Anasayfa Editörün Seçtikleri Suriyeli göçmenler savaş biterse ülkelerine dönmek istiyor

Suriyeli göçmenler savaş biterse ülkelerine dönmek istiyor

, admin

MAHSUN KILIÇ – Adana

“Suriye Yaşanabilirlik Raporu: Geri Dönebilmek Mümkün mü?” başlıklı Aralık 2021 raporunda, Mart 2011’den itibaren Suriye’de yaşananların İkinci Dünya Savaşı’nın sona ermesinden bu yana meydana gelen en kötü insani kriz olduğuna dikkat çekildi.  Aynı raporda Suriye’deki savaşta 1 milyona yakın insanın hayatını kaybettiği ve raporun devamında ise Suriye’nin altyapısının neredeyse tamamen yok olduğu, ev, okul ve hastanelerin yüksek oranda yıkıldığı belirtilirken ülkenin toparlanabilmesi için yaklaşık 40 yıllık bir sürenin gerektiği tespiti yapıldı. Suriye’de savaşın yarattığı yıkım sürerken birçok zorluğu aşarak Türkiye’de yeni bir yaşam kuran Suriyeli mültecilerle savaş ve göçün hayatlarına etkilerini ve geleceğe dair umutlarını konuştuk. Çocukluklarının geçtiği sokakları, geleceğe dair umutlarını bir zamanlar kendilerini güvende saydıkları evlerini “bir gün geri döneceğiz” diyerek terk eden Suriyeli mülteciler 11 yıldır Türkiye’de. Suriye’de tekrar yaşanabilir koşullara sahip olmaları neredeyse imkansız olan Suriyeli mülteciler için ülkelerine dönüş zor görünüyor.

Bombalardan korunmak için çekyatın altında uyuyan çocuklar

Beş kardeşli bir ailede dünyaya gelen, 21 yaşındaki Ahmet Osman, 2014 yılında savaştan dolayı Halep’ten ailesiyle birlikte Antep’e geldiğini, Suriye’deki yaşantısının güzel olduğunu ve savaşın bir an önce bitip ülkesine döneceğini hayaliyle beklerken yaklaşık 9 yıldır Türkiye’de yaşadığını dile getirdi.

Türkiye’ye savaştan kaçarak sığındıkları tarihlerde daha 12-13 yaşlarında olan Osman, savaşın başladığı o zamanları küçük kardeşinin savaşa verdiği tepkileri anımsayarak şöyle anlattı: “Bombalar yakınımıza düştüğü zaman kardeşlerimle beraber çok korkardık. Kardeşimi hatırlıyorum gece uyuma saati geldiği zaman çekyatın altında uyur, yorganı da üzerine çekerdi, güya kendini o şekilde bombalardan koruyacağını düşünüyordu. Babam sabaha kadar hiç uyumazdı, bir şey olursa uyanık haldeyken müdahale eder diye düşünüyordu. Bir sabah uyanıyoruz evin önündeki arabamız yok olmuş bombalardan, diğer sabah uyanıyoruz komşumuzun biri yaşamını yitirmiş oluyordu.”

Savaş kısa sürede bitecek derken yıllar geçmiş 

O dönemleri hatırladıkça hüzünlenen Osman, Türkiye’ye sığınma maceralarını şöyle aktardı: “Beş kardeşim ve annemle beraber Antep’e yerleşiyoruz. Savaşın bir süreç olduğunu ve kısa bir sürede biteceğini düşündüğümüz için eşyalarımızı dahi getirmedik. Babam bize Antep’ten ev aldı ve yaklaşık 3 yıl orada kaldık.  Antep’te kaldığımız süre boyunca çoğu şeyimiz halen Suriye’deydi çünkü savaş bitti bitecek düşüncesiyle kalıyorduk Türkiye’de. O süre boyunca okula da gitmedim, ülkemize döndükten sonra okula orada devam ederim diye düşünüyorduk. Sonrasında fark ettik ki Suriye’nin artık yaşanacak bir yer olmadığını.”

Ayrımcılık okulda başladı

Bir süre sonra ailesinin okula gitmesi gerektiğini düşünmeye başladığını, ancak bu karara varıldığında yaşının çoktan 18 olduğunu hatırlatan Osman, okula başlama ve sonrasında yaşadıklarını ise şu cümlelerle anlattı: “Babama gidip ben okumak istediğimi söyledim. Konuşmadan sonra hayat boyu öğrenme bürosu vardı oraya gittim denklik sınavı için ve sınavdan sonra okula alındım. Lise birinci sınıftan başladım okula. Okulda ilk ve tek Suriyeli öğrenci bendim. Sınıfa girince Suriyeli olduğum anlaşılınca ‘Aaa Suriyeli mi?’ diye yüzlerini ekşittiler. Arka sıraya oturdum kimseyi rahatsız etmemek için ancak bir kız çocuğu geldi ve ‘burası benim yerim’ diyerek kovdu beni. O sırada okuldakiler Türkmen olduğumu öğrendikten sonra benimle arkadaşlık kurmaya başladılar. Yine de dersler konusunda ve alışmada sorun yaşadığım için, benim için uygun olan Bilişim Teknolojileri bölümünden açık öğretime yazılmaya karar verdim. Bu sene son, staj yaparsam mezun oluyorum. Babama söz vermiştim mezun olacağım diye, oluyorum da.”

Savaş yaşadıkları kente hiç gelmez derken…

Suriye’nin Humus kentinde doğup savaşa kadar geçen çocukluk yıllarını Halep’te geçiren 25 yaşındaki Minura İbo da 2014 yılında savaştan kaçıp Türkiye’ye sığınanlardan. Suriye’deyken hemşirelik yapmaya başlayan ancak, şimdi tekstil sektöründe çalışmaya devam eden İbo, savaşın yaşadıkları şehre ulaşmayacağını beklerken, birden bire savaşın ortasında kaldıklarını belirterek o dönemi şöyle anlattı: “Ailemle birlikte evde oturduğumuz bir zamanda evin önünde duran arabalarımızdan birinin üzerine bomba düştükten sonra savaşın burada da başladığını anladık. Bombalardan dolayı oradan kaçmak zorunda kaldık ve sınıra yakın olan Kobani’ye giderken yol boyunca yakınlarımıza bombalar düşüyordu.”

Köylere saldırı başladıktan sonra Kobane’nin merkezine gittiklerini söyleyen İbo, “8 ay boyunca Kobane’de kaldık. IŞİD köylere saldırmaya başladıktan sonra köydeki insanlar bu durumda köyü savunmak için mücadele ettiler. Yakınlarımız ve diğer köylüler karşı koymaya başladılar, hatta ağabeyimin yakın arkadaşı yanı başında hayatını kaybetti. Savaş şiddetlenip ve yakınlarımızı kaybettikten sonra artık orada duramayacağımızı anladık” dedi.

Suriyeli oldukları için aşağılandılar

Türkiye’ye geldikten sonra maddi manevi pek çok zorluk çektiklerini anlatan İbo, “Ev tutacak paramız dahi yoktu o dönemler. Annemler yastık yerine ayakkabı koyarlardı başlarının altına. Babam Suriye’deyken tek çalışır hepimize bakardı ama burada hepimiz çalışıyoruz kendimize bakamıyoruz. Bahçe işinde çalışabileceğimiz bir çavuş bulduk ve o şekilde çalışmaya başladık bahçe işinde. Çalışma koşullarının yanı sıra iş arkadaşlarımızla da sorunlar yaşıyorduk. Suriyeli olduğumuz için sürekli aşağılanıyorduk, sanki insan değilmişiz gibi” dedi.

İş yerlerinde taciz ve mobinge maruz kalmak…

Yaşadığı zorlukları anlatırken gözleri dolan İbo, üç yıl boyunca ailecek bir çiftlikte çalıştıklarını, ancak bir süre sonra çiftlikten ayrılmak zorunda kaldıklarını dile getirerek, bu süreci şöyle aktardı: “Yaklaşık üç yıl kadar çiftlikte çalıştık ve üçüncü. yılın ardından artık yapamayacağımı anladıktan sonra oradan ayrıldım ve tekstil işinde çalışmaya başladım. Tekstil işinde çalışmaya başladığım ilk bir ayım çok kötü geçti, sözlü tacizden, fiziki şiddete kadar çoğu şeyi bir ay içerisinde yaşadığım için ayrıldım ve Kadın Dayanışma Merkezi bünyesinde seramik tasarımı yapmaya başladım. Çeşitli mutfak eşyalarının üzerine tasarım yapıyordum. Bu şekilde bir şeyler üretmek ve bunun üzerinden para kazanmak maddi manevi bana çok iyi geldi. 2 yıl kadar kaldıktan sonra çıkmak durumunda kaldım, çünkü yeni öğrenciler geliyordu. Şu anda bir tekstil firmasında çalışıyorum, çalışma koşullarım önceki yerlere göre daha iyidir.” İbo, bütün anlattıklarından sonra savaşın bir an önce bitmesinin ve ülkelerine geri dönmelerinin en büyük dileği oldğunu dile getirdi.

“Savaş başladıktan sonra bombalar bizim sokağa düşmeye başladı”

Diğlvin Fadıl Ali ise savaşın başlamasından hemen sonra 2012 yılında Türkiye’ye sığınanlardan. Savaştan önce babasının çalışmak için Lübnan’da uzun yıllar kaldığını, ancak ailesi için Suriye’ye dönerek Şam’a yerleştiğini anımsatan Ali, savaş sonrasında ise kendisi için işlerin iyice zorlaştığını anlattı. Eğitim yaşamının savaş öncesinde de iyi gitmediğine dikkat çeken Ali, savaşın başlama sürecini hala korkuyla anımsayarak şöyle anlattı:  “Savaş başladıktan sonra bombalar bizim sokağa düşmeye ve asker sokaklara girmeye başladı. Çok korkuyorduk o süreçte, çünkü şehirde esir kalmıştık çıkamıyorduk. O sırada bombalar şehre düşmeye devam ediyordu. Bir şekilde yola çıktık ve Haseke’ye doğru yola koyulduk, ancak yolda askerler tarafından sürekli kontrol vardı… Bir gün sokakta oturduğumuz esnada sokağımıza bomba düştü ve kapı pencere her şey dağıldı, toz duman oldu etraf. İnsanlar bomba seslerini duydukları zaman sınıra doğru koşmaya başlıyorlardı. Başlarda gitmeyeceğiz diyorduk ancak bomba atışları çoğaldığı için kalamadık biz de. Bombaların arasından sınıra bir şekilde gittik. Savaşın yoğunluğu azalırsa döneriz diyenler, asla dönmeyiz diyenler vardı. Son dakikaya kadar bekledik bomba atışları durursa evimize döneriz diye, ancak en son yakınımıza düşen bombalardan dolayı sınırı geçmek zorunda kaldık.”

Savaşın biteceğini ve ülkeye döneceklerini düşünürken…

Türkiye’ye sığındıktan sonra, yaklaşık üç yıl boyunca evden çıkamadığını ve çalışamadığını anlatan Ali, bu üç yılın savaşın biteceği umuduyla çabucak tükendiğine dikkat çekti. Bir süre sonra çalışmak zorunda kaldığını dile getiren Ali, çalışmaya başlama sürecini şöyle anlattı: “Ben de çıktım dışarı ve Suriyelilerin olduğu bir yerde, tekstilde çalışmaya başladım. Gözüm sorunlu olduğu için makineye hiç oturmadım. Yoğun tempolu çalışılıyor ve gecesi gündüzü belli değildi işin, o yüzden de zorlanıyordum çünkü daha önce bu şekilde hiç çalışmamıştım. Zorluğa rağmen 3 yıl kadar çalıştım tekstilde ve ondan sonra oradan çıktım.”

Ali, en nihayetinde Kadın Dayanışma Merkezi’nin resim kursunda hayatta kalma gerekçesi olan sanatla tanıştığını anlatarak, savaş hakkındaki düşüncelerini şöyle paylaştı: “Keşke ülkemizde savaş olmasaydı. Bizi aşıyordu savaş, müdahale edemedik. Bizde kendimizle mücadele ettik. Ben sanatla uğraşmayı diğerleri başka şeyler yaparak hayatta kalmaya çalıştık”.

0 yorum
7

Yorum Yapın