Anasayfa Analiz Rapor: Ana Akım Medyada Çocuk Hakları: Haber Konusu mu, Hak İhlali Nesnesi mi?

Rapor: Ana Akım Medyada Çocuk Hakları: Haber Konusu mu, Hak İhlali Nesnesi mi?

, admin

Dr. Menekşe Tokyay

Bu rapor Hollanda Büyükelçiliği MATRA desteğiyle hazırlanmıştır.

Çocuk Hakları Sözleşmesi ve çocuk odaklı habercilik

Çocuk Hakları Sözleşmesi ve çocuk odaklı habercilik Türkiye’nin 1990 yılında imzalayıp 1994 yılında taraf olduğu ve bir yıl sonra da yürürlüğe girmesini sağladığı Birleşmiş Milletler Çocuk Haklarına Dair Sözleşme, çocukların haklarını medeni, sosyal, ekonomik ve kültürel haklar başlıkları altında bir araya getirmekte ve dünya çapında çocukların haklarına dair en kapsamlı ve en çok ülkenin taraf olduğu bir kurallar manzumesi ortaya koymaktadır. Sözleşmeye taraf olan devletlerin benimsediği bu haklar bütünü, çocuğun üstün yararını öncelikli görmektedir.

Temel olarak bu Sözleşme üzerinden çocuğun temel hak ve hizmetlere -eğitimden sağlığa, sosyal korumaya dek- erişim haklarına dair tedbirler getirilip çocuğun karar verme süreçlerine katılım gereği vurgulanırken, çocuğun istismar, kötü muamele ve sömürü gibi farklı şiddet türlerinden korunma hakkı da bu Sözleşme kapsamında bütüncül bir şekilde düzenlenmektedir. Dolayısıyla sözleşmeye taraf devletler çocukların haklarını ihlal etmemek, hak ve özgürlükleri hayata geçirmek üzere gerekli düzenlemeleri gerçekleştirmek ve üçüncü kişilerin ihlalleri karşısında çocukları korumak gibi üçlü bir yükümlülük altına girmektedirler. “Çocuk Haklarına Dair Sözleşme’de düzenlenen haklar yetişkinlerin haklarına çok benzese de, söz konusu sözleşme yetişkinlerin ve hükümetlerin, çocukların tüm haklarına erişimlerini sağlamak konusunda ek sorumlulukları olduğunu belirtmektedir. Çünkü çocuklar büyüyor, öğreniyor ve bazen de
yaşları nedeniyle daha fazla korunmaya ihtiyaç duyuyorlar.” (UNICEF, Çocuklar İçin Bilgi).

Türkiye’de 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun (TCK) 6/b maddesine göre, “henüz 18 yaşını doldurmamış̧ kişi” çocuk olarak kabul edilir ve bu kişiler, Türkiye’deki hukuk düzeninde çocukların sahip olduğu haklardan faydalanırlar.

BM Çocuk Haklarına dair Sözleşme ayrıntılı şekilde incelendiğinde görülmektedir ki, taraf ülkeler, basın ve diğer kitle iletişim araçları üzerinden çocukların haklarının korunmasını izleme ve geliştirme konusunda sorumluluk yüklenmektedir. Özellikle 17. madde; taraf devletlerin “kitle iletişim araçlarının önemini kabul ederek çocuğun; özellikle toplumsal, ruhsal ve ahlaki esenliği ile bedensel ve zihinsel sağlığını geliştirmeye yönelik çeşitli ulusal ve uluslararası kaynaklardan bilgi ve belge edinmesini” sağlamakla ve “çocuğun esenliğine zarar verebilecek bilgi ve belgelere karşı korunması için uygun yönlendirici ilkeler geliştirmekle yükümlü tutulur. Madde 16 ise, çocuğun medyada ele alınışı açısından bir diğer referans sunmaktadır: “Hiçbir çocuğun özel yaşantısına, aile, konut ve iletişimine keyfi ya da haksız bir biçimde müdahale yapılamayacağı gibi, onur ve itibarına da haksız olarak saldırılamaz. Çocuğun bu tür müdahale ve saldırılara karşı yasa tarafından korunmaya hakkı vardır.” Çocuk Hakları Komitesi, Birleşmiş Milletler Çocuk Haklarına Dair Sözleşme’nin yerine getirilmesini temin etmek üzere bu Sözleşme’ye taraf ülkeleri denetleyen Bağımsız uzmanlardan oluşmaktadır ve taraf ülkeler Komite’ye düzenli olarak bu ilkelerin uygulandığına dair geri bildirim içeren ulusal raporlar iletmek
zorundadır.

Ancak, Birleşmiş Milletler Genel Kurulu tarafından, çocuk haklarının korunması alanında savunuculuk yapmak, çocukların temel ihtiyaçlarının karşılanmasına destek olmak ve çocuklara her alanda fırsat eşitliği sağlamak ile görevlendirilmiş olan UNICEF’in de belirttiği gibi, “Tüm çocukların hakları olmasına rağmen, bazen onların bu hakları anlaması ve kullanmasının önünde büyük engeller bulunuyor. Örneğin, tüm çocukların her türlü şiddete karşı korunma hakkı vardır. Ancak her gün pek çok çocuk evde, okulda veya bulundukları topluluklarda şiddete tanıklık ediyor veya şiddet görüyor. Her çocuğun, kendi yaşamı hakkında kararlar verilirken fikirlerinin dinlenmesi ve ciddiye alınması hakkı vardır. Ancak pek çok yetişkin, çocukların yaşamlarında karşılaşabilecekleri sorunları çözmek üzere en iyi yolu bulmaları için onların görüşlerini dinlemeye zaman ayırmıyor veya onlarla işbirliği yapmıyor.” (UNICEF, Çocuklar İçin Bilgi).

UNICEF, çocuk haklarıyla ilgili haber yapmak için gerekli becerileri şu şekilde sıralamaktadır (UNICEF, 2007, s.86-87):
1. Bir çocuğu daha fazla damgalamayın; bir çocuğun olumsuz karşılıklara –hatta ek fiziksel veya psikolojik zarara- yaşam boyu istismara, yerel toplumun ayrımcılığına veya toplum dışına itilmesine yol açacak sınıflandırmalardan veya betimlemelerden kaçının.

2. Çocuğun hikâyesi veya görüntüsü için daima doğru bir bağlam oluşturun.

3. Aşağıdaki durumlarda çocuğun adını daima değiştirin ve görüntüsünü gizleyin:
a. cinsel istismar veya sömürü̈ mağduru çocuk,
b. fiziksel veya cinsel istismar faili,
c. HIV-pozitif, AIDS’li veya AIDS’ten hayatını kaybetmiş̧
(çocuk, veli veya vasi bilgilendirilmiş̧ onay vermedikçe)
d. bir suçla itham edilmiş̧ veya hüküm giymiş̧.

4. Zarar görme ya da intikam riski bulunan bazı durumlarda aşağıdaki şekilde tanımlanan çocukların kimliklerini değiştirin ve görüntüsünü gizleyin:

a. şu anda ya da eskiden savaşçı olan bir çocuk,
b. sığınmacı, mülteci veya ülke içinde yerinden olmuş kişi

5. Bazı durumlarda, çocuğun kimliğinin, adının ve/veyatanınabilir görüntüsünün kullanılması çocuğun yüksek yararına olabilir. Ancak, çocuğun kimliği kullanıldığında, zarara karşı korunmalı ve damgalama veya intikama karşı desteklenmelidir. Bu özel durumlara örnek olabilecek bazı durumlar şöyledir:

a. çocuk bir gazeteciyle temasa geçip ifade özgürlüğünü ve görüşünün alınması hakkını kullanmak istediğinde;
b. çocuk devam eden bir aktivizm veya toplumsal seferberlik programı kapsamındaysa ve bu şekilde tanımlanmak istiyorsa;
c. çocuk psiko-sosyal bir program kapsamındaysa ve isminin ve kimliğinin sağlıklı gelişmesinin bir parçası olduğunu iddia ediyorsa.

6. Çocuğun söylediklerinin doğruluğunu ya başka çocuklardan ya da yetişkinlerden –tercihen ikisinden de- teyit edin,

7. bir çocuğun risk altında olup olmadığından şüphe duyduğunuzda, olayın haber değeri ne kadar yüksek olursa olsun, tek bir çocukla ilgili haber yapmaktansa çocukların genel durumuyla ilgili haber yapın.”

Dolayısıyla, Çocuk Hakları Sözleşmesi’nde vücut bulan ilkelerin hayata geçirilmesinde sadece hükümetlerin değil, aynı zamanda yetişkinlerin, yerel yönetimlerin, sivil toplumun, meslek örgütlerinin ve ilgili tüm paydaşların birlikte çalışmaları şarttır. Çocuk Haklarına dair Sözleşme’nin ana maddelerinden bir kısmı, medya ve çocuklarla ilgili olup, Çocuk Hakları Komitesi, bu konuda üç temel alan belirlemiştir:

• Medyada haberler yoluyla çocuğun imajını iyileştirmek;

• Çocukların aktif birer birey olarak medyaya katılmalarını teşvik etmek ve

• Çocukları medyanın zararlı etkilerinden korumak.

Sözleşme’nin 17. maddesi, çocuğun esenliğini destekleyen bilgilerin yayılmasında medyanın üstlendiği önemli rolü ortaya koyarken, taraf devletlere de yükümlülükler getirmektedir: “Bir devlet, medyanın yerine getirdiği önemli işlevi tanımalı” ve “çocuğun, özellikle kendi toplumsal, ruhsal ve ahlaki refahı ile fiziksel ve zihinsel sağlığının desteklenmesini amaçlayan çeşitli ulusal ve uluslararası kaynaklardan bilgi ve materyale erişimini sağlamalıdır.”

Çocuk Haklarına Dair Sözleşme’nin 12. maddesi, çocukların kendilerini ilgilendiren konularda görüş bildirme hakkını ortaya koyarken, 13. madde ifade özgürlüğü nü düzenlemektedir: “Bu hak, ülke sınırları ile bağlı olmaksızın; yazılı, sözlü, basılı, sanatsal biçimde veya çocuğun seçeceği başka bir araçla her türlü haber ve düşü ncelerin araştırılması, elde edilmesi ve verilmesi özgürlüğü içerir.” Benzer şekilde, aynı sözleşmenin 16. maddesi “özel yaşam, aile yaşamı veya haberleşmeye, onur ve itibara müdahale veya saldırıya karşı koruma” ilkesini barındırırken, 17. maddesinde, “medyanın öneminin tanınması ve çocuğa toplumsal ve kültürel olarak faydalı materyal dağıtılmasının teşvik edilmesi” ve “çocuğun iyi haline zarar verebilecek bilgi ve materyalden çocuğun korunması için uygun rehber ilkelerin geliştirilmesi” gibi ilkeler yer almaktadır. Avrupa İnsan Hakları ve Temel Özgürlükler Sözleşmesi’nin (AİHS) 8. maddesi ise, aile hayatının ve özel hayatın korunmasını düzenlemektedir. İşte tüm bu yasal çerçeve, çocuklar konusunda sorumlu davranmanın önemini kavramış medya profesyonelleri için bir rehber sunmaktadır.

UNICEF’in gazetecilik uygulamalarında çocuk haklarına dair hak temelli perspektif için belirlediği temel ilkeler kapsamında ise (UNICEF, 2007), çocuklarla mülakat yaparken ve çocuklarla ilgili haber hazırlarken, her çocuğun özel hayatına ve mahremiyet hakkına, görüş lerini ifade etme hakkına, kendilerini ilgilendiren konularda katılımda bulunma hakkına ve zarardan korunma hakkına özen gösterilmesi yer almaktadır. UNICEF, çocukların yüksek yararının habercilikte de ön planda tutulmasını öngörmektedir.

Öte yandan, Norveç’in başkenti Oslo’da 1999 yılı Kasım ayında, medyanın çocuk haklarının dünya çapında gelişiminde oynayabileceği role dair geniş katılımlı bir toplantı gerçekleşti ve bu kapsamda birçok başka konu başlığının yanı sıra medyanın çocuk haklarını koruma ve tanıtmadaki kritik rolü ve çocukların yeni medya da dâhil olmak üzere medyaya erişim ve katılma hakkı ele alındı. Bu tartışma ortamının sonucunda ortaya çıkan “Oslo Çağrısı” metnine göre; çocukla medya arasında karmaşık bir ilişki bulunmaktadır ve çocuklar konusunda çalışan tüm medya profesyonelleri, çocuk haklarının medya üzerinden ele alınışı, medyada yapılan haberlerde çocuğun imajının iyileştirilmesi, çocukların medyanın zararlı etkilerinden korunması gibi alanlarda sorumludur.

Çocuk Hakları Bilgi Ağı CRIN ise, çocuklarla ilgili haberlerdeki etik değerleri ayrıntılı şekilde ele almıştır. Bu açıdan, çocuk haklarının ihlal edildiği vakalara dair haberlerde çocukların kendilerini, akrabalarını veya akranlarını riske atacak şekilde kimlik detayların, görüntülerin haberlere yansımaması gerekmektedir. Haberlerde kültürel değerlere duyarsız, çocuğu küçük düşüren, ona zarar veren, acısını yeniden canlandıran soru ve yorumlardan uzak durulmalıdır. Konuya dair sansasyonel sunum yapılmamalı, çocuklardan yaşadıkları travmayı yeniden anlatmalarını talep edecek sorulardan kaçınılmalıdır. Ayrıca her türlü mülakat, fotoğraf veya video çekimi gibi durumlarda çocuk ve veliden/bakım veren kişiden izin almak ve bu izni de mümkün mertebe yazılı olarak ve kişinin kendi dilinde olacak şekilde almak gerekmektedir. Ancak çocuğun cinsel istismarı veya sömürüsü durumlarında veya çocuğun bizzat fiziksel veya cinsel istismar faili olduğu durumlarda görüntülerin gizlenmesi ve isimlerinin değiştirilmesi önemlidir. Dolayısıyla, uluslararası sistem, medyanın çocuk hakları kültürüne saygılı ve çocuğun üstün yararını önceleyen bir işlev benimsemeye yönlendirilmekte; çocuk dostu bir medya düzeni yoluyla çocuğun her türlü istismardan korunmasına dair daha güçlü bir kamuoyu oluşturulması hedeflenmektedir.

Türkiye, Birleşmiş Milletler’in çocuk haklarına dair bu temel sözleşmesine taraf olmasına ve sözleşmenin gerektirdiği bir dizi yasal ve kurumsal adım atmış olmasına rağmen, halen gerek sosyolojik olarak, gerek medyada gerekse siyasi platformlarda çocuk haklarına dair yeterli bilinçlenme tam olarak yerleşmiş değil; zira toplumsal düzeyde çocuk halen bir birey olarak kabul edilmemektedir.

0 yorum
0

Yorum Yapın