Anasayfa Çevre Hekimler anlatıyor: İstanbul’daki azot kirliliği halk sağlığını olumsuz etkiliyor

Hekimler anlatıyor: İstanbul’daki azot kirliliği halk sağlığını olumsuz etkiliyor

, admin

GÖKHAN KORKMAZ – İstanbul

Azot kirliliğinde İstanbul 7 bin 239 şehrin içinde 9. sırada… Peki azot kirliliği halk sağlığını nasıl etkiliyor? Sivil toplum örgütleri azot kirliliği ile mücadelede nasıl bir rol oynamalı? Hekimler İstanbul’da azot kirliliğinin artış nedenlerini, hava kirliliğine karşı alınması gereken önlemleri ve hava kirliliğinin gündelik yaşamdaki etkilerini  anlattı.

Küresel Hava Durumu’nun (SoGA) dünyadaki 7 binden fazla şehir için 2010-2019 yılları arasındaki PM2.5 ve azot (nitrojen dioksit – NO2) kirliliği verilerini analiz ettiği rapora göre İstanbul azot kirliliğinde 9’uncu sırada yer alırken, Şangay (Çin) birinci sırayı, Moskova (Rusya) ikinci sırayı ve Tahran (İran) üçüncü sırayı aldı.

Sağlık Etkileri Enstitüsü ve Dünya Sağlık Örgütü’nün Küresel Hastalık Yükü (GBD) projesi çerçevesinde British Columbia Üniversitesi’nden uzmanlar yardımıyla hazırlanan raporda, kirliliğe en çok maruz kalan şehirlerin ise özellikle Batı Asya, Sahra Altı Afrika ve Orta Amerika’da yer aldığı ifade edilirken, son 10 yılda NO2 maruziyetinde en kesin düşüşleri gösteren en büyük şehirlerden 18’inin de Çin’de bulunduğu belirtildi. 

Yine aynı rapora göre dünyadaki 7 bin 239 şehrin PM2.5 ortalaması 34,6 µg/m3 olurken, İstanbul’un 2019 yılındaki ölçümü 19,2 µg/m3 seviyesinde oldu. Trabzon ise 7 bin 239 şehir arasında PM2.5 riskinin en düşük olduğu şehir olarak raporda yer aldı. 

Raporla ilgili açıklamalarda bulunan Sağlık Etkileri Enstitüsü Başkan Yardımcısı Robert O’Keefe, NO2  kirliliğinin çocuklarda astım başlangıcı dahil olmak üzere çeşitli solunum problemlerine neden olabileceğinin altını çizerek,  tüm insanların bunu bir şekilde deneyimlediğine ve dünya çapında bebeklerin ise bu nedenle öldüğüne değindi.  Halk Sağlığı Uzmanları Derneği (HASUDER) Üyesi ve Bursa Uludağ Üniversitesi Tıp Fakültesi Halk Sağlığı Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Prof Dr. Kayıhan Pala, Türk Toraks Derneği 1. Başkan Yardımcısı Prof. Dr. Hasan Bayram ve Dr. Ali Rıza Kük ile İstanbul’da yaşanan azot kirliliğinin halk sağlığına olan etkilerini konuştuk.

“Yeşil ulaşım biçimleri de desteklenmelidir”

Halk Sağlığı Uzmanları Derneği (HASUDER) Üyesi ve Bursa Uludağ Üniversitesi Tıp Fakültesi Halk Sağlığı Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Kayıhan Pala, azot oksitlerinin yüksek konsantrasyonlarda oldukça zehirli olduğuna  ve yüksek derişiminin solunması halinde ciddi etkisi görülen akciğer hasarları ortaya çıkardığına değindi.

Azot gazına yüksek düzeyde maruz kalmanın nefessiz kalmaya ve göğüs ağrılarına da yol açabileceğini aktaran Prof. Dr. Pala, “NO2’nin  antropojenik emisyonlarının ana kaynakları ısıtma, enerji üretimi ve araçlar ile gemilerdeki motorların yanma süreçleridir. Kentlerde azot dioksit ağırlıklı olarak trafikle ilgili bir kirleticidir ve konsantrasyonları genel olarak kırsal kesimlere oranla daha yüksektir” dedi.

Azot oksitlerinin, göz, deri ve solunum yollarında tahrişe neden olduğunun altını çizen Prof. Dr. Pala, azot oksitlerine maruz kalmanın pulmoner ödem, pnömoni, bronşit, bronşiolit, amfizem ve methemoglobinemiye yol açabileceğini söyledi. 

Azot oksitlere yüksek düzeyde maruz kalmanın ölüme neden olabileceğini vurgulayan Prof. Dr. Kayıhan Pala, “Epidemiyolojik çalışmalar, astımlı çocuklarda bronşit semptomlarının uzun süreli NO2 maruziyeti ile ilişkili olarak arttığını göstermiştir. Solunum işlevlerindeki azalmada gözlenen artış da NO2 konsantrasyonlarının artışıyla ilişkilendirilmektedir. Azot oksitlere maruziyet acil servislere başvuruyu artırmaktadır. NO2 konsantrasyonlarındaki artış ile kalp hastalıkları arasında bir ilişki bulan araştırma sonuçları da söz konusudur” dedi.

Konuşmasında İstanbul’da halk sağlığının korunması açısından alınması gereken tedbirlere yönelik değerlendirmelerde bulunan Prof. Dr. Kayıhan Pala, “Şehirlerdeki azot kirliliği, önemli bir sağlık sorunudur. Henüz ne merkezi ve yerel yönetimlerdeki yöneticilerin ne de yurttaşların bunun yeterince farkında olduklarını söylemek mümkün görünüyor. İstanbul’da azot kirliliğinin ne büyüklükte bir sağlık sorununa yol açtığını ortaya koyabilecek bilimsel çalışmalara gereksinim var. Örneğin çocuklardaki astım, erişkinlerdeki kronik tıkayıcı akciğer hastalığı, iskemik kalp hastalığı, akut alt solunum yolu hastalığı ve akciğer kanseri gibi hastalıklarla azot kirliliği bağlantısını araştırmak, farklı kentlerle ve havadaki farklı azot derişimleriyle karşılaştırmak uygun olabilir. Bu tür araştırmaların desteklenmesi gerekir” diye kaydetti. 

İlk olarak İstanbul’da ulaşımın fosil yakıtlara bağımlılığını azaltacak toplu taşıma olanaklarının artırılması gerektiğini vurgulayan Prof. Dr. Pala, “Bunun yanı sıra hava kirliliğine ve iklim krizine yol açan emisyon miktarının diğer seçeneklere göre düşük olduğu bisiklet, elektrikli motosiklet vb. yeşil ulaşım biçimleri de desteklenmelidir. Otomobil bağımlılığının azaltılması, bisikletin ve yürümenin teşvik edilmesi (yaya geçitleri, kaldırımlar, bisiklet yolları vb.) de atılması gereken adımlar içerisinde yer almaktadır. Şehirlerdeki azot kirliliğini azaltmak için enerji, sanayi, gıda ve atık sektörleri dahil olmak üzere birçok alanda eyleme geçilmesi gerekmektedir” dedi. 

Prof. Dr. Kayıhan Pala konuşmasına şu sözleri ekledi:  

“Kentsel hava kalitesi savunuculuğu, giderek artan hava kirliliğine karşı sivil toplum kuruluşları ve halk sağlığı alanında çalışan örgütlerin yapması gereken işlerden biri olarak görünüyor. Hava kirliliğine karşı mücadele ederken öncelikle toplumun ve yöneticilerin farkındalığını artıracak eylemlilikler ve bilgilendirme girişimleri ön plana çıkıyor. Hava kirliliği erken ölümlere yol açan en önemli sorun alanlarından biri olduğuna göre, halk sağlığı alanında çalışan örgütlerin bu sorunu sürekli olarak gündemde tutmaları, çözüm için yöneticileri zorlamaları ve toplumu karar vericilerin doğru kararları alması için harekete geçirmeleri büyük önem taşıyor.”

“Fosil yakıt kullanımının sınırlandırılması gerekmektedir”

Türk Toraks Derneği 1. Başkan Yardımcısı Prof. Dr. Hasan Bayram, NO2’nin, partiküler maddenin ve ozonun dış atmosferde en çok yer alan ve hava kalitesini olumsuz etkileyen kirleticiler olduğunu ifade etti. Bayram, “Şehir merkezlerinde endüstriyel bölgelere ve trafiğe yakınlığa göre bu kirleticilerin düzeyinde artışlar olabilir. Trafiğin yoğun olduğu büyük metropol ve kentlerde en çok düzeyi artan kirleticiler PM10 ve daha küçük çaptaki PM’lerdir. Bunlardan PM2.5 hava keseciklerine kadar ulaşıp, oradan kılcal damarlara geçerek kana karışabildiği için sağlığa oldukça zararlıdır. Aynı bölgelerde NO2 kirliliği de paralel olarak artış göstermektedir. NO2’de akciğerlerin derinlerine, yani hava keseciklerine kadar solunabilmekte ve kana karışabilmektedir” dedi.

İki kirleticinin de ana kaynağının başta petrol ürünleri, özellikle dizel yakıtı, olmak üzere kömür gibi fosil yakıtların araçlarda ve kent dışı alanlarda kömürlü termik santrallerinde ve endüstride yakılması sonucu açığa çıktığına dikkat çeken Bayram, “Büyük kentlerde yoğun trafik nedeniyle en büyük kaynağı araç egzoz emisyonları, özellikle de dizel egzoz emisyonları oluşturmaktadır. Bu anlamda, başta İstanbul olmak üzere ülkemiz için en önemli sorunlardan biri trafikte dizel araç sayısı ve oranının oldukça yüksek oluşu ve giderek artış göstermesidir. Oysa başta Almanya, İngiltere ve Amerika gibi ülkeler olmak üzere gelişmiş ülkeler trafikteki dizel araç sayısını yıllardır düşürmekte, hatta kent merkezlerine dizel yakıtlı araçları almamaktadırlar” dedi.

NO2 dahil hava kirliliğindeki artış ile başta akciğer (astım, KOAH gibi) ve kalp hastalıkları olmak üzere kronik hastalıklara bağlı ölüm arasında yakın ilişki gösterdiğine dair  çalışmaların olduğunu vurgulayan Bayram, “Son yıllarda yapılan çalışmalar hava kirliliğini kanserojen (kanser yapıcı) olarak tanımlamıştır. Hava kirliliğinin sağlık etkileri ile ilgili çalışmalar Istanbul da buna dahil olmak üzere, ne yazık ki ülkemizde sınırlıdır. NO2’in ölümlere etkisine dair doğrudan veri bulunmamaktadır. Ancak Dünya Sağlık Örgütü’nün de  aralarında bulunduğu ilgili kuruluşların oluşturduğu “Breathlife” adlı oluşumun verilerine göre Türkiye’de yılda 33,657 kişi hava kirliliğine bağlı olarak yaşamını kaybetmektedir” ifadelerini kullandı.

Hava kirleticilerinin  hücresel hasara, hastalıkların gelişiminden sorumlu mekanizmaların tetiklenmesine ve kanser yapıcı genlerin aktivasyonuna yol açtığını belirten Bayram, “NO2 artışının İstanbul’da halk sağlığı açısından yarattığı riskler göz önüne alındığında, bu gazın artışının kronik akciğer ve kalp hastalıklarına bağlı ölümlerde artış, bu hastalıklara bağlı daha çok hastane başvurusu ve zaman içinde bu hastalıklara yakalanan kişi sayısında artışa yol açacağını düşünebiliriz” diye söyledi.

Halk sağlığının korunması açısından İstanbul’da alınması gereken önemlere de değinen Bayram, “Öncelikle fosil yakıt kullanımının sınırlandırılması ve güneş ve rüzgar enerjisi gibi yenilenebilir enerji kaynaklarına geçişin sağlanması gerekmektedir. Lokal olarak, trafik emisyonunun azaltılması gerekmektedir. Bunun için başta metro olmak üzere toplu taşımanın yaygınlaştırılması, özellikle dizel araç oranının azaltılması, hibrid/elektrikli araç kullanımının teşviki çözüme katkı sunabilir.  Kent planlamasının uygun şekilde yapılması, yeşil alan oranının arttırılması gibi önlemler hayata geçirilmelidir. Sivil toplum örgütleri soruna dikkat çekip, kamuoyunda farkındalığı arttırabilir, çözüm konusunda merkezi ve yerel otoriteleri uyarabilir, kamuoyu baskısı oluşturabilirler” diye konuştu.

“Ölçüm yapan istasyon sayısı yeterli hale getirilmelidir”

Dr. Ali Rıza Kük, azot oksitlerin hava kirliliği kategorisinde insan sağlığına zararlı en önemli gazlardan biri olduğuna değinerek, “Kara, deniz ve hava taşıtları, endüstriyel bacalar ve evsel ısınma sonucu ortama bol miktarda salınan bu gazlar arasında en çok salınanı nitrojen dioksit, yani NO2’dir. İstanbul gibi sanayi ve nüfus yerleşiminin, buna bağlı olarak da trafik yoğunluğunun fazla olduğu yerlerde bu durum daha da önem arz etmektedir. Yapılan ölçümlerde, İstanbul’da trafiğin en yoğun olduğu Mecidiyeköy ve Ümraniye gibi yerlerde NO2 konsantrasyonunun çok daha yüksek çıkması, yoğun trafiğin bu kirliliğin önemli bir sebebi olduğunu göstermektedir” dedi.

Solunan havadaki NO2’nin akciğerlerde hava değişiminin gerçekleştiği yerler olan alveollere kadar ulaşarak hem akut hem de kronik solunum sistemi problem ve hastalıklarına yol açtığını ifade eden Dr. Kük, “Solunum sisteminin savunma bariyerinin bozulması sonucu solunum yolu hastalıklarının gelişmesi, astım ve KOAH gibi kronik hastalığı olanların hastalıklarının alevlenmesi, uzun vadede KOAH ve Diffüz Parenkimal Akciğer Hastalığı gibi kronik akciğer hastalıklarına zemin hazırlaması bunlardan bazılarıdır” diye söyledi.

Yapılan birçok çalışmada, KOAH ve alt solunum yolu enfeksiyonlarının, tüm ölümlerin ilk beş sebebi arasında yer aldığına dikkat çeken Kük, bunun yaklaşık olarak %10’a denk geldiğini ifade ediyor.

Halk sağlığının korunması açısından İstanbul’da alınması gereken tedbirlerle  ilgili önemli noktalara da değinen Kük, “Öncelikle ölçüm yapan istasyon sayısının yeterli hale getirilmesi ve kirliliğin etkin bir şekilde izlenmesi ilk adım olmalıdır. Kentlerin trafik yükünün azaltılması bir diğer önemli çözüm olarak görünmektedir. Alternatif güzergahların arttırılması, trafik yoğunluğunu azaltacaktır. Ancak bu konuda alınacak en önemli tedbir kuşkusuz toplu taşımanın daha etkin ve konforlu hale getirilmesi, toplu taşıma kullanımının özendirilmesi, toplu taşıma güzergahlarının ve sefer sayılarının arttırılması sayılabilir. Alınabilecek diğer bir önlem ise endüstrilerin alternatif enerji kaynaklarına yönelmeleri için gerekli teşviklerin yapılması olacaktır” dedi ve ekledi: 

“TMMOB, Türk Toraks Derneği ve TÜSAD gibi STK’lar ile halk sağlığı kuruluşlarının konuyla ilgili bilimsel etkinlikler düzenlemesi uygun olacaktır. Bu etkinlikler sonucu ortaya çıkacak raporları, Çevre Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı, İstanbul Valiliği ve İBB gibi kuruluşlarla paylaşarak önerilerde bulunmaları çözüme katkı sunabilir.”

0 yorum
2

Yorum Yapın