BİLAL SEÇKİN – Ankara
Ankara’nın Polatlı ilçesine mevsimlik tarım işçisi olarak gelen binlerce kişi, ağır şartlar altında yaşam sürdürüyor. Günlük 150 lira yevmiye ile çalışan işçiler arasında çok sayıda çocuk işçi de var. Aileler eğitimden uzak kalan çocuklarının okuma yazmayı unuttuğunu söylüyor. Çalışmak için, Şanlıurfa, Adana ve Mersin illerinden, Türkiye’nin soğan üretiminde ilk sırada yer alan Ankara’nın Polatlı ilçesine gelen tarım işçileriyle çalışma ve yaşam koşullarını konuştuk.
8 yılda 250’den fazla çocuk tarım işçisi hayatını kaybetti
Her yıl yüz binlerce kişi, kadın, çocuk, genç, yaşlı her yaştan insan gelir elde etmek amacıyla yaşadığı kenti terk edip yollara düşüyor ve Türkiye’nin tarımsal iş gücü ihtiyacının olduğu bölgelere, illere göç ediyor. “Türkiye’nin görünmez işçileri” olarak anılan tarım işçileri, en çok işe gidip gelirken meydana gelen trafik kazalarındaki can kayıplarıyla gündeme geliyor. Aralarında çocuk yaşta çalıştırılanların sayısı da azımsanmayacak kadar çok. İşçi Sağlığı ve İş Güvenliği Meclisi’nin (İSİG) geçtiğimiz yıl açıkladığı raporda 2013-2021 yılları arasında 556 çocuğun iş cinayeti sonucu yaşamını yitirdiği, bu oranın yarıdan fazlasının tarım sektöründe olduğu açıklandı.
Kendi imkânlarıyla kurdukları çadırlarda yaşamaya çalışan tarım işçileri, elektrik, su gibi en temel insani ihtiyaçlara erişim konusunda bile büyük zorluklar yaşıyorlar. 35-40 dereceyi bulan sıcaklıklarda çalışan çocuklar da eğitim olanaklarından yoksun kalıyor.
Günlük yevmiye 150 Lira
10 yıldır mevsimlik tarım işçisi olarak çalışan 40 yaşındaki Hatice, Şanlıurfa’nın Viranşehir ilçesinden Temelli’ye geldiğini söyledi. Sabahın altısında işbaşı yaptıklarını, akşam saat 16.30’da da paydos ettiklerini belirten Hatice, “Günlük 150 lira alıyorum, ücret istediğim gibi değil ama ben işimi seviyorum. Çünkü bu işi öğrendik, alıştık ve burada kaldık. Yirmi kişilik aile olarak çalışmaya geldik. Bu iş için kilometrelerce yol geldik ve burada yaşıyoruz. Mayıs ayından kasım ayına kadar çadırlarda ve tarladayız. Çok zor bir yaşam ama bu işi yapmaya mecburuz, başka çaremiz yok” dedi.
“Çocuklarım okuma yazmayı unuttu”
“Ülkede kriz var, her şey çok pahalı olmuş, aldığımız para ucu ucuna bize yetiyor” diyen Hatice, “Ne yapalım? Zaten Viranşehir’den buraya kaçtık. Buradan nereye kaçalım?” diye sordu. Çocuklarının eğitim alamadığını söyleyen Hatice, okuma yazmayı bilen çocuklarının bazılarının ise artık okuyup yazamadığını belirtti.
“Fakir ezilmek için var”
Viranşehir’den Polatlı’ya 20 yıl önce yerleşen ve o günden beri mevsimlik tarım işçiliği yapan Mustafa Türe ise, son yıllarda tarım işçilerinin çavuşluğunu yapıyor. Memleketi Viranşehir’de çalışacak ortam bulamadığı için kenti terk ettiğini ifade eden Türe, “Memleketi özlüyoruz fakat şu gerçek de var; memleketten tat alamadık çünkü düzen yok. Özellikle Viranşehir’de aşiretlerden kim güçlüyse, kimin toprağı çoksa söz sahibi oydu. Fakir de ezilmek için o memlekette vardı. Kendisini kurtaran da bizim gibi buralara geldi, kurtaramayanlar ise ezilmeye devam ediyor. Ama burada öyle bir şey yok, kendi halimizde yaşıyoruz gidiyoruz. Orası çok feodal” diye belirtti.
Türe de ülkedeki ekonomik şartlardan şikayetçi. Krizin kendileri gibi yoksul insanları etkilediğinin altını çizen Türe, zenginlerin krizlerde daha fazla zengin olduğunu dile getirdi. Türe, “Bir çuval unun fiyatı 600’den fazla. Bir çuval şekerin fiyatı ise 1500 lira civarı. Nasıl geçineceğiz? Marketler eskiden bize borç veriyordu, 5-6 ay sonunda borcu kapatıyorduk. Ama şimdi kimse o kadar uzun süre borç vermiyor” ifadelerini kullandı.
“Okul yok, elektrik yok, sağlık ocağı yok”
Mevsimlik işçilerin çalışma koşullarına da değinen Türe şunları söyledi: “Ankara’ya gelip bu işi yapanların çoğunu yıllardır tanıyoruz. Çünkü yıllardır bu işi yapıyoruz. Sabah 05.00’te kalkıyoruz, 06.00’da ise işe başlıyoruz. Saat 16.30’da da paydos ediyoruz. Burada çalışan bizler için şartlar çok kötü. Okul yok, çocukları okula götürmek için servis de yok. Tarım arazisi denilerek elektrik bağlanmıyor. Bu hafta kendi imkânlarımızla bir hat bağladık, bekliyoruz. Sağlık ocağı yok, talep ediyoruz gelmiyor. Herhangi bir hastalık durumunda şehir merkezine gittiğimizde bile hastanelerde, sağlık ocaklarında doğru dürüst bize bakmıyorlar. Hep ikinci üçüncü sınıf muamelesi görüyoruz. Her şeye rağmen çalışıyoruz. Çalışmak direniştir, direniyoruz.”
“Karne zamanlarında hep tarlada oluyorum”
11 kardeşi, anne ve babasıyla Hilvan’dan Ankara’nın Polatlı ilçesine gelen lise öğrencisi Musa ise, gözünü mevsimlik tarım işçiliğinde açtığına dikkat çekti. Okul durumunu sorduğumuz Musa, “Kısa süreliğine okula gidiyorum, çünkü Mart ayından sonra tarlalara gelmek durumunda kalıyoruz. O yüzden okulda çok eksiğim var. Karne zamanlarında hep tarlada oluyorum” dedi. Önceki senelerde ailesiyle birlikte sadece tarlada kaldıklarını fakat bu sene çalıştığını dile getiren Musa, “Ailenin en büyüğüyüm, bu yıl geçinemediğimiz için ben ve kız kardeşim de çalışıyoruz. Zaten çadırların olduğu yerde sıkılıyordum, o yüzden çalışmak daha iyi. İşte çalışmak yorucu, en çok sıcaklardan şikâyetçiyim. Tarladaki yılan ve böceklerden de eskiden şikâyetçiydim ama şimdi alıştım” diyerek zorlu koşullara nasıl alıştığını anlattı.
“Okulu ve arkadaşlarımı özlüyorum”
Musa, 13 kişilik bir aile ile geldikleri Polatlı’ya Hilvan’da beslediği güvercinlerini de beraberinde getirdiğini hatırlattı. Güvercinlerini çok sevdiğini söyleyen Musa, okul özlemini ise şu sözlerle aktardı: “Okulu ve arkadaşlarımı özlüyorum. Okulda çalışmak çok daha temiz ve kolay. Arkadaşlarım da çok fazla oluyor. O yüzden okumayı istiyorum, bu sene belki okurum, babama bağlı.”