Anasayfa Analiz Analiz: Bir Trol Faaliyeti Olarak Resmi Teyitçilik

Analiz: Bir Trol Faaliyeti Olarak Resmi Teyitçilik

, admin

TEZCAN DURNA [1]

Teyit görünümlü trol faaliyeti, asla yalan haberin kaynağını somut bir şekilde belirtmez. Yalan olduğu iddia edilen haberin kaynağı her zaman anonim bırakılır ki, hakikatin ne olduğuna dair iddiaya muhataplar inanıp inanmamak konusunda arada kalsın. Teyit görünümlü trol faaliyetinin en büyük başarısı, herhangi bir olayın gerçekliği karşısında muhataplarını arafta bırakmasıdır.

AKP iktidarının yarattığı siyasal rejim ve medya yapısı, olgusal gerçekliğin varlığına kolektif inancı ve bir hakikat etrafında toplumsal kümelenmeyi imkânsız hale getirmiştir. Zira AKP iktidarı ve onu destekleyen “müritler”, her geçen gün hakikatle yetinmekten uzak hale gelmişlerdir. Hakikat onlar için bir nevi deniz suyu işlevi görmeye başlamış, bünyeye dâhil olan her hakikat, daha fazla ve daha derin hakikat ihtiyacı doğurur. Hiçbir hakikat artık bu yapı içindeki aktörleri tatmin etmez. Tam da bu nedenle hakikati bozmak, bulandırmak, dağıtmak hakikatin kendisinden daha işlevsel hale gelmiştir. Bu paradoksal gibi görünen iddiayı medyadan farazi ya da neredeyse parodi olabilecek kadar hakikat dışı bazı örneklerle daha açık hale getirebiliriz. Farazi diyorum, ancak verilen farazi örneklerle olgusal gerçeklik arasında pek bir fark da kalmamıştır. Çünkü hakikati anlamsız hale getireceğini varsaydığımız her faraziye bir gün bu rejim içinde mutlaka gerçekleşmiş oluyor. Karşımıza çıkan bazı haberler artık o kadar hakikatten kopuk hale gelmişlerdir ki, ilk duyduğumuzda parodi haber zannediyoruz. Bu zannı üreten, zamanın içinde deneyimlediğimiz hakikat yitimidir. Bu hakikat yitimi, mevcut iktidarın varlığının yegâne gerekçesi haline gelmiştir.

Olgusal hakikatler buharlaştırılıyor

Dönelim örneğe… Misal Kızılay Başkanı, milyonlarca depremzede çadır beklerken, bir yardım kuruluşuna çadır satar. Bu satış haber olarak kamuoyuna mal olduğu zaman, normal koşullarda beklenen nedir? Başkanın ya bunu inkâr etmesi ve sonrasında da doğru olmadığını ispat için deliller sunması, ya da itiraf ederek satış işleminin aslında yanlış bir karar olduğunu kabul etmesi ve ardından ya özür dilemesi ya da istifa etmesi beklenir. Ancak başkan bunların hiç birisini yapmayıp, satış işleminin gayet doğal ve olağan olduğunu iddia ederek üste çıkmaya çalışmıştır. Üstelik de bunu sosyal medyadaki kurumsal hesabında kamuoyunun ileri gelenleri ve bazı ünlülerle tartışarak sürdürür. Burada tipik bir hakikati yamultma, hatta bu yamuk hakikati gerçeğin yerine koyma faaliyeti vardır. Bu faaliyet, aynı zamanda İletişim Başkanlığı tarafından da sistematik olarak yürütülerek hakikat bozumu kurumsal bir destekle meşrulaştırılmaya çalışılmıştır. İletişim Başkanlığının sebebi hilkati ve alametifarikası zaten bu işlevidir.

Hakikat kullanım değeri üzerinden değil değişim değeri üzerinden ölçülür

AKP iktidarı, olgusal hakikatleri buharlaştırarak, üstümüze sahte hakikatler şeklinde yağan bir sağanağa çevirmektedir. Bunun bir numaralı aktörü de İletişim Başkanlığıdır. İletişim Başkanlığı hakikat bozumundaki kurumlar arası koordinasyon işlevini web sayfasındaki “Hakkımızda” başlığı altında da şöyle tanımlar: “‘Türkiye markasını güçlendirmek’ hedefiyle yola çıkan Başkanlığımız, bütünlüklü bir iletişim stratejisi ile devletimizin tüm kurumları ile koordineli iletişim çabaları sürdürmekte; ülkemize değer katan diğer kurum ve kuruluşlarla işbirliği içerisinde çalışmaktadır.”[2] Buradaki “Türkiye markası” ifadesinin ülke yönetimine bir şirket yönetimi gibi yaklaşıldığının göstergesidir. Bütün şirketlerin nazarında marka, kullanım değerinden ziyade değişim değerine işaret eder. Değişim değeri ise, markanın olması gerekenden fazla değerli mallar ürettiğinde ortaya çıkar. Buna bazıları kuşkusuz katma değer diyor, ancak bu tam da kapitalizmin kalbinde yatan kavramdır. İşte AKP iktidarının hem siyasete, hem topluma, hem de ülke yönetimine yönelik yaklaşımında ve bu yaklaşımın yol açtığı olgusal hakikatler karşısında takındığı tavırda bu değişim değeri kavramının izlerini buluruz. Hakikatin kamusal alandaki dolaşımı, kullanım değeri üzerinden değil, değişim değeri üzerinden ölçülür. Tam da bu nedenle hakikate sahici bir şekilde dâhil olmak yerine, yabancılaşmış bir şekilde sahip olma, hükmetme yaklaşımıyla karşı karşıya kalırız. Bu tahakküm ilişkisi işte AKP iktidarının bütün kurumlardaki işleyişleri yönetme biçimine sirayet eder. En büyük sirayet de İletişim Başkanlığı bünyesinde yaşanır.

Dezenformasyon Bülteni doğru bilgiyi yalan ve çarpıtmayla boğuyor

Bu koşullar altında İletişim Başkanlığı iletişimle ilgili diğer “koordinasyon” faaliyetlerinin yanı sıra Ekim 2022’de kamuoyunda “Dezenformasyon ya da Sansür Yasası” olarak bilinen resmi adı “Basın Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun”[3] olan yasa düzenlemesinden sonra yeni bir faaliyet alanı edindi kendine. Başkanlık, yasanın çıkarıldığı tarihten bugüne kadar düzenli olarak Dezenformasyon Bülteni yayınlıyor. Bültenin maksadı, kamuoyuna gerek kurumsal basın-yayın kuruluşları gerekse de kişisel sosyal medya hesapları tarafından duyurulan bazı haberlerin yanlış olduğunu, doğrusunun da ne olduğunu aktarmak. Bu faaliyet dünyada internetteki aşırı hızlı bilgi akışı nedeniyle yalan haberlerin de hızla yayılması sonucunda ortaya çıkan teyit etme ihtiyacından doğmuştur. Son yıllarda gerçekten de bu aşırı bilgi bombardımanı nedeniyle, en az gazetecilik faaliyeti kadar önemli bir faaliyet alanı olarak öne çıkan bir faaliyet alanı teyitçilik. Bilgiye bu kadar kolay erişilebilen bir dönemde paradoksal biçimde insanlar, gerçeği yalandan ayırabilmek konusunda geçmişte olduğundan daha aciz durumda. İşte İletişim Başkanlığının bu faaliyet alanı, ortaya çıkan yeni ihtiyacı karşılamak amacıyla tesis edilmiş gibi görünüyor. Ne var ki bu bültenlerin içeriğine baktığımız zaman yanlış bilgiyi açığa çıkarıp doğrusunu aktarmaktan ziyade, doğru bilgiyi yalan ve manipülasyona dayalı çarpıtmayla boğma ve karartma yapıldığı görülüyor. Yapılan bu işin günümüzdeki adı aslında tam olarak trol faaliyeti.

Trol faaliyetleri, gerçekten de hakikati aşırı “bilgi” ile boğar. İletişim Başkanlığının hazırladığı dezenformasyon bülteninde basitçe “bu haber doğru değil” şeklinde herhangi bir olgusal gerçekliğin doğru olmadığını iddia etmesi propaganda faaliyeti olarak görülebilir. Ancak buna teyit faaliyeti görüntüsü vererek olgusal hakikatin doğru olmadığının iddia edilmesi bir trol faaliyetidir. Trol sözcüğü Türkçeye orijinal haliyle geçmiştir. Cambridge İngilizce sözlüğünde ilk anlamı şöyle tanımlanır: “Geleneksel İskandinav hikâyelerinde büyülü güçleri olan ve dağlarda veya mağaralarda yaşayan hayali, çok büyük veya çok küçük bir yaratık.” Günümüz internet âleminde kullanıldığı anlamıysa, “birini üzmek, dikkat çekmek veya sorun çıkarmak amacıyla internette kasıtlı olarak rahatsız edici veya saldırgan bir mesaj bırakan kişi” olarak tanımlanır.[4]

Sıradan sarkastik yurttaşın trol faaliyeti de iktidarlar tarafından emilir

Bu tanımlardan yola çıkarak trol faaliyetiyle propaganda faaliyeti ve teyit faaliyeti arasında hem benzerlikler hem de farklar olduğunu unutmamak gerekir. Propaganda geleneksel iktidar biçiminin bir kitlesel manipülasyon taktiğidir. Yalanlar ne kadar sık tekrar edilirse, o kadar etkilidir ve elbette o yalanlardan aslında yeni ve alternatif bir hakikat rejimi kurulur. Trol faaliyeti, kendi halinde arayış içindeki sıradan insanı bile taciz edebilecek kadar sataşmacı bir yaklaşıma dayanabilir. Elbette sadece iktidar merkezleri değil, sıradan insanlar da bu faaliyeti yürütebilir; belki de en etkilisi sıradan insanın trol faaliyetidir. Ancak, sıradan insanın trolleme potansiyeli ve motivasyonunu “enformasyon toplumu”nun domine ettiği iktidar biçimi şekillendirir. Daha doğrusu, sıradan sarkastik ve sinik yurttaşın sırf eğlence için yürüttüğü trol faaliyeti, günümüz iktidar taktikleri tarafından hemen emilir ve hegemonik performansın bir aracı haline dönüştürülebilir.

Teyit görünümlü trol faaliyeti yalan haberin kaynağını açıkça belirtmez

Ne var ki, teyit görünümlü trol faaliyeti planlı, stratejik ve bilinçlidir. Belli bir merkezden organize edilir ve günümüzün bilgi bolluğu bu organize faaliyetin yakıtı işlevini görür. Bilgi o kadar bol ve bu bilgilerin arasından gerçeğe ulaşmak o kadar zordur ki, teyit görünümlü trol faaliyeti işte bu bilgi bolluğunun içinde sözde hakikati yalandan ayırt etme iddiasıyla yola çıkar. Ancak bu faaliyet olgusal hakikatlerle tevatürlerin, muğlak aktörlerle gerçek eyleyicilerin yer değiştirmesini sağlar. Teyit görünümlü trol faaliyeti, asla yalan haberin kaynağını somut bir şekilde belirtmez. Yalan olduğu iddia edilen haberin kaynağı her zaman anonim bırakılır ki, hakikatin ne olduğuna dair iddiaya muhataplar inanıp inanmamak konusunda arada kalsın. Teyit görünümlü trol faaliyetinin en büyük başarısı, herhangi bir olayın gerçekliği karşısında muhataplarını arafta bırakmasıdır. Bu faaliyetin hedefi olabildiğince geniş bir kitleyi olgusal hakikatler karşısında arafta bırakmaktır. Zira arafta kalan kitlenin kriz anlarında yüzergezer politik tavrının güce doğru büküleceğini çok iyi bilir bu faaliyeti yürütenler. Buna geniş kitlelerin hakikat dürtüsünün kaybolması denir. Byung Chul Han bu dürtünün kaybolmasının sonuçlarını şöyle açıklar: “Hakikat dürtüsünün kaybolması ve toplumun dağılması birbirine bağlıdır. Hakikat krizi, toplum gruplara ya da kabilelere ayrıldığında, aralarında hiçbir anlaşma kalmadığında, şeylerin imleminin bağlayıcılığı daha fazla mümkün olmadığında kendini yayar. Hakikat krizinde ortak dünya, hatta ortak dil bile kaybolur. Hakikat, toplumsal bir düzenleyici, topluma dair düzenleyici bir ideadır…”[5]

Teyit görünümlü trol faaliyeti hakikati bulandırır

Çok yönlü bir hakikati bulandırma, yamultma ve çarpıtma faaliyetidir teyit görünümlü trol faaliyeti. Gazetecilik faaliyetinin meşruiyet zeminini sarsarak gazeteciliğin işlevsiz hale gelmesine yol açar misal. Basın ve medya kuruluşlarının varlık nedenini ortadan kaldırır. Bağımsız teyit kuruluşlarının teyit faaliyetinin meşruiyetini ve anlamını zedeler. Politik argümantasyon geliştirme işinin anlamsız hale gelmesine yol açar. Dolayısıyla insanın politik potansiyelini yok eder. Politik potansiyeli yok olan insanın, kendisinden başka birisiyle konuşma, herhangi bir konuyu müzakere etme, herhangi bir ortaklık kurma ihtimali ortadan kalkar, dayanışma duygusundan ise bahsetmek hayal haline gelebilir. Bu faaliyeti yürütenlerin maksatlarının hilafına bir araya gelmek, örgütlenmek, istişare etmek ve ortak bir dili kullanmak neredeyse imkânsız hale gelir. Bu dil, kutuplaşmış bir toplumun içindeki atomize bireyi ezeli ve ebedi bir monoloğun içine hapseder. Diyaloğun imkânsız hale geldiği ortamda hakikate ulaşmak mümkün değildir. Bu hakikat yitimi, toplumsal alanı kaosa sokar ve her trol faaliyeti bu kaosu derinleştirir. Bu kaos insanların gerçeğe olan sadakatini sarsarak tevatür ve komplo teorilerine bel bağlamalarını destekler. Böylece belirsizlikten doğan korkuyu da derinleştirir. Hakikat yitimi, içe kapanma, kutuplaşma, kaos ve korku tam bir sarmala dönerek, toplum olmanın bütün imkanlarını yok eder. Dağılmış ve saçılmış bir toplum kadar otoritenin işini kolaylaştıran başka bir aktör yoktur. Saçılmış toplumun popüler taleplerini ancak otoriter bir popülist lider dile getirebilir. Ancak otoriter popülist liderin söyleminde dile gelen bu popüler talepler, gerçek anlamda talep olmaktan uzaktır. Çünkü bu talepler popülist liderin diline düştüğü anda anlamını yitirir ve taleplerin sahiplerini birbirine düşüren mesnetsiz iddialara dönüşür.

Aslında Byung Chul Han’a göre sahte haberleri yalanla karıştırmamak gerekir. Sahte haberler, sadece gerçekliği olgusallıktan çıkarırlar. Misal Donald Trump, işine gelen her şeyi sınırsız bir şekilde iddia ediyorsa da bilinçli olarak doğruları eğip büken klasik bir yalancı değildir. Bunun yerine asıl olarak olgusal hakikate karşı duyarsızdır. Olgulara ve gerçekliğe kayıtsız ve kör olanlar, yalancıdan çok daha büyük tehlike oluştururlar.[6] Gerek mevcut iktidarın yetkilileri gerekse de bizatihi İletişim Başkanlığı ve onun faaliyetleri de aslında düpedüz yalana dayanmıyor. Sadece olgusal hakikatlere kör ve kayıtsız kalıyorlar ve bu kayıtsızlığın geniş halk kitlelerine sirayet etmesini arzu ediyorlar. Arzu ettikleri de uzunca zamandır gerçekleşiyor. Uzunca zamandır, AKP iktidarı geniş halk kitlelerini yalanlarla kandırmıyor aslında. Bilakis olgusal hakikatlere duyarsız hale getirerek idare ediyor. Bu duyarsızlık aslında seksenli yıllardan günümüze kadar gelen siyaset korkusundan neşet eden bir duygunun eseri. Herhangi birisinin haksızlığa uğradığının, birilerinin hukuksuz bir şekilde işinden atıldığının, bazılarının yokluk ve yoksulluk içinde kıvrandığının, bazılarının haksız bir şekilde yıllardır hapiste tutulduğunun, bazı seçilmiş yerel yöneticilerin yerlerine kayyumlar atandığının, aynı siyasi gelenek içinden gelen genç bir siyasetçinin ülkenin başkentinin göbeğinde alenen katledildiğinin ve bu katlin azmettiricisinin aslında kim ya da kimler olduğunun bilinmiyor olması düşünülebilir mi? Bütün bu olgusal hakikatlerin yalanlarla inkâr edilmesine de ihtiyaç yoktur. Hiçbir otokratik yönetim, ortaya attığı şeylerin yalan ya da yanlış olduğunu kabul etmez. Nitekim mevcut iktidar da aslında yalan söylemez, sadece olgusal hakikatlere ya bigâne kalır ya da bunları bulandırır. Yalanı doğrudan ayırt etmek kolaydır, ancak, bulamaca dönmüş bir hakikat çorbasının içinden hakkaniyetli ve ahlaki bir tavır almak için yol gösterici olması beklenen hakikate ulaşmak neredeyse imkânsızdır.

Ne var ki, toplumlar selametinden ciddi şekilde kaygıya düştüğünü garip bir sağduyuyla anlarlar. Bu sağduyulu anlayış, bir yanıyla hakikat arayışını da canlandırır. Aslında içinden geçtiğimiz dönem, paradoksal olarak bazılarının hakikatle bağını kopardığı, bazılarının da ekmek kadar su kadar hakikate ihtiyaç duyduğu bir dönem. Bu ihtiyaca karşılık gelecek şekilde, İletişim Başkanlığının milyonlar harcayarak hazırladığı, yüzlerce eleman istihdam ederek yazdırdığı Dezenformasyon Bültenleri yerine gönüllü ve bağımsız sivil toplumun teyit faaliyetini hak ettiği şekilde sürdürmesi mümkün olabilir. Trol faaliyetinin payandası olarak görülmeyen, bağımsız, kamu yararını önceleyen anlamlı bir teyit faaliyeti, demokrasinin geleceği ve selameti açısından en az gazetecilik faaliyeti kadar önemli hale gelmiştir. Mevcut otoriter yönetimler değişebilir, yerine demokrasiyi içselleştirmiş partiler gelebilir. Ancak olgusal hakikatlere bigâne hale gelmiş toplumsal yapılar, içinden geçtiğimiz dönemde her zaman yeni otoriter yönetimlerin tahkim edilmesine yol açabilir. Bunun önüne geçmek ya da önünde durmak için, yurttaşların hakikatle kurdukları ilişkiyi bulandıran mekanizmaları mümkün olduğunca ifşa etmek ve dağıtmak gerekecektir


[1] um:ag Genel Yayın Yönetmeni, Serbest akademisyen

[2] https://www.iletisim.gov.tr/turkce/kurum-hakkinda (Erişim tarihi: 29/03/2023)

[3] https://www.resmigazete.gov.tr/eskiler/2022/10/20221018-1.htm (Erişim tarihi: 30/03/2023).

[4] https://dictionary.cambridge.org/tr/s%C3%B6zl%C3%BCk/ingilizce/troll

[5] Byung Chul Han (2022), Enfokrasi: Dijitalleşme ve Demokrasinin Krizi, (Çev. Mustafa Özdemir), İstanbul: Ketebe, s. 48.

[6] A.g.e., s. 49.

0 yorum
0

Yorum Yapın