ESLEM TÜRKOĞLU – Bursa
Yeşiliyle bilinen Bursa’daki doğal güzelliklerden Saitabat Şelalesi, su miktarı açısından zor günler geçiriyor. Saitabat esnafı ve uzmanlar, yaz aylarının kurak geçmesinden ve su şirketlerinin fazla su çekmesinden dolayı şelalenin su seviyesinde azalma olduğunu kaydederken, kış aylarında turistin az gelmesi nedeniyle satışların da azaldığından dert yanıyor.
Yeşil doğası ve doğal güzellikleriyle bilinen Bursa’nın doğası ve doğal güzellikleri yok olma tehditi altında. Plansız yapılaşmanın etkisini ve iklim krizini en ağır şekilde hisseden Bursa, her geçen gün daha fazla sorunla karşılaşırken, sahip olduğu su kaynaklarını da kaybetme riskiyle karşı karşıya. Bursa’nın Kestel ilçesinde bulunan Saitabat Şelalesi son yıllarda su sıkıntısı çeken doğal güzelliklerden biri. Şelale yaz aylarında su seviyesindeki düşüş ile hem turistleri hem de Saitabat esnafını hayal kırıklığına uğratıyor. Turizm noktalarından biri olan Saitabat Şelalesi kışın da havaların soğuk olmasından dolayı az turist ağırlarken; esnaf, geçim mücadelesi veriyor.
Alışveriş yapan olmuyor
Geçmişe kıyasla su seviyesinde özellikle yaz aylarında düşüş meydana geldiğini söyleyen Saitabat Köyü Kadınları Dayanışma Derneği’nden esnaf Emine Hanım’ın eşi Mehmet Bey, şelalenin yine aktığını suyun tamamen bitmediğini belirterek, “Kuraklıktan şelalenin suyu yazın azalıyor. Yalnız burası değil, Türkiye’deki barajlar bile boş” dedi.
Şelalenin turist çektiğini de sözlerine ekleyen Mehmet Bey, özellikle Arap turistlerin ziyarete geldiğini ancak onların da satış yapılan ürünleri almadığını dile getirdi. Teleferik çalışmadığında Saitabat Şelalesi’nin daha çok ziyaretçi çektiğini ifade eden Mehmet Bey, “Ziyaretçi gelse de alışveriş yapan olmuyor. Kışın siftah yapmadan dükkan kapatan esnaf var. Eleman vardı ancak işi bıraktı. Eleman çalıştırmak için para da lazım” diyerek yaşadıkları sıkıntıyı anlattı.
Kışın sakin geçiyor
Saitabat esnafından Atlı Çay Bahçesi’nin işletmecisi Burhan Bey ise Saitabat Şelalesi’nin suyunu aldığı yer olan Uludağ’da yazın karın bitmesiyle şelalenin suyunun da bittiğinden bahsetti. Uludağ’ın suyunun tarıma ve su şirketlerine gittiğini sözlerine ekleyen Burhan Bey, suyun azalmasının turistlerin de dikkatini çektiğine değindi. “Turistler su görmedikleri zaman üzülüyorlar. ‘Niye geldik biz’ diyorlar. Yaza göre kışın daha sakin geçiyor. Yazın yerli turist çok oluyor kışın yabancı turist geliyor” diyen Burhan Bey, hizmette de sıkıntı olduğundan bahsederek, yıllardır yolların düzenlenmediğinde dert yanarak özellikle yazın daha çok su nakli yapan su şirketlerinin tırlarının yolu kapatmasının trafik sıkışıklığı yarattığını anlattı.
Su azalınca potansiyel de azalıyor
Saitabat Köyü’nün yerli esnafından olan hediyelik eşyalar satan Ali Bey, yazın kurak geçtiği zamanlarda su şirketlerinin biraz daha fazla su çektiğinde şelalenin suyunun azaldığının altını çizerek, “4 km ileride Kürekli Şelalesi var. Orada insan olmadığı, su çekilmediği için 12 ay boyunca aynı seviyede su akıyor. Burada durum öyle değil. Şu anda su yoğun. Ama 1-2 ay sonra su azalıyor. Suyumuz azalınca potansiyel de gelen de azalıyor” dedi.
Hayat pahalılığından dolayı Bursa esnafının zorluk yaşadığına da değinen Ali Bey, yazın genellikle şelaleye piknikçilerin geldiğinden, ancak son birkaç yıldır onların da gelmemeye başladığından söz etti. “Olaylar o kadar üst üste geldi ki pandemi, deprem, yangınlar… Hepsi bizi etkiledi. Yazın 3-4 ay iş yapıyoruz. Kışın sadece masrafımızı çıkarabiliyoruz” diyen Ali Bey, Saitabat’a gerekli yatırımın da yapılmadığına işaret etti. Yaz aylarında çöp atmanın da yoğunlaştığını dikkat çeken Ali Bey, eksiklikler olduğunu da hatırlattı.
Şirketlerin su almaması gerekiyor
Bursa Su Kolektifi üyelerinden Caner Gökbayrak, şelalenin suyunun azalmasının temel nedeninin iklim krizi olmakla beraber su şirketlerinin de payına da dikkat çekerek şunları söyledi: “Uludağ’ın zirvesine yakın kaptaj tesisleri var. Su şirketleri oradan su alarak borularla kendi tesislerine suyu indirip, şişeleyip satıyorlar”.
Uludağ’ın büyük bir kısmının hala daha milli park statüsünde olduğunu belirten Gökbayrak, su alınan yerin de milli park içerisinde yer aldığını ve kanuna göre su şirketlerinin su alamaması gerektiğini dile getirdi.
“Büyükşehir Belediyesi, su vererek gelir elde ediyor. Yıllar önce bir şişe suyun 50 kuruş olduğu dönemlerde belediyenin aldığı rakam 1 litre suya 3 kuruştu. Belediye bu işten çok düşük bir ücret alıyor” diyen Gökbayrak, gezdiği kaptaj tesislerinde su şirketlerinin aldıkları suyun yüzde 25’ini bırakmak zorunda olmalarına rağmen bunu yapmadıklarını da sözlerine ekledi.
Belediye yönetmeliğinde su debisinin suyun en az olduğu dönemlerde ağustos ve eylül aylarında belirlenmesinin de garip olduğunu dile getiren Gökbayrak, “Bu zamanlarda ölçülen debiye göre suyun satış fiyatı belirleniyor. Böylece su ucuza satılıyor. Aynı zamanda şirketlerin aldıkları su miktarı da fazla oluyor. Temelde bunların hiçbirinin olmaması gerekiyor” dedi.
Paris İklim Anlaşması’na uyulmalı
Doğader-Doğayı ve Çevreyi Koruma Derneği yöneticilerinden Murat Demir ise su şirketlerinin Uludağ’dan su almalarının sınırlandırılıp, denetlenmesi gerektiğine dikkat çekerek, şişeden su tüketiminin sınırlandırılması gerektiğini dile getiren. Demir, Paris İklim Anlaşması’na uyularak su varlıklarının korunması ve çoğaltılmasının önemine dikkat çekti..
Saitabat Şelalesi’nin önemli bir turizm alanı olduğunun da altını çizen Demir, denetimli ve kaliteli bir turizm hizmeti verilmesinin hem küresel hem de bölgesel olarak çok önemli olduğunu hatırlattı.