Anasayfa Editörün Seçtikleri Pınar Aydınlar, Grup İsyan Ateşi ve Burhan Şeşen’den Konser Yasaklarına Tepki

Pınar Aydınlar, Grup İsyan Ateşi ve Burhan Şeşen’den Konser Yasaklarına Tepki

, admin

AYÇA ONURALMIŞ – Ankara

Son dönemde Türkiye’nin pek çok yerinde birçok sanatçı hedef gösterildi, konserleri yasaklandı, çeşitli festivaller iptal edildi. Pınar Aydınlar, ilk kez AKP ile yasaklanmadıklarını ve hedefin sadece bir konseri yasaklamak değil, ideolojik bir hegemonya kurma çabası olduğunu belirtti. Grup İsyan Ateşi solisti Yılmaz Karaarslan, Türkiye’nin toplumsal gerçekliğinin dışında olmayan bu sürecin direnişle aşılabileceğini söyledi. Müzik Yorumcuları Meslek Birliği (MÜYORBİR) Başkanı Burhan Şeşen de yasaklamalar karşısında sadece müzisyenlerin değil, dinleyicilerin de cezalandırıldığını aktardı.

Hakkında siyaset yasağı istenen, sosyal medya paylaşımları nedeniyle soruşturmalar açılan, söylediği türkülerden dolayı gözaltına alınan, hapis cezası verilen Pınar Aydınlar yıllardır bu yasaklara maruz kalan isimlerden.

Bu ülkede 15 yıldır söylediği şarkılardan dolayı hakkında davalar açıldığını, yasaklandığını dile getiren Aydınlar, “Birçok baskıyla karşılaştım ama sonuçta bu bir mücadeledir ve bunları hiçbir zaman sarayların ya da egemenlerin şarkılarını yapmamamızın karşılığı olarak görüyoruz. Bunun tarihte pek çok örneği vardır; sinemada Yılmaz Güney vardır, dünyada Victor Jara’lar vardır. Direnen ve halkın ezgilerini okuyan nice isimler vardır. Bizleri yok etmeye çalışıyorlar ama yapamadıklarını ve yapamayacaklarını, sindiremediklerini gördükleri için de saldırılarını her boyutta, her yönde deniyorlar” dedi.

“Demokrasinin, insan haklarının olmadığı bir ülkede yaşıyoruz”

Hangi sanatçı olursa olsun, hiçbir yasağı, kitle ile buluşmanın önüne geçen mantaliteyi asla kabul etmediklerini vurgulayan Pınar Aydınlar, şöyle konuştu:

“Bizimle fikirsel, düşüncesel anlamda aynı olsun ya da olmasın, kime karşı yapılırsa yapılsın konser yasaklarını asla onaylamıyoruz. Ama bir gerçek var; bu ülkede İsmail Türüt gibiler Hrant Dink’in, canımız Hrant’ın katillerini öven şarkılar okudular, devrimcileri hedef gösteren şarkılar okundu. Onlar hiçbir şekilde yasaklamalarla karşı karşıya kalmadılar. Çünkü egemenler sadece kendinden yana olanları korurlar ama farklılıklara, ülkenin muhalif seslerine hele ki devrimci kültüre her daim bir kinle yaklaşırlar. Bu karşılıklı bir kindir elbette. Bunun için de biz yasaklanıyoruz. Çünkü demokrasinin, insan haklarının olmadığı bir ülkede yaşıyoruz. Şebnem Korur Fincancı gibi bir değerimizin hapishaneye atıldığı bir dönemde yaşıyoruz. O kadar kızgınım ki… Sürekli olarak baskılarla karşı karşıya kalmam dahi beni bu ülkeden göndermeye yetmeyecek. Bizler bu toprakların çocuklarıyız, bu toprağın altında bizim acılarımız yatıyor, üzerinde emeğimiz, kavgamız var. Mücadele böyle bir şey; her dönem şiddeti farklılık gösterir. Bu dönemde bize düşen daha kararlı, daha dik yürüyebilmek, şarkılarımıza sahip çıkabilmek, daha çok halktan yana durabilmek, halktan beslenebilmek. Bunun için de mücadelem işçi sınıfı içindir, emekçiler içindir, Kürt halkı içindir, ezilen tüm halklar içindir.”

“Hedef, ideolojik bir hegemonya kurmak”

Bugün ülkede pek çok popüler ismin konserlerinin de yasaklandığını anımsatan Pınar Aydınlar, “Bunu bir siyasete bağlamaya çalışıyorlar ama aslında biz çok iyi biliyoruz ki, bu saldırı her gelenin kendi hegemonyasını kurma isteği, kendi siyasi görüşünü yayma isteği. Biz bunlarla hep muhatap olduk, ilk kez yasaklanmıyoruz ya da biz ilk kez AKP ile yasaklanmadık. Sonuçta bu devrimcilere dönük bir sistem meselesi. Çünkü devrimciler haksızlığı, düzeni hedef alırlar ama bugün gelinen aşamada daha Kemalist çizgide olanlara karşı da yasaklamalar başladı. Bence o arkadaşlarımız biraz düşünsünler. Bu zamanlara kadar olan yasaklara sessizliğin ne boyuta geldiğini daha çok düşünsünler. Çünkü hedef sadece bir konseri yasaklamak değil, ideolojik bir hegemonya kurma çabasıdır” ifadelerini kullandı.

“Bu süreci direnişle aşabiliriz”

Grup İsyan Ateşi’nin Dersim’e girişi yasaklanırken, grubun solisti Yılmaz Karaarslan sahnede söylediği türkü ve marşlar gerekçe gösterilerek gözaltına alındı, işkence gördü, hakkında dava açıldı ve yurt dışına çıkış yasağı verildi. 

Grup İsyan Ateşi üyelerine yapılan baskıları değerlendiren Yılmaz Karaarslan, kendilerine karşı olan tutumun Türkiye’nin toplumsal gerçekliğinin dışında olmadığını söyledi. Türkiye toplumunun tamamının yaşadıklarının sembolleşmiş haliyle karşı karşıya olduklarını ifade eden Yılmaz Karaarslan, şöyle konuştu:

“Aslında hem yasaklamalar hem baskılar hem gözaltılar; bu toplumun parçası olan, bu toplumun acılarına, sevdalarına ve bütün sorunlarına dair bir şeyleri paylaşmaya çalışan, bir şeyleri ifade etmeye çalışan insanlara dönük bir saldırı furyasının görünür yanları oldular. Kişisel olarak bana yönelik de bir saldırı gelişti, bu son gözaltılar ve konserlerde söylediğim ezgilerden kaynaklı yaşadığımız bir süreç var. Burada da o toplumun parçası olan ve toplumun yanında durmaya çalışan insanlar olarak özel bir saldırıyla muhatap olduk. Konser yasakları bizimle başlamamakla birlikte, bizim de festivale alınmamamız sonrasında bizimle sembolize olan bir şey ortaya çıktı. Aslında bütün aydın, ilerici, devrimci, demokrat kesimleri kapsayacak bir niteliğe bürüneceğini zaten biliyorduk ve böyle bir süreçle karşı karşıya kaldık. Bu süreci de direnişle aşabileceğimizi, direnişle kazanıma dönüştürebileceğimizi düşünüyorum.”

“Sistem partileri diğer saldırılarda ortaklaşan bir tutum alabiliyor”

Türkiye’de ve dünyanın her tarafında ekonomik bir cendere olduğuna dikkat çeken Yılmaz Karaarslan, bu ekonomik gerçekliğin baskıları da beraberinde getirdiğini belirtti. Yılmaz Karaarslan, şöyle devam etti:

“Bu baskılar sadece sanatla, müzikle sınırlandırabileceğimiz biçimde değil, grevlerin yasaklanmasından, işçi grevlerine polisin saldırılarından, haklarının, taleplerinin kabul edilmemesinden ve sendikaların da işbirlikçileştirilerek yani işçilerin haklarının tırpanlanmasına göz yumması da dahil. Sistem partileri diğer saldırıların tamamında ortaklaşan bir tutum alabiliyor fakat sanatçılara dönük saldırılarda biraz daha farklı tutumlar ortaya çıktı. Buradaki farklı tutumların nedeni de aslında mevcut iktidarın kendisinden olmayan ve bir şekilde ‘muhalif’ diyebileceğimiz, kendisiyle bütünleşmeyen, kendisiyle yan yana durmayan unsurlara dönük saldırısı olarak nitelendirebiliriz.”

“Bir avuç saray ünlüsü dışında gerçek sanatçılar her zamanki muhalif tavrı sürdürüyor”

Müzik Yorumcuları Meslek Birliği (MÜYORBİR) Başkanı Burhan Şeşen de pandemi döneminde başlayan müzik yasaklarının, salgın ile ilgili önlemlerin bitmesine rağmen sürdüğünü vurguladı. Bütün müzik meslek birliklerinin, sektörü çökme noktasına getiren bu yasakların kalkması için ellerinden gelen her şeyi yaptıklarını ama seslerini duyan, duysa da ilgilenen olmadığını söyleyen Burhan Şeşen, “İktidar partisi AKP’nin arası müzisyenlerle, oyuncularla, yazarlarla Gezi olaylarından sonra açıldıkça açıldı ve ülkeyi yönetenler sanatçısıyla uzlaşmak yerine onunla kavga etme yolunu seçti. Zira onlar da farkında ki, sırtını iktidarın gücüne dayayan ve ondan nemalanmaya çalışan bir avuç saray ünlüsü dışında gerçek sanatçılar her zamanki muhalif tavrı sürdürüyor” dedi.

“AKP kendi sermayesini yaratabiliyor ama kendi sanatçısını yaratma şansı yok”

AKP’nin kendisinden başka kimsenin sesinin çıkmasını istemediğini kaydeden Burhan Şeşen, şöyle konuştu:

“AKP kendi sermayesini yaratabiliyor ama kendi sanatçısını yaratma şansı yok, bütün kızgınlıkları bu yüzden. Konser yasakları, festival iptalleri, özellikle müzik ve sahne sanatçıları üstünde (hukuksuzluğu da göze alarak) kurmak istedikleri baskı bizleri bugünlere getirdi. Ülkemizde ne zaman üzücü bir olay olsa tüm kaymakamların, valilerin, yerel yönetimlerin yaptıkları ilk iş kendi sorumluluk sınırları içerisindeki konserleri ve müzik etkinliklerini yasaklamak oluyor. Televizyonlarda komedi programları, diziler, reklamlar devam ederken, stadyumlarda on binlerce kişinin izlediği maçlar oynanırken, her golden sonra futbolcular ve taraftarlar sevinçten sarmaş dolaş olurken, ülkenin başına gelen her olumsuzluktan sanki bizler sorumluyuz. Niye? Çünkü biat etmiyoruz ve etmeyeceğiz de. Ayrıca bu yasaklamalar karşısında sadece müzisyenler değil, dinleyiciler de cezalandırılıyor. Günler öncesinden programını yapıp biletini alan izleyiciler bir bakıyor sudan ve sübjektif gerekçelerle gitmek istedikleri etkinlik iptal edilmiş. Bu yüzyılda hala yasaklamalarla bir yere varılacağını zanneden bir iktidarın yönettiği bir ülkede yaşamak gerçekten de çok zor. Ben bu seçimde oy kullanacak Z kuşağı temsilcilerinin gereken cevabı sandıkta vereceklerini tahmin ediyorum.”

“Yasaklar, yaşam tarzı ve güvenliğini korumak için”

CHP İstanbul Milletvekili Sezgin Tanrıkulu, Pervin Çakar’ın mayıs ayında konser vermek için başvurduğu Mardin Artuklu Üniversitesi’nin, “repertuarında Kürtçe eserler bulunmasını” gerekçe göstererek kendisine salon vermediğini duyurması üzerine iddialarını Meclis gündemine taşımıştı.

Tanrıkulu’nun Meclis Başkanlığı’na verdiği soru önergesini yanıtlayan İçişleri Bakanı Süleyman Soylu, söz konusu yasaklamalarla etkinliklerin güvenli bir ortamda yapılmasının amaçlandığını iddia ederek, “Bu kararlar yaşam tarzına müdahale değil aksine vatandaşlarımızın yaşam tarzını ve güvenliğini korumak için alındı” demişti. 

0 yorum
2

Yorum Yapın