ECE DENİZ – İstanbul
Türkiye’nin tarımsal üretimde ne kadar ilaç kullandığı ve bu kullanılan pestisitlerin hektar başına düşen oranları konusunda veriler sınırlı. İki yıl önce 213 etken pestisit maddesini yasaklayan Türkiye yıllık 50/60 bin ton pestisit kullanıyor. Avrupa’nın aksine pestisit kullanımını sınırlamayan Türkiye’nin en büyük sorunu denetimsiz pestisit kullanımı.
Tarımsal üretime zarar veren yabancı otlar, zararlı böcekler ve mantarları önlediği ve tarımsal verimliliği arttırdığı söylenen pestisitlerin kullanımı hem dünyada hem Türkiye’de arttı. Son otuz yıl içinde Türkiye’de tarımsal yaşamda pestisit kullanımı her yıl artış gösterdi. Ama Türkiye’de bu kimyasalların yarattığı tarımsal kayıplar ve sağlık sorunları hakkında bir veri bulunmuyor.
Artan gıda talebini daha az iş gücüyle ve kayıpla karşılamak isteyen tarım sektörünün yıllar içinde getirdiği bir çözüm olan pestisitler bugün hem çiftçiler hem tüketiciler için büyük bir tehlike oluşturuyor. Pestisit kalıntılarının olduğu gıdaları tüketen insanlarda hormon bozukluklarından kansere kadar birçok hastalık oluşurken tarlada bu tarımsal kimyasallara maruz kalan çiftçiler ise lösemiden lenfomaya kadar birçok kanser türüne yakalanıyor. Heinrich Böll Stiftung Derneği’nin yayımladığı “Pestisit Atlası” raporu sorunu birçok yönüyle ele alırken en büyük pestisit üreticisi Avrupa ve Almanya’nın bu kimyasalların üretimini yaptığına ama bir yandan da kendi ülkelerinde kullanımına sınır getirdiğine dikkat çekiyor.
Rapora göre Dünya’da şu anda 130 milyar dolarlık bir pestisit pazarı var. Verimliliği artırmak için piyasaya sunulan pestisitler insanları zehirlerken aynı zamanda çiftçileri büyük borçlara sürüklüyor. Piyasaya sunulan sahte pestisitler de tarımsal üretim için bir başka tehlike oluşturuyor.
Kaçak pestisitler ürünlere zarar veriyor
Ziraat Odaları Birliği Eski Başkanı Özden Güngör Türkiye’de kullanılan sahte pestisitlerin büyük kısmının kaçak yollarla ülkeye girdiğini ve büyük bir denetim sorunu olduğunu ifade etti. Ülkeye giren bu ilaçların Irak, Suriye ve İran gibi komşu ülkelerden gelme nedenini şu sözlerle açıkladı:
“İran’da, Irak’ta ve Suriye’de devlet tarım üreticisinin ilaç masrafının ya yüzde 50’sini karşılıyor ya da ilacı ücretsiz dağıtıyor. Bu uygulama ülkeden ülkeye değişiyor. Oradaki üreticiler bu ilaçları türlü nedenlerle kullanmayıp satıyorlar. Aracılar ve üreticiler misal 50 Lira verip aldığı ürünü 70’e satıyor. Türkiye’deki üretici de 100 lira verip alacağı ilacı 70 liraya alıyor. Böylece kaçak yolla birçok sahte ilaç ülkeye giriyor. Bu ilaçların içindeki aktif madde oranları farklı. İlaçların üzerinde Arapça açıklamalar olsa da ilaçlara dair oranlar uluslararası standartlara göre ifade edildiği için bu pestisitlerin sahte olduğunu anlamak mümkün. Ülkedeki üretici de bilmeden bu ilaçları kullandığında bitkiyi yakıp ürününe zarar verebiliyor.”
Antalya pestisit kullanımında birinci
Türkiye’de hektar başına kullanılan pestisit kullanımını gösteren Avrupa Birliği kriterlerine uygun bir ölçüt sistemi yok. Yapılan ölçümlere göre Türkiye Avrupa’ya göre daha az pestisit kullanıyor gözüküyor. Ama Pestisit Atlası raporunda uzmanlar bu verilerin gerçeği yansıtmadığını vurguluyor. Türkiye’de yıllık 50/60 bin ton pestisit kullanılıyor. Pestisitin en çok kullanıldığı yerlerin başında seracılık faaliyetleriyle bilinen Antalya sonrasındaysa Adana, Mersin, İzmir, Bursa ve Aydın geliyor.
Türkiye 2008-2021 yılları arasında tarımsal üretimde 213 zararlı etken maddenin kullanımını yasakladı. Güngör yasaklı etken madde konusundaysa başka bir çelişkiye dikkat çekti. Pestisit üretimi yapan yerel şirketlerin yasaklanacak maddeleri önceden öğrendiğini ve bu nedenle yıl içinde getirecekleri etken maddeden 4-5 kat daha fazla getirerek stok yaptıklarını açıkladı. Güngör, şirketlerin bakanlığa ellerinde stok olduğunu söyleyip yasaklı olmasına rağmen o maddeyi üretmeye böylece devam ettiğini bakanlığın da buna göz yumduğunu aktardı. Güngör hem sınırdan gelen kaçak maddelere uygulanan cezaların hem de yasaklamaların sorunu çözmediğini ciddi bir denetim açığı olduğuna değindi.
Güngör de en çok ilaç bayisinin Antalya’da olduğunu Antalya’yı sırasıyla Manisa, Mersin, Urfa ve Adana’nın takip ettiğini belirtti. “Antalya’da 750-800 arasında ilaç bayisi var. Normalde bir ziraat mühendisinin ruhsat alıp bakanlığın izniyle ilaç bayisi açması gerekir. Ama ülkemizde teknik yetkinliğe haiz olmayan bir çiftçi de bu bayileri açabiliyor. Bakanlığın örneğin Antalya’da sınırlı sayıda görevli birkaç ziraat mühendisi var. Bu mühendisler 800 bayiyi yılda 2 kere bile denetlemekte zorlanıyorlar” dedi.
“Ürünleri inceleyecek laboratuvarlar şart”
Güngör ciddi bir tarımsal üretim yapılıp ve ihtiyaca cevap verilebilmesi için pestisit kullanılması gerektiğini söyleyip ekledi:
“Türkiye’de ekonomik öneme sahip 75 kültür bitkisi (domates, patlıcan, narenciye vb.) var. Bu bitkileri tehdit eden tescil edilmiş toplam 600 tane zararlı, hastalık ve yabancı ot mevcut. Ülkemizde bu zararlılara, otlara ve hastalıklara karşı mücadele etmedikçe verim alamazsınız. Yabancı otları, zararlıları kontrol etmezseniz ürünler delik deşik olur. Ama çiftlerimiz teknik bilgileri bilmeden tavsiyelere uymadan bu ilaçları uyguluyorlar. Toprakta yıllar içinde ilaçlara direnç kazanan zararlıyı ortadan kaldırmak için üretici kullanması gereken ölçünün 5 katı ilaç kullanıyor. Bizler de bu ürünleri tüketmek zorunda kalıyoruz. Ülkede ürünlerdeki kalıntıları tespit edecek laboratuvarlar şart. Meyve sebze hallerinde bile bu laboratuvarlar olmalı.”