin alınıp müzakerelere başlanması. Öyle ya da böyle, bu savaş başladı. Müzakere olmaması lazım çünkü tamamen silahsızlandırılana kadar Ukrayna pes etmeyecek. Batı, Ukrayna’nın Rusya ile arasındaki bir köprü olacağını anlayana kadar – ki bu ancak Ukrayna’nın tarafsız olduğu bir durumda mevcut – savaş devam etmeli”.
Türkiye’ye iş için geldiğini belirten Alex, bir süredir İzmir’de yaşadığını ve bu durumdan memnun olduğunu söylüyor. İzmirlilerin dil bilmese bile onunla ve ailesiyle konuşmaya çalıştığını belirten Alex, birkaç ay sonra Rusya’ya geri dönmeyi planlıyor.
“Suça karşı bir şey yapmamak, suça ortak olmaktır”
Moda tasarımcısı olan Ukraynalı Anna Cherkashyna, savaşın ilk başladığı yerlerden biri olan Kharkiv’den İzmir’e gelmek zorunda kaldığını anlatıyor. Sabaha karşı evlerinin bir kilometre yakınına düşen bomba sesiyle uyanan Anna, hemen çocuklarını alıp anne ve babasının evine gittiğini belirtiyor. Yatalak babasını battaniye ile apartmandan indirmek zorunda kaldıklarını anlatan Anna, birkaç gününü sığınaklarda geçirdiğine dikkat çekiyor. Evinin yakınlarında askeri üs olduğunu söyleyen Anna, sığınaktan çıktığında evinin toz duman olduğunu gördüğünü aktarıyor.
Şehirden ayrılmaya karar verdiklerinde, yatalak babasını araba bagajına koymak zorunda kaldığını üzüntüyle anlatan Anna, terketmek zorunda kaldığı şehrinin ağır şekilde bombalanmış görüntüsünü unutamayacağını belirtiyor.
Yolda arkadaşlarıyla iletişime geçip, Türkiye’ye gelmeye karar verdiklerini, 3 günlük yolculuklarının ardından İzmir’e ulaştıklarını, fakat babasını İzmir’de bir hastanede kaybettiğini üzüntüyle aktarıyor Anna.

Önceden birçok Rus arkadaşı bulunduğunu, savaş başlamadan önce bunlardan bazılarına “Lütfen bir şey yapın. Sokağa çıkın, Ukrayna için, işgal için tepkinizi koyun. Ülkeleri bir adam yönetmez, halklar yönetir” şeklinde çağrılarda bulunduğunu anlatan Anna, arkadaşlarından “Yapabileceğimiz bir şey yok” yanıtını aldığını belirtiyor.
Ukrayna’nın bir bağımsızlık savaşı verdiğini söyleyen Anna, Ukraynalıların 2014 yılında “Meydan Devrimi”nde hükümete karşı çıktıklarını anımsatıyor ve Rusların da sokağa çıkması gerektiğini düşünüyor:
“2014 yılında Ukraynalılar dayak yedi, hapse atıldı ama sokağa dökülerek başkanı değiştirdiler. Rusların da bu imkânı var fakat böyle bir şeye girişmiyorlar. Eğer sokağa çıkmıyorlarsa, onlar da suçludur. Suça karşı bir şey yapmamak, suça ortak olmaktır”.
Savaş biter bitmez ülkesine dönüp “anka kuşunun küllerinden doğduğu gibi” Ukrayna’yı yeniden inşa etmek için çalışacağını belirten Anna, en azından İzmir’de güvende olduğunu söylüyor. Son olarak Türk halkına sesleniyor:
“Bu bir savaş değil, bu bir işgal. Ukraynalılar, bunun unutulmasını istemiyor. Haberler bitince, savaş bitmiyor”.
“Ne olursa olsun, bu savaşta ülkemi desteklemeliyim”
Rusya’nın Kazan şehrinden İzmir’e iş amacıyla gelen 33 yaşındaki Tatar kökenli Timur Azimov ise, “Hükümette sevmediğim birçok şey var açıkçası. Fakat son olaylardan sonra, hükümete hak vermeye başladım. Zor zamanlarda ülkemi desteklemek zorundayım, yoksa bir hainden farkım kalmaz” diyerek anlatmaya başlıyor.

Bu savaşın Rusya’nın güvenliği için yapıldığını belirten Timur, Nazilerin de işin bir parçası olduğunu, fakat asıl odağın Ukrayna’daki Rusları korumak olduğunu söylüyor. Ukraynalılara kişisel olarak hiçbir nefret beslemediğini belirtse de, Ukrayna’nın Batı tarafından kışkırtıldığını, bu nedenle Rusya’ya karşı bir tehdit olduğunu belirtiyor. Savaştan memnun olmadığına dikkat çekerek, “Savaş istemiyordum. Ama belki de gerekliydi. Ukrayna, Rusya ile AB arasında bir köprü. Bu nedenle tarafsız kalmalı” diyor.
Azimov, Ukrayna savaşını, Türkiye’nin Suriye operasyonlarına benzetiyor ve şunları ekliyor:
“Eminim, Türk halkı da savaş istemezdi. Suriyelilerin buraya gelmesini tercih etmezdi. Fakat Türkiye’nin güvenliği için, bu gerekliydi”.
Biraz da eşinin korkuları nedeniyle İzmir’e taşındıklarını belirten Azimov, karısının Türk dizilerini ve kültürünü çok sevmesi nedeniyle Türkiye’yi tercih ettiklerini söylüyor. İzmir’i de beklediği gibi çok sevdiğini; yemekleri, kültürü ve şehir yapısıyla her anlamda güzel bir şehir olduğunu belirtiyor.
“Ukrayna, tarihiyle, diliyle, kültürüyle bağımsız ve ayrı bir ülkedir, öyle kalacak!”
43 yaşındaki Ukraynalı sanatçı Anna Kuznetsova, Rusya’nın 2014’te Kırım’ı ilhak etmesinden beri mental olarak savaşa hazırlandığını söylüyor. Sonraki yıllarda hayatına devam etmek zorunda olduğu için bu düşünceden çıksa da, 2022’de haberlerin artmasından dolayı Donbas’ta yeni bir gelişme yaşanabileceğini tahmin ettiğine dikkat çekiyor. Fakat, hiçbir zaman Kiev’in Ruslar tarafından bombalanacağınının aklına gelmediğini belirtiyor.
Anna başlarda oğlu Timur’u sakinleştirmeye çalışmak için savaş haberlerini duymasını engellediğini, ancak savaşın başladığını yine oğlundan öğrendiğini aktarıyor. Anna ve ailesi, savaş başladıktan sonra evlerini sığınağa çevirerek her şeyi stokladıklarını ve savaşın bitmesini beklediklerini anlatıyor.
Savaşın kolay bitmeyeceğini anlayan Anna, oğlu Timur’u eski eşinin yanına, İzmir’e göndermeye karar verdiğini belirtiyor. Annesini de Türkiye’ye göndermek isteyen Anna, ne kadar dil dökse de onları Türkiye’ye getirmeye ikna edemediğini üzüntüyle paylaşıyor. Böyle bir durumda annesini yalnız bırakmak istemeyen Anna, oğluna güvenli bir yolculuk için her şeyi ayarladıktan sonra onu Romanya üzerinden trenle tek başına İstanbul’a gönderdiğini, 16 yaşındaki oğlunun yalnız başına tüm sınırları aşarak İstanbul’a vardığını gururla anlatıyor.

Kendisi de Kiev’de gönüllü olarak insanlara ve askerlere yardım etmek istediğini aktaran Anna, şehirdeki herkes bir işin ucundan tutup gönüllü olduğu için ona gerek duyulmadığına dikkat çekiyor. Ukrayna’da kendi yapacaklarına ihtiyaç olmadığını anlayan Anna da, yurtdışındaki Ukraynalılarla iletişime geçip, Ukrayna’ya gelecek yardımları organize etmeye başladığını anlatarak İngiltere’den, Romanya’dan, Fransa’dan birçok kişinin yardım gönderdiğine dikkat çekiyor
Anna kendisinin de yarı Rus olduğuna dikkat çekerek Rusya’da yaşayan birçok akrabasının olduğunu hatırlatıyor. Rusya’daki akrabalarının savaş başladığında, “Rusya sizi kurtaracak” dediğini dile getiren Anna, annesinin Rus olmasına rağmen artık Rusya’dan nefret ettiğine vurgu yapıyor.
Savaşın bitmesini beklemeyeceğini söyleyen Anna, Türkiye’nin çok güzel olduğunu fakat hayatın böyle devam edemeyeceğini, bu nedenle Kiev’e döneceklerini dile getiriyor. Son olarak İzmir ve Türk halkına destekleri için teşekkür eden Anna, şunları söylüyor: “Türkler çok iyi insanlar. Birçok millete yardımcı oluyorlar. Suriyelileri ülkelerine aldılar. Ama lütfen şu unutulmasın, savaş bitmedi. Türkiye’nin Suriyeli problemi var fakat Ukraynalılar, burada kalmaya niyetli değiller. Ukraynalılar sadece burada belli bir süreliğine varlar. Bu nedenle, Ukraynalıların desteklenmesi gerekiyor. Burada erkekler yok, erkekler savaşta. Sadece kadın ve çocuklar var”.
*Röportaj yapılan Rusların güvenliği için metinde müstear isimler kullanılmıştır.
*Ukraynalılar ile İzmir Ukrayna Derneği aracılığıyla görüşülmüştür.
Fotoğraflar: Emre Güngör