Anasayfa Editörün Seçtikleri Ekonomik kriz ruh sağlığını da etkiledi: “Mutlaka destek alınmalı”

Ekonomik kriz ruh sağlığını da etkiledi: “Mutlaka destek alınmalı”

, admin

İSMAİL KILIÇ – Mersin

COVID-19 salgını ile başlayan ve giderek derinleşen ekonomik kriz ruh sağlığını da derinden etkiliyor.

COVID-19 salgını ile başlayan ekonomik kriz, özellikle Türkiye’de derinleşerek devam etti. Bu durum ekonomik zorluk çeken bireylerin fiziksel sağlığı kadar ruh sağlığını da olumsuz yönde etkiliyor. Yapılan araştırmalar ekonomik kriz dönemlerinde ruh sağlığı etkilenen kişilerin uzun süreler işsizlik sorunu yaşadığını ortaya koyuyor.

“Gülmeyi unuttum”

Uzun yıllar garsonluk yaptığını ve COVID-19 pandemisi sürecinde işsiz kaldığını belirten İlker, “Pandemi başladığında kafe, restoran vb. işletmeleri uzun süreler kapalı tuttular. Bu durum benim gibi bu alanda çalışan kişileri işsizlikle baş başa bıraktı. Daha sonraları ise bu işletmeler yeniden faaliyete geçmiş olsa da birçoğu haliyle o süreci atlatamadı. Uzun süre çalışacak bir işletme bulamadım. Bulduğumda ise asgari ücretin altında bir maaş teklif edildi. Mecburen çalışmaya başladım, halen de asgari ücretin altında bir maaş ile çalışıyorum” dedi.

Toplamda altı farklı bankadan kredi kartı sahibi olduğunu belirten İlker, sözlerine şöyle devam etti: “Şu an sahip olduğum bütün kredi kartlarında haciz durumundayım. Geceleri yatağa yattığımda, yolda yürürken veya otururken düşünebildiğim tek şey borçlarımı nasıl ödeyeceğim ve evimi nasıl geçindireceğim oluyor. Stres kaynaklı olarak sürekli başım ağrımaya ve bazen de ellerim titremeye başladı. Gülmeyi unuttum diyebilirim.” 

“Markete gitmeye korkuyorum”

Bir tekstil firmasında ayakçı olarak çalıştığını söyleyen Buse, asgari ücret ile çalıştığını belirterek, şöyle konuştu: 

“Eşim de benim çalıştığım firmada makineci olarak, tıpkı benim gibi asgari ücretle çalışıyor. Bulunduğumuz ilde en ucuz kiralık evi dört bin liraya bulduk. Yol, faturalar, mutfak masrafı derken kazandığımızdan geriye hiçbir şey kalmıyor. Aksine her ay daha da borçlanıyoruz. Bazen ek iş bulursak, ek işlerde çalışıyoruz. Ciddi anlamda markete gitmek benim için bir fobi haline geldi. İnsan markete gitmekten korkar mı? Ben korkuyorum. Artık her aldığımdan maddi gücüm yettiğince iki, üç tane almaya çalışıyorum. Yarım saat sonra fiyatının ne olacağı maalesef belli değil. Çocuk sahibi olmayı çok istiyorum ancak bu şartlarda çocuk sahibi olmaya dahi cesaret edemiyoruz.” 

Tek düşünebildiği şeyin geçim derdi olduğunu söyleyen Buse, “Sabah akşam tek düşündüğüm şey ekonomik gidişat. Benim yaşımdaki insanlar eşi ile nerelere tatile gideceğini, çocuklarına hangi elbiseyi alacağını düşünmeli. Yalnızca ay sonunda kiramı nasıl ödeyecek olmamı düşünüyor oluşum başımı ağrıtıyor. Psikolojik destek almayı çok istiyorum” dedi.

“Öncelikli görev merkezi hükümetlerin” 

Ekonomik kriz, afet ve savaş gibi durumların hem bireysel hem de toplumsal sorunlar yaratabileceğini aktaran Prof. Dr. Kemal Yazıcı, “Ekonomik krizler kamu istikrarını bozmaktadır. Bu durum hizmet bütçelerini, eğitim ve sağlık sistemlerini derinden etkiler. Bu noktada sosyal refahı korumaya yönelik idari düzenlemeler toplumun ekonomik krizlere karşı direncini olumlu yönde etkileyecektir. Bunun için öncelikli görev, merkezi hükümetlere düşmektedir” dedi.

Ekonomik krizin ruh sağlığını etkileyen faktörlerde değişiklikler yarattığını ve koruyucu faktörleri zayıflattığını söyleyen Yazıcı, sözlerine şöyle devam etti: 

“Yoksulluk, borçlanma, işsizlik, işini kaybetme korkusu, gelecekle ilgili belirsizlikler ruh sağlığının bozulması için olumsuz risk etkenleri arasında sayılabilir. İşsizler, yoksullar ve ailesel sorunlar yaşayanlar ruh sağlığı açısından daha fazla riske sahiptir. Ekonomik kriz zamanlarında depresyon, kaygı-endişe belirtileri, alkol kullanımı ve intihar girişimlerinde artış görülmektedir. Mutsuzluk, umutsuzluk, karamsarlık, sıkıntı, gerginlik, sinirlilik, öfke gibi duygular, kas gerginliği, baş ağrısı, nefes darlığı, çarpıntı, mide-bağırsak sorunları gibi bedensel belirtiler ortaya çıkabilir. Uykusuzluk, iştahsızlık, yorgunluk, bitkinlik de görülebilir. Belirsizlik ve güvensizlik duygusu, değersizlik veya suçluluk düşünceleri, sorunların çözümsüz olduğuna inanma gibi düşünceler yoğunlaşabilir.” 

“Soruna değil, çözüme odaklanılmalı”

Saydığı belirtileri yaşayan insanların kesinlikle bir ruh sağlığı uzmanı ile görüşmesi gerektiğini belirten Yazıcı, birçok kişinin stresten uzaklaşmak amacıyla internette gezinmek, televizyon seyretmek, uyumak, bir şeyler yemek, alkol-sigara içmek gibi davranışlara yöneldiğini söyleyerek, “Bunlar duruma çözüm getirmek bir yana, kişiyi daha pasif hale getirir ve kendisini stres yaratan durumdan kurtarabilecek adımlar atmasına engel olur böylece sorunu daha da büyütür. Bunun yerine herkesin kendi kendine yapabileceği birtakım öneriler verilebilir. Bunlardan birisi sakin kalmaya çalışmaktır. Tehdit altında hissettiğimiz durumlarda vücudumuzun stres tepkisi devreye girer. Kortizol gibi stres hormonları salgılanır, kalp hızlanır, beden genel bir tetikte olma ve tepki verme durumuna hazırlanır. Bu mekanizma anlık tehlikeler için yararlı olsa da, bedenin uzun süre bu durumda kalması sağlık açısından olumsuz olabilir. Bu gibi gerginlik, kaygı veya stres durumlarında doğru nefes alma ve kas gevşetme egzersizleri yapmak yararlı olabilir. Türkiye Psikiyatri Derneği gibi ruh sağlığı ile ilgili birçok derneğin web sitelerinde bu egzersizlerle ilgili bilgi bulunabilir” diye konuştu. 

Çevremizde yaşanan her şeyi kontrol edemeyeceğimizi söyleyen Yazıcı, şöyle devam etti:

“‘Mahvoldum’, ‘Bundan sonra hiçbir şey düzelmez’ gibi genel ve karamsar düşüncelere kapılmak yerine, sorunun ne olduğunu somut olarak tanımlamaya çalışmak, soruna değil çözüme odaklanmak, stresli durumların ve zor koşulların geçici olduğunu kendimize hatırlatmak stresle baş etmede faydalı olabilir. Ekonomik krizle ilgili kendini suçlayıcı düşüncelere kapılan kişiler, birçok insanın benzer durumda olduğunu, bunun kişisel bir sorun olmadığını hatırlamaya çalışabilirler.” 

Sorunları sürekli olarak düşünmenin bir çözüm getirmeyeceğini söyleyen Yazıcı, “Onun yerine bu düşüncelere ara verebilmek, rahatlatıcı etkinlikler yapmak veya hoşlandığı şeylerle uğraşmak kişinin stres ve kaygısını azaltabilir. Gülmeyi unutmamak gerekir. Mizah duygusunu korumaya çalışmak, bazı olaylara mizah penceresinden bakabilmek de önemlidir. Aile veya arkadaşlarla sorunları konuşmak onlardan destek almayı veya sorunlara farklı bir açıdan bakmayı sağlayabilir. Yalnızlık ve umutsuzluk duyguları azalabilir. Benzer durumda olan başka insanların nasıl çözümler bulduğunu öğrenmeye çalışmak yararlı olabilir. Daha önce de belirttiğim gibi hafif ya da ağır olsun, bu süreçte zorlandığını hisseden herkesin bir ruh sağlığı uzmanına danışması yararlı olacaktır” dedi.

0 yorum
4

Yorum Yapın