İSMAİL SARP AYKURT – Tarsus
Geleneksel kitapçılık ekonomik sıkıntılarla boğuşurken, Çukurova’da kitabevi sahiplerinin ortaya koyduğu irade bir çıkış rotası tarif ediyor. Mersin’de birçok kitapçıyla kurulan Bağımsız Kitapçılar Derneği, sesini ve gövdesini tüm Türkiye’de büyütmeyi amaçlarken, bunu sadece ekonomik saiklerle değil, kültürel ve toplumsal ihtiyaçları da gözeterek yapmayı hedeflemiş durumda. Ancak kitapçılar sarsıcı gerçeğin de farkındalar. Yasal düzenlemeler yapılmazsa geleneksel kitapçılık ve kitabevleri tarihe karışabilir.
Kitapçılık ve geleneksel kitabevleri uzun süredir kendi kaderine terk edilmiş durumda. Giderek derinleşen ekonomik kriz ortamı, kuşkusuz maddi açmazlarla boğuşan sayısız kitapçıyı yok olmakla karşı karşıya bırakıyor. Ancak vaziyet yalnızca ekonomik de değil. Kitapçılığın geleneksel bir meslek olarak yok olmasının kentler ve toplum üzerinde de yadsınamayacak kültürel ve entelektüel tahribatlar yaratacağı ortada.
İşte, Çukurova’dan bir grup kitapçının hem hayatın her alanına sirayet eden ekonomik daralmaya hem de kendi ifadeleriyle, kentlerin kültürel kılcal damarlarını tıkayan herkese ve her şeye karşı bir dayanışma örmek amacıyla dernekleşmesi bu toplumsal gidişatın reddedilmesi anlamını taşıyor.
“Topluma yeni seslenme kanallarıyla çağrıda bulunmak”
Tam da bu gerekçelerle bir araya gelen Çukurovalı kitabevi sahipleri, aralarındaki dayanışmayı ve okuma kültürünü güçlendirmek, topluma yeni seslenme kanallarıyla çağrıda bulunmak ve örgütlenip büyümek için uzun sayılamayacak bir süre önce önemli bir adım attı.
Tarsus ve Mersin’den birçok kitapçının bir araya gelerek oluşturduğu toplam, içerisinde bulundukları ve “karanlık” olarak tarifl ettikleri dönemi, yaklaşık bir yıl önce dernekleşerek göğüslemeye karar verdi. Kitapçılar arasında yapılan tartışmalar neticesinde, sürecin aşılabilmesi için örgütlenmenin çözüm yolu olabileceğine ilişkin bir değerlendirilme yapıldı ve dernek resmen kuruldu.
Biz de hem sürecin nasıl ilerlediği konusunda bilgi edinmek hem de derneğin kuruluş ilanından bu yana aldığı yol ve eksik bıraktıklarını öğrenmek için derneğin kurucularından ikisi, Mersin Mavi Fil Çocuk Kitabevi sahibi Nişan Mesut Oyardı ve Tarsus Antik Sahaf Kitabevi sahibi İsmail Kün ile konuştuk.
Her iki kitabevi sahibi de sektördeki haksız rekabetin ve tekelleşmenin ulaştığı yeni eşikten bahsederken, yayıncılıkta sabit fiyat yasasının yükümlülüklerinin ülkede uygulanmasının mecburi olduğunu aksi takdirde hem bir kültür simgesi hem de geleneksel bir meslek olarak kitapçılığın resmen ölmesinin “an meselesi” olduğuna dikkat çekti.
250’den fazla kitapçı buluştu: “İhtiyacımız örgütlenmek…”
İlk olarak, yaptıklarıyla ilgili konuşan Mersin Mavi Fil Çocuk Kitabevi sahibi Nişan Mesut Oyardı, dernekleşme sürecinden söz etti ve uzun soluklu tartışmalar sonucunda örgütlenme kararı aldıklarını dile getirdi:
“Bundan bir yıl kadar önce kimi dostlarımızla irili ufaklı yan yana gelmiş, sonrasında tüm ülkeden 250’den fazla kitapçının katıldığı çevrim içi bir tartışma zemini oluşturmuştuk. İşte bu tartışmalarda ihtiyacımızın örgütlenmek olduğunu tespit etmiştik. Bu tespitin bir tezahürü olarak çeşitli araçları düşündük ve dernekleşme kararı aldık”.
Oyardı: “Kitaplar market ürünü değil”
“Aramızda 40 yıllık kitapçılar da vardı, 2 ay önce kurulmuş ve düzenini oturtmaya çalışan da kapatma hazırlıkları yapan da vardı” diye konuşan Oyardı, “Her birimizin görünen sorunları farklı olsa da yakıcı olarak hissettiğimiz ortak sorunlar bizleri buluşturdu. Yakıcı olduğu için elbette ekonomik sıkıntılar tartışmalarımızın başını çekti. Ancak asla atlamadığımız ve derneğimizin kuruluşunda da sıkça tekrarladığımız gibi bağımsız kitapçılar bulundukları şehirlerin kültür adacıklarıdır. Kitapları, etkinlikleri, söyleşileri ile şehrin entelektüel çehresine katkıda bulunurlar. Bugün sıkça karşılaşıyor olsak da kitaplar market ürünü değildir. Kitapçılar için raf dizmenin özel anlamları vardır, hiçbir kitap rafa rastgele konulmaz. Her bir dizilimde ayrı bir hikâye vardır” ifadelerini kullandı.
“İlk genel kurulumuzu tamamladık, önceliğimizse örgütlülük düzeyimizi arttırmak”
Derneklerinin kimi girişimlerde bulunduğunu söyleyen ve öncülük edecekleri işler yapmak istediklerinin altını çizen Oyardı, “Derneğimizin mayıs ayında kuruluşunun ardından geçtiğimiz aylarda ilk genel kurulumuzu tamamladık. Derneğimiz Mersin’de kuruldu ancak ülkemizin pek çok noktasında üyeler edinmeye devam ediyor. Önceliğimiz örgütlülük düzeyimizi artırarak temsiliyetimizi güçlendirmek. Bununla birlikte belediyeler ve kimi kamu kurumları ile görüşmeler yapıyoruz. Bağımsız kitapçıların öncüsü olduğu kitap şenlikleri planlamak için görüşmeler yapıyoruz” dedi.
“Sabit fiyat yasası ülkemizde de uygulanmalı…”
Oyardı, kitap piyasasındaki rekabetin küçük kitabevlerini çok zor durumda bıraktığına dikkat çekerek sözlerini şöyle sürdürdü:
“Elbette önemli bir konu da internet satış sitelerinde gerçekleşen indirim furyası. Maalesef ülkedeki tüm sektörlerde yaşanan tekelleşme yayıncılık alanında da kendisini gösteriyor. Kitapçıların ürün tedarik ettiği şirketlerin perakende satış siteleri de var ve çoğu kez kitapçılara verilen iskontodan daha yüksek indirimlerle satışa sunuluyor kitaplar. Dünyanın pek çok ülkesinde uygulanan ve ‘sabit fiyat yasası’ olarak anılan yükümlülüklerin ülkemizde de uygulanması için sesimizi çıkarmaya gayret ediyoruz. Ekonomik krizin giderek derinleşmesiyle birlikte insanlar kitap alırken önce fiyatını kontrol eder hale geldiler maalesef. Kitap maliyetlerinin artışıyla etikete yansıyan fiyatlar da doğal olarak indirimlere yönlendiriyor insanları. Ancak kitapçının, yayıncının, dağıtımcının ve elbette okurun hep birlikte ‘kazanabilmesinin’ yolunun açılması önemli”.
“Boşalan kültürel etkiyi doldurmak pek mümkün değil”
Pek çok kitapçının bugünlerde kapanma ile yüz yüze olduğunu hatırlatan derneğin kurucularından Oyardı, “Onların boşalttığı dükkanlar başka şeylerle doldurulacaktır, ama boşalan kültürel etkiyi doldurmak pek mümkün değil. Pek çoğumuz da günü kurtarma, ayakta kalabilme telaşında açıkçası. Her şey bu kadar can yakarken yan yana gelmenin vaktidir diye düşünüyoruz” dedi.
“Çocuk kitapçılığı ticari olarak değerlendirilemeyecek bir alan”
Çocuk kitapçılığına da değinmeyi ihmal etmeyen Oyardı, çocuk kitapçılığının özel bir alan olduğunu ve belki de asla ticari ağırlıklı bakamayacağımızı, özel bir noktada yer aldığını söyledi. Çocuk kitapçılığından yalnızca çocuklara hitap edildiğinin de anlaşılmaması gerektiğinin altını çizen Oyardı görüşlerini şöyle dile getirdi:
“Çocuk edebiyatı muazzam bir alan ve yetişkinler de (anne-baba olsun/olmasınlar) bu muazzam alandan faydalanmalılar mutlaka. Nitelikli bir çocuk edebiyatı örneğini okuduğunuzda zihninizde ve dudaklarınızda oluşan gülücük size yol gösterir ve benzer kitaplar aramaya başlarsınız. Biz de raflarımıza giren her kitabın benzer bir etki uyandırması için her birini tek tek okuyarak raflara yerleştiriyor, kapıdan giren herkesin (yaşı kaç olursa olsun) benzer bir gülümseme taşımasını istiyoruz. Bu özel alanda çalışıyor olmanın keyfini daha fazla sürmek istiyoruz. Diğer kitapçılarla yan yana gelmemizin, örgütlenmemizin temel gayesi bu”.
Kün: Mağazalaşan kitabevleri ve züccaciyeyi andıran kitapçılara daha çok rastlar olduk”
Öte yandan derneğin kurucu ve çağrıcılarından olan Tarsus’un geleneksel kitapçısı olarak bilinen Antik Sahaf Kitabevi’nin sahibi İsmail Kün de kitapçılığın “olmazsa olmaz” niteliğinden bahsetti.
Kitapçılığı ve kitapçılığın yarattığı ortamı “okuma kültürünün yaygınlaşacağı bir köprü”ye benzeten Kün, kitapçılık hakkında şunları aktardı:
“Kitapçılık, okuma kültürümüzün olmazsa olmaz derecede önemli bir unsurudur. Bir tarafında yazarı, yayıncısı ve dağıtımcısının olduğu, diğer tarafta okurların yer aldığı bu ortam aynı zamanda okuma kültürünün de yaygınlaşacağı köprüdür. İlmek ilmek dokunan, yoğun emeklerle oluşturulan kitabevleri, her kitabın, her yazarın, her okurun kıymetinin bilindiği bir buluşma mekânlarıdır da aynı zamanda. Sadece ekonomik kazanca odaklı çalışmayan bu işletmeler, son on yıldır internet hizmetinin cep telefonlarında yaygın kullanılmasıyla önceki cazibelerini yitirmeye başlamışlardı. Zaten kısıtlı olan kitap satışları, e-mağazaların da ortaya çıkmasıyla daha da azalmıştı. İşletme giderlerin artması karşısında raflarında kitap dışı ürünler sergileyen başka bir deyişle ‘mağazalaşan’ kitabevlerine sizin de gözlemlediğiniz üzere züccaciyeyi de andıran kitapçılara da bu dönemde daha çok rastlar olduk”.
“Birlikte çözüm arama fikri öne çıktı ve derneğin kuruluşunu gerçekleştirdik”
Derneğin kurulma gerekçelerinden de söz eden Kün, derneğin birlikte çözüm aramak niyetiyle inşa edildiğini, kitapçıların bu ekonomik ortamda rekabetçi olamayacak kadar olumsuz koşullarda yaşamaya çalıştıklarını kaydetti:
“Okuma kültürümüzün ‘olmazsa olmaz’ bir parçası olarak faaliyet gösteren biz bağımsız kitapçılar, hâlihazırda ekonomik açmazlarla boğuşurken, özellikle son bir yılda yaşanan anormal fiyat artışları karşısında tutunamaz olmuştuk. Büyük sermayelerle kurulan e-ticaret mağazalarının yüksek indirimlerle kitap satışı yapmasının neden olduğu haksız rekabet ortamı oluşturmuştu. Neredeyse biz kitapçıların aldığı fiyatlarla satış yapan bu mağazalarla rekabet etmemiz mümkün değildi. Birçok meslektaşımız işletmelerini kapatmış, birçoğu da kapatmak üzereydi. Bu nedenlerle meslektaşlarımızla bir araya gelip benzer sorunlarımızı tartışmak ve birlikte çözüm aramak için bu derneğin kuruluşunu gerçekleştirdik”.
“Haksız rekabet koşulları ortadan kalkmak zorunda”
Amaçlarını, “sektörümüzde yer alan bağımsız kitapçı dostlarımızı, e-ticaret mağazalarının uyguladığı yıkıcı indirimler nedeniyle oluşan haksız rekabet şartlarının ortadan kalkması için gereken yasal düzenlemelerin yapılabilmesi yönünde örgütlenerek mücadele etmek” olarak açıklayan Kün, amaçları arasında şunları da not etti:
“Ayrıca kitap fuarı yapılan kentlerde, o kentte bulunan bağımsız kitapçıların da ücretsiz olarak yer almalarını sağlamak. Yine aynı şekilde kentlerde ve kasabalarda bulunan kütüphane gibi kamu kuruluşlarına alınacak kitapların yine o kentte bulunan bağımsız kitapçılardan alınmasını teşvik etmek…”
Kün: “Tüm arkadaşlara ulaşma konusunda başarılı olamadık”
Bazı noktalarda yol alma konusunda ‘başarısızlık’ gösterdiklerini ifade eden İsmail Kün, bu başarısızlığın nedenini ise haksız rekabet şartlarının ortadan kalkacağına olan inancın azalması olarak işaret etti.
Antik Sahaf Kitabevi sahibi Kün değerlendirmesini şöyle anlattı:
“Öncelikle örgütlenmek ve sektörde faaliyet gösteren bütün arkadaşlara ulaşmak istedik. Açıkçası bu konuda çok başarılı olamadık diyebilirim. Bu başarısızlığın en büyük nedeni ise sorunların ve karşı karşıya kaldığımız haksız rekabet şartlarının ortadan kalkacağına olan inancın kalmamasıydı. Yaşadığımız sorunların gün geçtikçe daha da artması ve bunun karşısında esnaf arkadaşlarımızın direnecek güçlerinin sonuna gelmeleri de derneği çare olarak görmemelerine hizmet etti diyebilirim”.
“Meslektaşlarımızı üye yapmakta, örgütlenmede yavaş kaldık”
Kün, örgütlenmede geç kaldıklarına da dikkat çekerek sözlerine şöyle devam etti:
“Geçtiğimiz şubat ayında bir Whatsapp grubu kurup, sektörün bütün bileşenlerine açık duyuru yaparak sorunlarımızı tartışıp ortaklaştırmak arzusuyla çıktığımız yolda, uzun mesafe kat ederek derneğimizi kurduk. Ancak yaşanan ekonomik krizlere dayanamayan ve haklı olarak sorunlarına ivedi çözüm arayan meslektaşlarımızı derneğe üye yapmakta yani örgütlenmede çok yavaş kaldığımızı söyleyebilirim”.
“Yazılı kültürü koruma kanunu çıkmazsa uzun süre varlığımızı korumamız olanaksız”
Son olarak “sürdürülebilir bir kitapçılığın mümkün olup olmadığı” sorusunu da yanıtlayan Kün, bunun ancak acil yasal düzenlemelerle mümkün olduğunu ve tersi bir durumun kitapçılığın sonu olmasının an meselesi olduğunun altını çizdi.
“İçinde bulunduğumuz şartlarda iyileşme, kısa vadede acil yasal düzenlemelerle mümkün görünüyor. Bu düzenlemelerden en önemli olanı, ‘yazılı kültürü koruma kanunu’ yani kamuoyunda bilinen adıyla ‘yayıncılıkta sabit fiyat yasası’ çıkmaz ise varlığımızı uzun süre koruyabileceğimizi sanmıyorum”.