HAYRİ TUNÇ – İstanbul
Bir dayanışma modeli olarak geliştirilen kooperatifler, son yıllarda yeniden hayatımıza girdi. Bunlardan biri de Dayanışma Yaşatır İşçi Kooperatifi. İstanbul’da İnşaat İş Sendikası’nın bir süre önce hayata geçirdiği ‘Dayanışma Yaşatır İşçi Kooperatifi’ girişimi özellikle pandemi döneminde, işsizliğin artması, ücretlerin ödenmemesi gibi nedenlere dayalı bir ihtiyaçtan doğdu.
Sendika Yöneticisi Deniz Gider, hem güvencesiz çalışma koşullarının hem de sendikal olarak örgütlülüğün zor olduğu inşaat sektöründe hak ihlallerinin çok yoğun olduğunu, işçilerin tamamen güvencesiz ortamlarda, karın tokluğuna çalıştığını belirtti. Gider, kooperatif fikrinin ortaya çıkması ile ilgili şunları söyledi:
“Krizin etkileri zaten hissedilirken üstüne pandemi binince bir anda binlerce işçi hiçbir geliri olmaksızın işsiz kaldı. İş kolumuzda bunu en ağır biçimleriyle yaşadık. O dönem üyelerimiz arasında ya da çevrelerinde kelimenin gerçek anlamıyla ekmek parasına muhtaç hale gelen çok sayıda işçi vardı. Pandemiyle insanlar birbirine yabancılaştırılmaya, zaten zayıf olan dayanışma kültürü de iyiden iyiye yok edilmeye çalışıldı. Biz sendika olarak o koşullarda hep şantiyelerdeydik. En azından işlerine son verilen üyelerimizin ücret-tazminat ve diğer haklarını almaları için çeşitli eylemler yapıyorduk. Fakat yetmiyordu. Hem pandemi bahanesiyle dayatılan yabancılaşmayı hem sefalete mahkum edilen binlerce işçinin varlığını çok derinden hissettiğimiz günler oldu bunlar.”
Pandemi döneminde işsiz kalan, sağlıklı gıdaya ulaşmakta zorlanan, yaşam koşulları tamamen kötüleşen inşaat işçileri için bir yardım kampanyası başlattıklarını belirten sendika yöneticisi Yunus Özgür de o dönem yaptıkları kampanya ile üyeleri olsun olmasın, birçok işçiye hem nakdi hem de yardım kolileri şeklinde yardım yaptıklarını belirtti. Özgür, o dönemi şu sözlerle anlattı:
“O dönemde derde derman olmasa da en azından dayanışmanın sıcaklığını ve vereceği gücü hissettirecek bir kampanya başlattık. “Dayanışma yaşatır” başlığı taşıyan kampanyamız büyük bir ilgiyle karşılandı. İşçilerden aydınlara, kadınlardan gençlere kadar pek çok toplumsal kesimden katkıda bulunanlar oldu. O zamanın parasıyla yaklaşık 50 bin lira toplandı ve biz bunu ihtiyacı olan işçi aileleri için koli ya da nakit para şeklinde dağıttık.”
Pandemi dönemindeki kampanyalardan sonra neler yapılabileceği üzerine tartışmalar yürüttüklerini belirten İnşaat İş Sendikası yöneticileri, kısmi yardım kampanyaları yapmak yerine, sadece işçilerle değil, onların aileleri ile de dayanışma göstermek için bir kooperatif kurma kararı alıp, bunun altyapısı için çalışmalara başladıklarını dile getirdiler.
Kooperatifin kurulma sürecinin de işçilerle ortak bir şekilde yürütüldüğünü belirten Yunus Özgür, bu dönemde işçilerle konuşulduğunu, ‘İşçi Kooperatifi’ ismini de işçilerin önerdiğini belirtti.
Kooperatifin kuruluşu sonrası, işçi ailelerine dağıtılacak ürünlerin alımını köyleri gezerek ya da yine işçi ailelerinin ürettiklerini alarak topladıklarını belirten Özgür, ürünlerin fiyatlarının nasıl belirlendiğini ise şöyle anlattı:
“Ciddi kriz koşullarında (gıda krizi olasılığıyla birlikte fırlayan enflasyon ve hayat pahalılığı koşullarında) işçi ailelerine kâr amacı gütmeyen daha ucuz gıda temin ederek hayatlarına değmek birinci amacımız. Keza köylüden alınan ürünlerin aracıdan marketlere uzanan bir zincirle nasıl astronomik rakamlarla satıldığını hepimiz biliyoruz. Biz aracıyı ortadan kaldırarak doğrudan köylüden aldığımız ürünü üzerine sadece masraflarımızı çıkaracak (kargo, paketleme ve şişeleme vs.) bir fiyat eklemiş olarak işçi ailelerine sunuyoruz. En ucuz marketler olarak tarif edilen BİM gibi marketlerin bile altında fiyatlarla ulaştırdığımız ürünlerde aynı zamanda belirli bir kalite de arıyoruz. Bu açıdan aslında köylüyle işçi arasında da dolaysız bir ilişki kurmuş oluyoruz.”
Bu sürecin ürünlerin toplanmasından paketlenmesine kadar bir dayanışma ağı içerisinde gerçekleştirildiğine dikkat çeken sendika yöneticileri, birçok ilde özellikle kadın işçilerin bu işlerle ilgilendiğini, sadece toplamak değil, ürünün paketlenmesinde de görev aldıklarını belirtti.
İnşaat işçilerinin aileleriyle dayanışma için başlatılan kooperatifin bir süre sonra işçi ve dar gelirli ailelerin ilgi odağı haline geldiğini de belirten sendika yöneticileri, kendilerinin sadece aracılık işlevi üstlendiklerini, kooperatifin duyulmasında da ürünlerin işçi ve dar gelirli ailelere ulaştırılmasında da bizzat işçi ailelerinin gönüllü olarak çalıştıklarını söyledi.
“Bu ağın yaygınlaşması sınıf hareketinin güçlenmesine bağlı”
Kooperatifin kurulmasında ve gelişmesinde işçilerin ve işçi ailelerin önemli bir çabasının ve emeğinin olduğunu belirten Yunus Özgür, hedeflerini de şu sözlerle açıkladı:
“Kooperatif, işçi mahallelerinde ulaşabildiği aileler üzerinden kendi dağıtım ağını kurdu. Bu ağ geliştirildiğinde işçilerin dayanışma, kendi kurumlarına sahip çıkma, buradan bir aidiyet duygusu oluşturmaları konusunda çok önemli kazanımları olacaktır. Salça, turşu, reçel, erişte ya da çam şerbeti gibi ürünleri ya işçiler ya da kooperatif gönüllüleriyle birlikte kendimiz üretiyoruz. Şimdilik bunlar çok yaygın değil ama amacımız yaygınlaştırmak. İşçi mahallelerinde kadın emekçilerin katıldıkları, kendileri için de gelir elde ettikleri bir üretim-dağıtım ağına dönüştürmek istiyoruz. Ayrıca direnişte olan işçilere kooperatifimizin ürünlerinden yemek hazırlayıp dağtımını gerçekleştiriyoruz. Kimi direnişlere de erzak kolisi hazırlayarak dayanışmada bulunuyoruz. Bu ağın oluşması-yaygınlaşması hem sendika olarak bizim daha da büyümemize hem de genel olarak sınıf hareketinin gelişip güçlenmesine bağlı biraz da. Ama düşüncenin kendisi ve yarattığı örnekler bile esinleyici ve yön çizici; bunu hissediyor, biliyoruz.”