SELİN IŞIK – İstanbul
İklim krizini çocuklara anlatmak önemli. Çünkü onlar yarın bu krizle mücadele edecek yetişkinler olacak. İklim krizinde çocukların nasıl bilinçlendirilmesi gerektiğini, buna yönelik uygulamaları uzmanlar anlattı.
GÖRÜNMEZLERİ GÖRÜNÜR HALE GETİRMEK
Çevre eğitimcisi ve biyolog Banu Binbaşaran, iklim krizinin çocuklara kaygı bozukluğu, korku yaratmadan öğretilmesinin önemine dikkat çekti. Binbaşaran, günlük yaşantıdan örnekler verilmesinin anlamayı daha basitleştirdiğini ve işleyişle daha uyumlu davranışlar gözlemlediğini belirtti. Gıda sistemi, enerji, ısınma, su döngüsü gibi durumların işleyişindeki soyutluktan bahseden biyolog Binbaşaran, bu kapalı sistemlerin bireylerin gündelik yaşamlarında doğa ile doğadaki işleyiş üzerine bir bağ kurmalarına imkân tanımadığını söyledi ve “Bu görünmezleri görünür hale getirmemiz ve doğa ile aramızdaki bağı yeniden görünür kılmamız gerekiyor” yorumunu yaptı.
HANGİ ÇOCUĞA NASIL ANLATILMALI?
İklim krizini anlatırken korkuyu tetiklememeye ve duygu aktarımı yapılmamasına dikkat edilmesi gerektiğini söyleyen biyolog Binbaşaran, çocuğun iklim sistemini anlamasına, yakın çevresindeki iklimin sorunlarını fark etmesine ve buna yönelik çözüm geliştirmesine imkân sağlamanın önemli olduğunu belirtti. Farklı çocuklara farklı anlatılar kurulabileceğini belirten Binbaşaran, “Mesela Elbistan’daki çocuğa nasıl anlatmalı? Ya da İstanbul’un göbeğinde yaşayan çocuğa? Her çocuğu yaşadığı coğrafyasıyla, kültürüyle birlikte anlamalı ve ona göre bir eğitim kurgulamalıyız” dedi.
“KURGULAYICI BİR EĞİTİM MODELİ”
Krizi anlatmanın yaş grubuna göre değişiklik gösterdiğini söyleyen eğitimci Binbaşaran, “örneğin okul öncesi ve hatta ilkokul dönemi çocuklarda daha çok doğa ile ilişkimizi anlama, bağ kurma, doğadaki döngüyü anlama ve bizim bu döngülerdeki yerimizi anlama üzerine doğada etkinlikler yapılırken; 10 yaş sonrası daha çok sorunları fark etme, insanın buradaki rolü ve çözüm geliştirme üzerine bir eğitim kurgulamak daha etkili olabilir” dedi. Binbaşaran, 10 yaş sonrası dönem için kurgulayıcı bir eğitim modeli üzerinden gidileceğini söylerken burada ‘kriz’ vurgusunun daha az; daha çok doğayla çocuk arasında bağ kuracak, doğayla uyumlu davranışlar ve değerler geliştirmenin önemli olduğuna değiniyor. Aynı bilincin 14 yaş üzeri için; yerel ve küresel sorunların bilimsel veriler bağlamında, sebep-sonuç ilişkileri ve çözümleri ile anlatılabileceğini söylüyor. Binbaşaran farkındalık yaratılması geeken bir diğer grubun da yetişkinler olduğunu vurguluyor. “Yetişkinler yeterince farkında olsalar bugün yaşadığımız krizi yaşıyor olur muyduk? Farkındalık sahibi olanların yanında olmayanlarda var. Bu nedenle yetişkinlere de farkındalık eğitimlerinin yapılması gerek” diyor.
“DİJİTAL ÇAĞIN BAŞLAMASIYLA DOĞADAN UZAKLAŞAN ÇOCUKLAR”
Sakin Okul Derneği Proje Koordinatörü Furkan Büdüş de, yaptıkları ekoloji okulu projesiyle çocuklara iklim farkındalığı ve iklim kriziyle mücadeleyi nasıl öğretmeye çalıştıklarını anlattı. Bulunduğu okulda çocuklarla daha çok gündelik hayat değişimi üzerinden çalışıldığını anlatan Büdüş,” bu bireysel uygulamalar ise çocuklar tarafından yapılmakta ve ailelerini de bu değişimlere zorlamaktalar.” dedi.
Yeryüzü Ekoloji Okulu; çocukları sürdürülebilirliğe, doğayla ilişki kurmaya teşvik ederken yaptığı “Oyunlarla Geri Dönüşüm, Kompost, Gökyüzü Gözlemi, Meyvelerden DNA Elde Edimi, Orman ve Doğa Uygulamaları,” gibi gündelik hayattan örnekler taşıyan atölyeler aracılığı ile mekânı, yerel ekosistemi tanımaya katkı sağlıyor. Yapılan etkinlikler atıkların geri dönüşümü, dijital çağın başlamasıyla doğadan uzaklaşan çocukların tekrar doğaya dönüşlerini sağlama amacını taşıyor. Atölyelerde çocuklara verilen eğitimler 6-12 yaş aralığını kapsıyor. Sadece çocuklara yönelik değil, yetişkinleri de kapsayan etkinlikleriyle Ekoloji Okulu, “İklim Değişikliği ve Adaleti, Ekosfer, Ekolojik Okuryazarlık ve Doğa Eğitiminde Sınıf Yönetimi” gibi başlıkların eğitimi ile bireylere iklim bilincini ve eğitimini aşılamaya çalışıyor.
“DÜNYANIN SONU GELİYOR DEMİYORUZ”
Atölyelerde çocuklara iklim krizinin nasıl anlatıldığı sorusunu cevaplayan Büdüş, “buradaki tutumumuz dünyanın sonu geliyor şeklinde olmuyor. Daha çok doğanın rahatlaması için biz neler yapabiliriz gibi sorular üzerinden üretilen çözümler noktasında gidilmekte.” dedi. Çocukların olayı kavramada görsel olarak bağlantı kurmasının daha olumlu sonuçlar verdiğini söyleyen Büdüş, “mesela doğrudan su krizinden bahsedilmiyor. Onun yerine gulu gulu bardağı yaptırılıyor. Bu bardağın üzerine çocuk nesli tükenmiş ya da tükenmekte olan bir hayvanın resmini çiziyor ve dişlerini fırçalarken bu bardağı kullanarak su tüketimini azaltıyor. Atölye esnasında bu hayvanla bardağın arasındaki bağlantının çocuk tarafından kurulması sağlanıyor” dedi.
“İKLİM AKTİVİSTLİĞİNE KÜÇÜK YAŞLARDA BAŞLAMIŞTIM”
İklim aktivisti Yiğit Özer, pankartıyla sokaklarda grev yapma macerasının 16 yaşında başladığını aktardı. Aktivistliğin bilgi aktarımıyla da yapılabildiğine değinen İklim Özer, “özellikle ortaokulda canlılar, toplumsal eşitsizlikler, çevre ile ilgili yapılan etkinliklerde görev almak için sıkça elimi kaldırırdım. Bir sürü etkinlik düzenler, konu hakkında hiç fikri olmayan kişilere neler yapabileceklerini, nasıl destek olabileceklerini anlatırdık. Tabii önce bizim çok iyi öğrenmemiz gerekiyor ki başkalarına bu konuda örnek olalım.” diye konuştu.
“İKLİM KRİZİNİ ANLATMAK UZMANLIK ALANI OLMALI”
Medyanın ve habercilerin, çocukları iklim krizi hakkında bilinçlendirmekte yetersiz olduğunu söyleyen iklim aktivisti Tolga Öztorun da çocuklarda travma yaratmayacak, onların seviyelerine uygun bir şekilde anlatılması gerektiğine dikkat çekti. Öztorun, iklim krizinin çocukların kafasında bir karmaşa olduğunu söylerken, “iklim krizini anlatmak uzmanlık alanı olmalı. Bu iş medyada vahşice anlatılıyor. Olay zaten vahşice ama çocuklara anlatılırken neden-sonuç ilişkisine bağlanarak anlamanın daha faydalı olduğuna inanıyorum.” dedi. Aktivist Öztorun; bu konuyu anlatacak aracıların bilirkişiler olması gerektiğini ama medya mensuplarının bu konu hakkında yeterli bir bilgiye sahip olmadıklarını dile getirdi.