ESRA ÖZ – Ankara
Rahim ağzı kanseri nedeniyle her yıl 300 binin üzerinde kadın yaşamını yitiriyor. HPV (İnsan Papilloma Virüsü) oranları artsa da, erken teşhis ile kanseri yenip çocuk sahibi olmak mümkün hale geliyor. Dünya Sağlık Örgütü’nün (DSÖ) verilerine göre, dünyada yaklaşık olarak her yıl 500 bin rahim ağzı kanseri vakası görülüyor. Amerikan Kanser Derneği verilerine göre de 2022 yılında yaklaşık olarak 14 bin yeni rahim ağzı kanseri vakası teşhis edileceği ve yaklaşık olarak 4 bin kadının rahim ağzı kanseri nedeniyle hayatını kaybedeceği öngörülüyor. Rahim ağzı kanseri ile teşhis ve tedavi yöntemleri hakkında konuşan kadınlar da düzenli testlerin önemine dikkati çekti.
Kadınlar HPV taraması ve aşılar ile ilgili ne diyor?
“Aşının tamamen gerekli ve önemli olduğunu düşünüyorum” diyen Merve Altan, bu konudaki görüşünü şöyle temellendiriyor:
“Hastalık üzerine olumlu sonuç doğurduğuna eminim, bu konuda da gerçekten sağlık kuruluşlarına ve doktorlara güvenilmesi gerektiğini düşünüyorum. Çevremi, ailemi ve yakın arkadaşlarımı uyarıyorum. Ben de sağlık kontrollerimi yaptırmaya gayret gösteriyorum.”
HPV aşılarının ve düzenli kontrolün çok önemli olduğunu dile getiren Zeynep Zengin de, “Kadınlar öncelikle kendilerine değer vermeliler. Bunun için de sağlık kontrollerini aksatmamalılar. Her yıl düzenli olarak smear testini yaptırmak da önemli noktalardan birisi. Çevremdeki kadınlara hem düzenli kontrollerin hem de aşının çok önemli olduğunu söylüyorum. Sonradan üzülmek yerine, baştan önlem almak hayat konforunu etkiliyor. Güçlü kadınlara ihtiyacımız var, bunun için önce sağlıklı olmalıyız” şeklinde konuşuyor.
Toplumda çok yüksek bir bilinç düzeyi olmadığını kaydeden Müge Yüksel de, “Çünkü, düzenli smear testi yaptırma konusunda bilinç henüz kadınlara yerleşmiş değil. Bunu herhangi bir veriye dayanarak söylemiyorum, kendi fikrim. Dolayısıyla HPV aşısıyla alakalı da belki biraz daha kadın hastalıkları konusunda rahatsızlık yaşayan kesim ya da eğitim düzeyi daha yüksek olanlar biraz daha bilinçli, bilgili ve uygulamaya yatkın olabilir. Ama onun dışında çok fazla bilindiğini ve uygulandığını düşünmüyorum. Bir de aşının yan etkisi konusunda tedirginlik nedeniyle de yapılmıyor olabilir” diyor.
“Vakaların her yıl yüzde 50’si erken tanı almaması nedeniyle hayatını kaybediyor”
Amerika’da her yıl yaklaşık olarak 12-15 bin, İngiltere’de 3-4 bin, Türkiye’de ise 2-3 bin civarında rahim ağzı kanserinin görüldüğüne dikkat çeken Jinekolojik Onkolog Prof. Dr. Polat Dursun, “Bu vakaların her yıl yüzde 50’si maalesef, erken tanı almaması nedeniyle, uygulanan tedavilere rağmen hayatını kaybediyor” diyerek durumun ciddiyetine vurgu yapıyor.
Kadınların iş ve eğitim hayatında daha çok yer almaya başlamasıyla beraber, üreme potansiyellerini 40’lı yaşlara doğru ertelediklerini de kaydeden Dursun, üremenin ertelenmesiyle birlikte hastalarda birtakım kanserlerin gelişebildiğine dikkat çekiyor. Bu kanserlerin başında da rahim ağzı kanserinin geldiğini dile getiren Dursun, şunları söylüyor:
“Rahim ağzı kanseri bu yüzyılın başında kadınlarda en sık görülen ve en sık öldüren kanserler arasında ilk sırada geliyordu. Fakat rahim ağzı kanseri tarama programlarının uygulanmasıyla rahim ağzı kanserinin sıklığı tüm dünyada azaldı. Diğer kanserlerde olduğu gibi rahim ağzı kanserinde de tedavide 3 temel yöntem kullanılıyor: Cerrahi, radyoterapi ve kemoterapi.”
“Trakelektomi ameliyatı için tümörün erken yakalanması ve deneyimli bir jinekolog onkolog gerekiyor”
2000’li yılların başlarına kadar rahim ağzı kanserinde uygulanan tedavi yöntemlerinin kadınların üremesini geri dönüşsüz olarak yok ettiğini belirten Dursun, “Fransız bilim insanı Daniel D’argent tarafından geliştirilen trakelektomi isimli ameliyat yöntemi ile rahim ağzı kanserlerinde artık kadınların gebe kalması mümkün. Trakelektomi ameliyatı ülkemizde de başarıyla birçok merkezde uygulanıyor. En önemli başarı kriteri, hastanın tümörünün erken yakalanmış olması ve bu konuda deneyimli bir jinekolog onkolog tarafından bu ameliyatın uygulanmasıdır” diyor.
“Ameliyatla hastanın üreme potansiyelinin korunması sağlanıyor”
Bu ameliyatı uygulayabilmek için gerekli şartları Dursun, şöyle sıralıyor:
“Hastaların erken dönemde tanınmış olması, tümörün 2 santimetrenin üzerine çıkmamış olması, lenf bezlerine veya başka bir yere metastaz yapmamış olması gerekiyor. Erken yakalanmış rahim ağzı kanserlerinde trakelektomi ameliyatıyla rahim ağzının tümörlü bölgesi, vajinanın üçte biri ve lenf bezleri çıkartılıp inceleniyor. Geri kalan rahmin gövdesi, vajinayla tekrar birleştirilerek hastanın üreme potansiyelinin korunması sağlanıyor.”
“Kanser hastalarının, üreme potansiyellerinin, cinsel hayatlarının ve psikolojilerinin korunması gerekiyor”
Kanser hastalarında üremenin korunmasının çok önemli olduğunu hatırlatan Dursun, “Yakın zamana kadar birçok kanser hastasında uygulanan kemoterapi ve radyoterapi yöntemleri hastaların üreme potansiyellerini geri dönüşsüz olarak yok ediyordu. Örneğin, meme kanserinde uygulanan kemoterapiler, rektum veya pelvik kanserlerinde uygulanan radyoterapiler kadınlarda yumurtalıklardaki yumurtaları tamamen yok ediyordu. Rahmin de fonksiyonunu tamamen geri dönüşsüz olarak bozuyordu. Kanser hastalarının tedavisindeki ve erken tanıdaki gelişmelerle, artık kanser hastalarında sadece yaşam süresi konuşulmuyor. Bu hastaların üreme potansiyellerinin, cinsel hayatlarının ve psikolojilerinin korunması gibi yaşam kalitelerinin gerektirdiği diğer alanların da korunması ve hastalara bilgi verilmesi gerekiyor” şeklinde konuşuyor.
Dursun, kanser hastalarına şu bilgilerinin verilmesinin önemli olduğunu söylüyor: “Amerikan Medikal Onkoloji Derneği ve Amerikan Üreme Tıbbı Derneği, kanser hastalarının kanser tedavisine başlamadan önce üreme fonksiyonları ile ilgili korumaya dair mutlaka bilgilendirilmesi gerektiğini söylüyor. Bilgilendirilmeyen hastaların hekimlerle sağlık hukuku açısından problemler yaşayabileceğine dair bildiriler yayınlıyor.”
Korunmak için neler yapılmalı?
Rahim ağzı kanserinde üremenin korunabilmesi için hastaların mutlaka düzenli olarak Pap smear testlerini yaptırması gerektiğini vurgulayan Dursun, “Adet düzensizliği veya ilişki sonrası kanama varsa mutlaka bu konuda deneyimli bir jinekolog veya jinekolojik onkologa muayene olmaları gerekiyor. Eğer bir tümör varsa, erken dönemde yakalansın, erken dönemde yakalanırsa tümör, bu kadınların üreme potansiyellerinin korunması için gerekli ameliyatlar ve gerekli önlemler alınabilsin. Rahim ağzı kanserinin erken tanınabilmesi için kadınların cinsel hayatları başladıktan sonra düzenli aralıklarla jinekoloğa gidip Pap smear ve HPV testlerini yaptırması gerekiyor. Eğer onkolojik bir tip HPV tespit edilirse, mutlaka kolposkopik biyopsi yapılması, rahim ağzı kanserine dönüşebilecek bir lezyon varsa bunların erkenden leep veya kolonizasyon denilen küçük cerrahi işlemlerle de tedavi edilmesi gerekiyor” yorumunu yapıyor.
“Dünyada HPV aşılarını rutin aşı programına alan birçok ülke var”
Rahim ağzı kanserinin gelişmesinde en önemli risk faktörünün onkolojik tip HPV virüslerinin enfeksiyonlarının geçirilmesi olduğunu kaydeden Dursun, “Rahim ağzı kanseri ile HPV virüsü arasındaki ilişki, 1970’lerden bu yana biliniyor. Alman bilim insanı Prof. Harald zur Hausen, rahim ağzı kanseri üzerine araştırmalar yapmış ve papilloma virüslerinin bu kanserdeki rollerini keşfettiği için 2008 Nobel Tıp Ödülü’nü almıştır. Ardından HPV aşıları geliştirildi. Rahim ağzı kanserinin gelişmesinde sorumlu olan onkolojik tip olan HPV 16 ve 18’e karşı aşı geliştirildi. Bu aşıların koruyuculuğu yüzde 90’ın üzerindedir. HPV aşıları Amerika Birleşik Devletleri Gıda ve İlaç Dairesi (FDA) tarafından 11-28 yaş arasında onay aldı. Bugün dünyada HPV aşılarını rutin aşı programına alan birçok ülke var. Şu anda ülkemizde henüz aşılama programında değil. HPV aşıları DNA aşılarıdır ve bunlar güvenilir aşılardır. Yan etkileri yok denecek kadar az” diyor.
“Hem kızlarda hem de erkek çocuklarında aşı yapılabilir”
FDA’nın HPV aşılarını üç doz şeklinde onayladığını hatırlatan Dursun, sözlerini şöyle sonlandırıyor: “Hem kızlarda hem de erkek çocuklarında rahim ağzı kanseri öncülü lezyonların gelişmesini önlemek için, erkekte de genital siğillerin ve anogenital lezyonların önlenmesi için onaylanmıştır. HPV aşılarıyla ilgili son zamanlarda yapılan çalışmalarda, 15 yaş altı grupta tek doz aşıya kadar koruyuculuğunun olduğu farklı çalışmalarda gösterildi. Ama bu konuda halen çalışmaların yapılmasına gerek var.”