Anasayfa Editörün Seçtikleri Yabancı öğrencilere özgürlük, vatandaşı öğrencilere ayrımcılık sunan ülke: Türkiye

Yabancı öğrencilere özgürlük, vatandaşı öğrencilere ayrımcılık sunan ülke: Türkiye

, admin

ŞİLAN GÜNER – İstanbul

Türkiye, lisans eğitimi almak için özellikle Orta Doğulu öğrencilerin yoğun olarak ilgi gösterdiği ülkeler arasında. Milli Eğitim Bakanı Mahmut Özer’in açıkladığı 2021 verilerine göre, çeşitli ülkelerden gelen 224 bin yabancı uyruklu öğrenci kolay oturum izni imkânı ve akreditasyon kolaylığı nedeniyle Türkiye’yi seçiyor. Yabancılar ve Uluslararası Koruma Kanunu’na göre bir akademik programa “üç ay veya daha uzun süre” kayıt yaptıran öğrenciler oturum izni almak zorundalar. Online olarak yapılabilen ikamet izni başvurusunun yanında öğrencilerin evraklarını göçmenlik bürolarına teslim etmeleri bekleniyor. Yabancı öğrencilerin genellikle tercih ettiği vakıf üniversiteleri çoğunlukla öğrencilere bu evrak trafiğinde yardımcı olduğu için öğrenciler bu konuda zorluk yaşamadıklarını dile getiriyorlar.

Süreli oturum izinleri ile Türkiye’de yaşamaya başlayan öğrenciler, doğup büyüdükleri ülkelerinden farklı bir habitatı gözlemlemeye başlıyorlar. İki yıldır Türkiye’de yaşayan ve Koç Üniversitesi’nde işletme okuyan Azerbaycan vatandaşı Nail Asgerov, Türkiye’ye yerleşme ve alışma sürecinde problem yaşamadığını söylüyor. Asgerov, “Hiç ayrımcılığa uğradığınızı hissettiniz mi?” sorusuna Türkiye’de yaşadığı süre boyunca daha önce hiç ayrımcılığa uğramadığı şeklinde cevap veriyor. 

İstanbul’da bir vakıf üniversitesinde yeni medya bölümünde okuyan Portekiz vatandaşı H.A ise Türkiye’deki ayrımcılık ve insan hakları ihlalleriyle ilgili olarak şunları dile getiriyor: “Portekiz’de yaşamış biri olarak Türkiye’de insan haklarının iyi ve eşitlikçi olduğunu düşünüyorum. Örneğin Portekiz’de örtülü kadınlar sırf dinlerini uyguladıkları için çok tacize uğruyorlar; öte yandan Türkiye’de kadınlar ne isterlerse giyebiliyorlar.”

Trakya Üniversitesi’nde Diş Hekimliği birinci sınıf öğrencisi olan, kendisini Cemal diye tanıtan Makedonyalı Djemal Gina, buraya yerleşirken zorluk çekmediğini ve burada yaşamaktan çok mutlu olduğunu belirtiyor ve şunları ekliyor: “Özellikle Edirne’den bahsedecek olursam, orada yaşayan insanları bizim gibi oldukları için çok seviyorum, belki de göçmenliklerinden kaynaklanıyor, çünkü büyük bir kısmı Balkanlardan.”  

Türkiye’de öğrenim gören yabancı uyruklu öğrencilerin genel izlenimi Türkiye’nin eşit ve adil bir ülke olduğu yönünde. Özellikle Müslüman olan öğrenciler uyum sağlamakta fazla zorluk çekmediklerini dile getirirken, sadece dil ve iletişim konusunda günlük hayatta zaman zaman problemlerle karşılaştıklarını dile getiriyorlar. 

Fakat Türkiye’de doğup büyüyen, Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı olup etnik azınlıklara mensup olan ve üniversite okuyan öğrenciler yabancı arkadaşlarının bu görüşlerini desteklerken bir farkı ortaya çıkarıyor: “Çifte standartlı ayrımcılık”.

Bir vakıf üniversitesinde diyetisyenlik bölümü ikinci sınıf öğrencisi Şilan M. Adıgüzel, Türkiye’deki çifte standartlı ayrımcılığa dair deneyimini şöyle paylaşıyor: “Okulda ve çevremdeki yabancı arkadaşlarım genellikle Türkiye hakkında olumlu düşüncelere sahipler. Geçtiğimiz sene 1 yıl boyunca Lübnan asıllı kadın bir öğrenci ile aynı odayı paylaştım. Burada kendi ülkesine göre daha özgür yaşadığını ve hissettiğini düşünüyorum. Yurtdışından gelen öğrencilerin çoğunlukla hoşgörü ile karşılanması beni mutlu ediyor. Fakat Kürt olduğum için okul hayatım boyunca yaşadığım zorluklar ve bazı sınıf arkadaşlarımın ayrımcı davranışları dolayısıyla topraklarında yaşayıp büyüdüğüm ülkemin insanının çifte standartlı olduğunu görüyorum. ‘Kürt’ kelimesini birbirlerine hakaret olarak kullananlardan tutun, terörist muamelesi görmeye, dinsel varsayımlara ve dışlanmaya kadar birçok şeye şahit oldum. Üniversiteye geldiğinizde bunlar azalıyor fakat unutulmuyor.”

“Gâvur kelimesini kullandıkları için üzülüyorum”

Yurt dışından gelen yabancı uyruklu öğrenciler genellikle ayrımcılık hissetmiyorlar veya kötü niyetli söylemlerde bulunan akranları bu ayrımcılığı Türkçe olarak kendi aralarında tutuyor. Bu nedenle bu söylemlerden uzak kalıyor ve etkilenmiyorlar. Dil sorunu burada zorbalık ve ayrımcılığın görünür olmasını engelliyor.

Ne var ki aynı ülkede yaşadığınız, aynı kimlik kartını kullanıp, aynı haklara sahip olduğunuz ve aynı dili konuştuğunuz insanlar tarafından gelen ayrımcı söylemleri hiçbir şey engelleyemiyor. “İnsanlar, şakasına kullansa da ‘gâvur’ kelimesini ayrımcılık olarak buluyorum. Çevremde bu kelimeyi kullanan insanlar da oluyor bozuntuya vermiyorum ama bu kelimeyi kullandıkları için üzülüyorum” diyen Ermeni asıllı C. C., İstanbul’da okuyan bir üniversite öğrencisi. “Türkiye’de çoğu insan bir konu hakkında neredeyse hiç araştırmadan yorum yapıyor. Sadece tek bir kaynağa bakarak yorum yapıyorlar. Bu durum ayrımcılık için de geçerli. Herkes tarihi bildiğini düşünüyor. Fakat çoğu kişi aslında tek taraflı kaynaklardan okuduklarının gerçek olduğunu düşünüyor. Bu da ayrımcılığı tetikliyor” diye ekleyerek Türkiye’de yaşayan Ermeni vatandaşların maruz kaldığı ayrımcılık ve ötekileştirmeye de dikkat çekiyor.

Ayrımcılık her yerde, sokakta, sosyal medyada veya bir insanın bakışında

Türkiye’de yaşayan etnik ve dinsel azınlıklara mensup gençler çoğunlukla hayatlarında en az bir defa ayrımcılığa maruz kaldıklarını söylüyorlar. Bazıları ise dolaylı yoldan ayrımcılığa uğrayıp bunu çok geç fark ediyor. 

İstanbul’da bir devlet üniversitesinde okuyan 21 yaşındaki Yezdan Köneş, sosyal medyada gözlemlediği ayrımcılığı şu şekilde aktarıyor: “Sosyal medya üzerinde kara mizah başlığında paylaşılan videolar çok rahatsız edici. Özellikle yüzü tipik Neandartel özellikleri ile değiştirip birleşik kaş ekleyen filtreler ile komik olduğu zannedilen videolar paylaşılıyor. Bunlar çok aşağılayıcı.” Günlük hayatta ayrımcılık ile karşılaşmadığını söyleyen Köneş, “Sosyal olarak nezih bir çevrede büyüdüğüm için birebir olarak ayrımcılıkla yüzleşmedim ama bu ayrımcılığın olmadığı anlamına gelmiyor. Ayrımcılık her yerde, sokakta, sosyal medyada veya bir insanın bakışında” diyerek izlenimlerini aktarıyor. Geçtiğimiz yıl Erasmus programıyla gittiği İspanya’da Türk pasaportu ve Kürt kimliğiyle hiç bir ayrımcılığa maruz kalmadığına dikkat çeken Köneş, şunları söylüyor: “Geçtiğimiz yıl Erasmus Programı ile İspanya’ya gittim. Orada daha önce yurtdışına çıkmış İspanyollar ile konuştuğumda Türkiye’de azınlıklara yapılan ayrımcılıkları haksız bulduklarını söylediler.”

Kürt, Rum, Ermeni ve Zazalar başta olmak üzere Türkiye’de yaşayan etnik azınlıkların tam olarak nüfusa oranı bilinmese de azımsanmayacak kadar etnik topluluk uzun süredir bir arada yaşıyor. Ayrımcılık ve ötekileştirmeyse hala günümüzün temel sorunlarından birisi olarak devam ediyor.

0 yorum
9

Yorum Yapın