Yazı Dizisi / 1
AHMET ÇAĞATAY BAYRAKTAR – İstanbul
Ankara, sosyal medyada en çok anlatılan kentlerden biri… Çok sayıda sosyal medya hesabından başkentin, tarihi, kültürü ve yaşamına dair paylaşımlar yapılıyor. Ankara’nın apartmanlarını anlatan hesaplar da var, cumhuriyet tarihinin göz önüne çıkmayan fotoğraflarını bulup tarihe not düşen hesaplar da… O hesapların bazıları, kalabalık gruplar tarafından yönetiliyor. Tüm bu hesaplar, esasında Ankara’nın “griden” ibaret olmadığını anlatıyor.
Ankara’nın en çok İstanbul’a dönüşünü sevenlere inat, Ankara’yı sevenler, neden bu kentin dışarıdaki görüntüsünden çok farklı olduğunu sosyal medya aracılığıyla güçlü bir biçimde anlatıyor.
“La var la”
O sitelerden biri Lavarla… Lavarla’nın kurucularından Serkan İzci, ilk olarak Lavarla isimli bir Instagram hesabı açarak, “Ankara’da hayat yok la” diyenlere “var la” göndermesini yapmayı hedeflemiş. Lavarla, kısa zamanda binlerce Ankaralıya ulaşmayı başarmış. Bu işi tek başına sürdüremeyeceğini anlayan Serkan İzci, Seren Erciyas ile Ankara üzerine bir site kurmaya karar vermiş. Beraber kurdukları lavarla.com web sitesi ile o günden beri de kurucu ortaklar olarak Lavarla’ya gece gündüz emek veriyorlar ve gönüllü bir ekiple çalışıyorlar. Lavarla ekibi farklı hayat görüşleri olsa da uyumlu çalışan kalabalık bir ekip ve hepsinin Lavarla’da buluşma sebepleri Ankara sevgisi. Lavarla, aynı zamanda Ankara’da düzenlenen kültür-sanat etkinliklerine yer veren bir platform. Sanatçılarla yapılan söyleşiler de sitede yer alıyor. İzci ve Erciyas, kültür-sanat çevresi bakımından Ankara’nın İstanbul ve İzmir kadar gelişmiş olduğunu söylüyor. Seren Erciyas, Ankara’da kültür sanat hayatının belli bir kaliteyi koruduğunun altını çizerek, kent için çalışan kolektif grupların Ankara’nın değişim ve dönüşümünü olumlu yönde etkilediklerini ifade ediyor.
Peki, bu kolektif gruplar arasında rekabet var mı? Erciyas ve İzci, rekabetten çok samimiyet ve dostluğun bu gruplar arasında iş birliğini doğurduğunu düşünüyor. “Şehrin az sayıda merkezinin olması da bu kültürün kolay yayılmasına bir etken” diyor Erciyas ve İzci. Samimiyet ve dayanışmanın Ankara’ya ait bir özellik olduğunu söyleyen Erciyas ve İzci, buna örnek olarak da Lavarla’da yer alan yazı ve yorumları gösteriyorlar.
Lavarla’nın amatör ve profesyonel fotoğrafçılara da açık olduğunu ifade eden Erciyas ve İzci, sosyal medya kullanıcılarının #lavarla etiketiyle paylaştığı Ankara fotoğraflarına sayfalarında yer veriyorlar. “Fotoğrafların profesyonel ve iyi işçilik ile çekilmiş olmasından ziyade ilk bakanda Ankara’ya dair bir duygu oluşturması, onu bir ucundan şehre çekmesi daha önemli Lavarla için” diyor ikili. Fotoğrafları seçenlerse, Lavarla.com ekibinde yer alan iki profesyonel ve bir amatör fotoğrafçı. Takipçilerinden gelen fotoğraflara yer vermelerinin temel sebebi de aslında Lavarla’nın kuruluş amacıyla paralel; “şehrin samimiyet ve beraberlik ruhunu pekiştirmek”.
Her gün Ankara
Ankara’ya dair hesaplardan biri de @everyday_ankara. Eğer Ankara’daysanız onun objektifine yakalanabilirsiniz.
Durmuş Bayram, 1990 yılından beri Ankara’da yaşıyor. Bilkent Üniversitesi’nde İletişim Tasarım bölümünde okuduğu yıllardan beri fotoğrafçılıkla ilgili olan Bayram’ın asıl ilgi alanı ise video ve belgesel. Video ve belgesel üzerine yaptığı çalışmalar sırasında sokak fotoğrafçılığının bu iki alanla kesiştiğini fark etmiş. Sokak fotoğrafçılığı üzerine 10 yıllık bir geçmişi olan Bayram, 4 yıl önce Instagram üzerinden açtığı @everyday_ankara sayfasında farklı ve ilgi çekici insan hallerini takipçileriyle paylaşıyor. Bayram, fotoğraflarda özellikle insan unsurunun bulunmasına özen gösteriyor. Ankara konulu diğer sayfalardan farkının şimdiki zamanı ve sokaktaki yaşamı yansıtmak olduğunu belirten Bayram, sayfasının isminin bu yüzden Every Day Ankara (Her Gün Ankara) olduğunu söylüyor. Ankara’nın kendine has bir kent kültürü olduğunu savunan Bayram, “Ankara aslında kapalı, kendi halinde, zararsız bir şehir olarak algılanmasına rağmen çok katmanlı bir şehir. Deniz ve İstanbul’un dinmeyen curcunası olmadığı için biraz geri planda kalıyor tabii” yorumunu yapıyor.
Bayram’a sokak fotoğrafçılığı gibi zor bir alanda sıkıntı çekip çekmediğini soruyorum:
“Çok çok az. İnsanlarla alay etmek, onları hakir görmek, onların onurlarına zarar vermek gibi bir amacım yok. Bilakis onlarda değerli bulduğum için fotoğraflıyorum.”