KADİR GÜNEY – İstanbul
Türkiye’de iş cinayetleri her yıl binlerce işçiyi hayattan koparıyor. Can kayıpları genellikle ancak toplu ölümler yaşandığı zaman ülkenin gündeminde yerini alabiliyor. Son olarak Bartın Amasra’da ölen 42 madenci ülke gündemine oturdu. Amasra’daki patlama sonrasında İşçi Sağlığı ve İş Güvenliği (İSİG) Meclisi, Ekim ayı raporunu yayınladı. Rapora göre Ekim ayında en az 158 işçi yaşamını yitirirken, 2022 yılının ilk 10 ayında ise en az bin 521 işçi hayatını kaybetmişti.
“Yeterli denetim yapılmıyor”
İSİG Meclisi Sözcüsü Murat Çakır son on aydaki işçi cinayetlerine dikkat çekerek, üç noktaya dikkat çekti. Öncelikle sorunun kaynağının işçi sağlığı ve iş güvenliği önlemlerinin alınmaması olduğunu söyleyen Çakır, şöyle devam etti: “Patronlar bu önlemleri kâr-zarar hesabı yaparak yani maliyet unsuru olarak ele alıyorlar. Dikkat ederseniz özellikle mega projeler olarak adlandırılan inşaatlarda ‘proje şu kadar sürer, şu kadar işçi ölür, tazminat şu kadar olur’ gibi muhasebe kalemleri yer alır. İkinci olarak denetimlerin yapılmaması veya yeterli yapılmaması. Bu noktada birçok işyerinde herhangi bir devlet denetimi yapılmamaktadır ya da Soma ve Bartın’da gördüğümüz gibi yeterli ve etkin bir şekilde yapılmamaktadır. Üçüncü olarak işçi örgütlülükleri engellenmektedir. Bir yandan birçok işyerinde işçilerin işçi sağlığı ve iş güvenliği önlemlerinin alınmasına dair mekanizmalara katılımı olmuyor ya da kâğıt üzerinde kalıyor. Diğer yandan sendikal örgütlenme üzerinde yoğun bir baskı uygulanıyor.”
Çakır, meslek hastalıkları hariç her yıl en az 2 bin işçinin iş cinayetlerinde hayatını kaybettiğini dile getiriyor ve ekliyor: “…Başta Cumhurbaşkanı olmak üzere iktidar, bürokrasi, patronlar ve onların aklı ne diyor? Kaza, kader, fıtrat, güvensiz davranış, eğitimsizlik vs. Bizler ise bu anlayışa ‘hayır’ diyoruz: Bu cinayetlerin nedeni neo-liberal düzenin ucuz ve güvencesiz istihdam politikaları ve sermaye birikim stratejisidir. İşçi sınıfı bu şartlarda çalıştırılırsa ölüm kaçınılmazdır”.
Hapis cezası yerine taksitle para cezası
İş cinayetleri sonrasında açılan davalarda asıl sorumluların mahkemeye çıkarılmadığını, tali sorumluların ise kısa süreli hapis cezasına çarptırıldığını söyleyen Çakır şöyle devam ediyor:“Bu kısa süreler ise para cezasına çevrilerek 24 ay taksitlendiriliyor. Örneklendirirsek, 2013 yılında, TTK Zonguldak Kozlu Müessese Müdürlüğü sahasındaki maden ocağında, taşeron firma Star İnşaat’ın galeri açtığı bölümde metan ve kömür püskürmesi sonucunda meydana gelen iş cinayetinde 8 madenci hayatını kaybetmişti. 5 yıl süren yargılamada sanıkların aldıkları cezalar, adli para cezasına çevrilerek 24 taksite bölündü. Süreç devam ediyor. Kitlesel iş cinayetleri, maden-tarım-hizmet sektörleri, çocuk işçi cinayetleri gibi açılan davalarda benzer kararlar var ve bu süreç işçilerin aleyhine devam ediyor, özellikle ana işverenlere karşı caydırıcılık olmadığı için bir sonraki iş cinayetine adeta davetiye veriyor”.
İş cinayetlerinin meydana geldiği iş yerlerinin genel itibariyle örgütsüz ve sendikasız olduğuna dikkat çeken Çakır, “İş cinayetlerini önlemenin en temel yolu işçi denetimidir” diyor ve ekliyor: “Bu denetimin de en etkili olma koşullarından birisi sendikalı olmaktır. Genel olarak da baktığımızda sendikalı işyerlerinde hem iş cinayetleri daha az hem de güvencesiz çalıştırma biçimleri daha seyrek. Ancak diğer yandan bu demek değil ki sendikalı olmak örgütlü olmak anlamına geliyor. Soma’da ve Bartın’da 301 ve 42 maden işçisini kaybettik, iki maden de örnek gösterilen ve işçilerin sendika üyesi olduğu madenler. Bu anlamda işçi örgütlülüğünün tanımını güncel olarak yeniden değerlendirmek gerekiyor.” ifadelerini kullandı.
“Kaza, kader değil cinayetler işleniyor”
Devrimci Yapı, Yol ve İnşaat İşçileri Sendikası (Dev Yapı-İş) Genel Başkanı Özgür Karabulut ise sermaye çıkarlarının her şeyin üstünde tutulduğunu belirterek, işçilerin işverenler daha fazla kazansın diye öldüğünü söyledi ve “Devletin ilgili kurumları da cezasızlık politikası ile patronlara cesaret veriyor. ‘Siz yeter ki üretin biz arkanızdayız’ diyor. Kaza, kader değil cinayetler işleniyor” dedi.
İşveren cezasızlıkla ödüllendiriliyor
İş cinayetlerine karşı cezasızlık politikasının uygulandığını belirten Karabulut, “Patronlara hiçbir yaptırım yok. Yasanın emrettiği tedbir ve önlemleri almaya maliyet gözüyle baktıklarından bu suçlar cezasızlık politikası ile ödüllendiriliyor. Herhangi bir yaptırım olmadığından başka patronları da önlem almaya zorlayan bir durum olmuyor. Yaptırım uygulayacak, bu düzeni değiştirecek tek şey işçilerin örgütlenmesidir. Biz basınç uygularsak devletin ilgili kurulları suç işleyen patronu cezalandırabilir” diye konuştu.
“Tek güç örgütlü mücadele”
İş cinayetlerini durduracak tek gücün örgütlü mücadele olduğuna dikkat çeken Karabulut, “Bu cinayet rejimi sadece ve sadece işçinin örgütlü mücadelesi ile geriletilir. Kendi pratiklerimizden biliyoruz. İş yerinde sendika varsa patron yasaları uygulayıp tedbir alıyor. Biz yaşamak ve yaşatmak için örgütleniyoruz. Örgütlenmekten başka çaremiz yok. Biz örgütlenirsek ve güç olursak patronlar yasaları uygulayarak önlemleri alır” dedi.