Anasayfa Editörün Seçtikleri Yasal eyleme “kredi” cezası

Yasal eyleme “kredi” cezası

, admin

CEREN BALA TEKE – Ankara

Öğrenciler, yasal olarak katıldıkları eylemler nedeniyle, haklarından yoksun bırakılarak cezalandırılmaya devam ediliyor. Ankara’da Kuğulu Park’ta yapılması planlanan ve polis tarafından engellenince farklı noktalarda gerçekleştirilen onur yürüyüşüne katılan öğrencilerin kredi ve bursları kesildi. Kredi Yurtlar Kurumu (KYK) tarafından verilen cezaya “güvenlik birimleriyle olan sorunlar” gerekçe gösterildi. Daha önce aynı gerekçe ile ODTÜ onur yürüyüşüne katılan öğrencilere de yaptırım uygulandı. Kredi ve bursu kesilen öğrenciler Ankara Yıldırım Beyazıt Üniversitesi Tıp Fakültesi öğrencisi İlay Kadiroğlu ve Ankara Üniversitesi öğrencisi Deniz ile konuştuk. 

Yürüyemeden gözaltına alındılar

Deniz, birçok kişinin daha yürüyemeden gözaltına alındığına dikkat çekerken, ODTÜ onur yürüyüşüne katıldığı için KYK bursu kesilen İlay Kadiroğlu’ysa yürüyüşe dair detayları şöyle aktardı: “Kuğulu Park’a giremeyince Tunalı’da yürümeye başladık, ama güvenlik için ilk aşamada toplanmadık. Kennedy köşesinde bayrak ve döviz açtık, devam ettik. Arkada cihatçılar önde polis vardı. Altı yedi dakika yürüdük. Sonra gazla müdahale başladı. Polis, cihatçıları gördü fakat müdahale etmedi. Darp edildiğim için bayıldım. Gözümü açtığımda da kargaşa devam ediyordu. Deniz ve Ilgaz orada alındı zaten. Polis arkadaşlarımızı gözaltına aldı, ablukaya başladı ve sürekli biber gazı sıktılar. Bir arkadaşımızın yüzüne sıkmışlar.”

Eylemcilere “Bunlar misafir değil, terörist” denildi 

Polis ablukasından çıkamayacaklarını anlayan Kadiroğlu, dışarıda kalanları yönlendirdiğini ve yürüyüşe devam ettiklerini söyledi. 

Yürümeye başlayınca grubun kalabalıklaştığını anlatan ve halkın kendilerini desteklediğine dikkat çeken İlay Kadiroğlu, sözlerine şöyle devam etti: “Yürüyerek Tunalı’dan Bestekâr’a kadar geldik. Bizi gören lubunyalar dahil oldu. Basın açıklaması yaptık. Sonra yine polis önümüzü kesti. En önemli şey halkın desteğiydi orada bizim için. Halk bizimle birlikte slogan attı. Sonra bir anda güvenlik şubeden biri geldi ve ‘saldırın!’ dedi. Araya esnaf girdi. Polisin belinden silahını aldılar hatta. Halktan da gözaltına alınan oldu. Bastonlu bir teyze çevik polislere bastonuyla vurdu. Neredeyse onu bile alıyorlardı. Bizi orada gözaltına aldılar. Aracın arkasına götürdüler. Sonra yine o güvenlik şubeden gelen kişi, ‘Ters kelepçe yapın, bunlar misafir değil, terörist’ dedi. Biz araca bindirilirken halkın desteği devam etti. Her şeye rağmen moralimiz yüksek bindik o araçlara.” 

Yürüyüş öncesinde ve sırasında polislerin LGBTİ+ karşıtı kişilere yönelik tutumu da dikkat çekti. Polis, yasal haklarını kullanarak yürümek isteyen kişileri darp edip ters kelepçe ile gözaltına alırken, yürüyüş yapmak isteyenlere saldıran kişiyi koluna girip araca götürdü. Yaklaşık 20 dakika sonra ise yasal işlem yapılmadan kişinin gitmesine izin verildi. 

LGBTİ+ karşıtı bir grubun ise polisi alkışladığını belirten Kadiroğlu, “Cihatçılarla aynı muameleyi görmedik. Onlara karşı daha yumuşaklardı. Onlardan hiç gözaltı yok mesela. Bunlar olurken arkamızda cihatçılar slogan attı, polisi alkışladı” dedi. 

“Tecavüzle tehdit ettiler”

Gözaltı araçlarının içerisinde de hak ihlali yaşadıklarını dile getiren İlay Kadiroğlu, şunları aktardı: 

“Bir arkadaşımızı polis bize saldırırken caddenin karşı tarafında cihatçılar dövdü. Sonra özellikle o arkadaşımızı çevik polisler ters kelepçeli ve oturuyor olmasına rağmen darp ettiler. Yetmedi, tecavüzle tehdit ettiler. Zordu.”

Kadiroğlu, gözaltı sürecindeyken aldığı kafa darbesi sebebiyle kusmaya başladığını ve polisin ise kendisini beklettiğini dile getirerek detayları şöyle anlattı: “Hastane önüne gittik. İyi değildim, çünkü kafama da basılmıştı ve yüzümün sol tarafında uyuşma başladı. Polise bunu söyledim, umursamadılar. Sonra kusmaya başladım. Doktor muayenesine götürdüler en sonunda, ancak muayeneye girebilmek için bir saat bekledim. Doktorun hayati tehlikesi var, tomografiye gitmesi gerek demesine rağmen üç saat kadar yine beklettiler. Gerekçeleri de biri daha gelirse git gel yapmamaktı.”

Öğrenciler, gözaltı süreci boyunca şiddetin devam ettiğinin ve avukatların araçlara yaklaşmasına izin verilmediğinin de altını çizdi. 

Burs ve kredilerin kesildiğine dair resmi belge yok

Herhangi bir resmi açıklama olmamakla birlikte kredilerinin hesaplarına yatırılmaması nedeniyle ilgili kurumları aradıklarında kredilerinin kesildiğini öğrendiklerini dile getiren Deniz, “Param yatmadığı için kurumu aradım. Güvenlik birimleriyle olan sorunlar sebebiyle kesildiğini ve emniyetten yazı geldiğini söylediler. Ortada herhangi bir resmi belge de yok. E-devlet sistemi üzerinden kontrol ettiğimde ise hala alıyormuşum gibi görünüyor. Tam şu an kesmeleri de bizim için süreci daha çok zorlaştırdı. Eğitim dönemi başladı ve paraya ihtiyacımız var. Evet, aldığımız kredi tek başına yetmiyor zaten ama en azından destekleyici oluyordu” dedi. 

İlay Kadiroğlu ise aynı konudaki deneyimini şöyle anlattı:

“İlk olarak ODTÜ onur yürüyüşünde kesildi benim bursum. Dava açtık, kazandık. Sonra yine aynı gerekçe ile kesildi. Bu bir yıldırma politikası. O kadar şiddete işkenceye karşı çıkıyoruz sahaya. Böyle mi vazgeçeceğiz? Şimdi KYK’mı tekrar kesmelerini bekliyorum. Zaten kesilmişti ama hızlarını alamayıp yine keserler eminim. Komik de bir durum. Mesela KYK almayan bir arkadaşımıza “KYK bursunu kestik” diye tebligat geldi. Burs almayanın bile bursunu kesiyorlar. O para bizim için çok önemli mi diye sorarsanız da değil aslında. Sekiz yüz TL kime yetebilir ki? Ama destek oluyor. Artı olarak ailesi ile görüşmeyenler var, onlar için çok daha önemli. Kestiklerinde de itiraz davası açıyoruz, kazanıyoruz. Ancak dava sekiz ay sürüyor. Ben mesela geçen yıl okulu bir yıl süreyle bıraktım maddi olarak geçinemediğim için.”

KYK kredisi dışında bir geliri olmayan Deniz, babasının emekli maaşı ile geçindiklerini ifade ederek yaşadığı maddi zorlukları şöyle anlattı: “Babamın emekli maaşı var şu an için tek geçim kaynağı olarak. O da zaten evin kirasından da az, epey sıkıntılı bir dönem geçiriyoruz. Haber bile verilmediği için sorun yaşıyorum. Böyle hukuksuz bir şekilde aksiyon almaları çok üzücü. Yasal hakkımız olan bir yürüyüşten dolayı bu muameleyi görüyoruz. Bu sistematik bir durum. Öte yandan bu parayı ben sonrasında ödeyeceğim. Hem de faizi ile, yani bu para benim zaten.” 

“Ne beslenebiliyoruz, ne okuyabiliyoruz ne de barınabiliyoruz”

“Devletin bütün örgütlü nefretinin en büyüğü bile gelse bizim cesaretimizden daha üstün değil. Dayanışmayla tüm bu süreci halledeceğiz. Bu noktada dayanışma için verilen burslar bizim için çok önemli. Bizi desteklediğini belirten özellikle siyasi partilerin bu noktada aksiyon almasını bekliyoruz. Bir burs hareketi başlatabilirler. Evet, maddi destek her şeyi çözmez ama bizim buna da ihtiyacımız var. Ne beslenebiliyoruz, ne okuyabiliyoruz ne de barınabiliyoruz” diyen İlay Kadiroğlu verilen KYK burs ve kredilerinin geçinmek için yetersiz olduğunu da dikkat çekti. 

“Burs kesintileri emniyetin yetkisi kapsamında değil”

Konuyla ilgili değerlendirmelerde bulunan KAOS GL’den Avukat Yasemin Öz ise yürüyüşleri katıldıkları için KYK’nın burs kesme girişimine dair şöyle konuştu: “Öğrencilerin burslarının kesilmesiyle ilgili prosedürün hukuka uygun şekilde yerine getirilmesi gerekir. Yani burs veya kredinin hangi durumlarda kesileceği hukuken düzenlenmiş durumda. Bu emniyetin yetkisi kapsamında değil. Zaten burs/kredi kesiliyorsa bir insan hakkında idari, hukuki bir işlem yaptığında onu yazılı olarak bildirmek zorundadır. Çünkü burada verilmiş bir hakkın geri alınması var ve bu yazılı ve resmi olarak karar alınmadan, bu karar tebliğ edilmeden işleme konulamaz. Alınan her idari kararın İdare Mahkemesi’nde itiraz yolu vardır. Bu kararın yazılı olarak tebliğ edilmesi gerekir ki; hak ihlali yaratılmasın ve insanlar itiraz yollarını kullanabilsinler. Burada tamamen usule, hukuka aykırı bir işlem var. Dolayısıyla burada yine ihlale uğrayanı zorluyor. Diyor ki; ‘Ben senin hakkında bir karar aldım ama sana bildirmiyorum bile’. Bu durumda; Bilgi Edinme Yasası’na göre ‘Hakkımda ne karar alındı’ diye ihlale uğrayanın idareye dilekçe ile başvurup hakkında alınan kararın bildirilmesini talep etmek dışında yol bırakılmamış oluyor.”

“Muhafazakâr siyaset birbirinden hangi stratejileri ve yöntemleri kopyalıyor?”

LGBTİ+ karşıtı mitinglere de bakılması gerektiğini belirten Öz, “Türkiye’de ne oldu da bu mitingler düzenlenmeye başladı? Bu soruya küresel olarak bakmak gerekir. Bu kürede ne oluyor? Bu muhafazakâr siyaset birbirinden hangi stratejileri ve yöntemleri kopyalıyor?” sorularının sorulması gerektiğine dikkat çekti. 

Türkiye’nin içinde bulunduğu toplumsal buhranın da yaşanan olaylarda etkisi olduğunu belirten Avukat Öz, “Birincisi, ülkenin içinde bulunduğu toplumsal durumun getirdiği bir şey var. Ekonomik kriz, yoksulluk, işsizlik, yolsuzluk ve liyakatsizlik nedeniyle Türkiye’de çok büyük tartışmalar dönüyor. Uzun yıllardır da bunları günlük olarak yaşıyoruz. Tüm bunların üstüne yargı bağımsızlığı ağır bir çöküntüye uğradı. Dolayısıyla Türkiye yozlaştı. İnsan haklarının ağır ihlallere uğradığı ve demokrasinin ortadan kaldırıldığı ve otoriterleşen rejim değişikliği ile yasama, yürütme ve yargı arasındaki kuvvetler ayrılığı ilkesinin bozulduğu olaylar silsilesi yaşadık. Bu noktada muhafazakâr oylar nasıl muhafaza edilebilir? Küresel gelişmeleri takip etti hükümet ve ABD’de, Doğu Avrupa’da olduğu gibi LGBTİ+ karşıtı mitingleri gündeme getirip, LGBTİ+’lar üzerinden kadın hakları, demokrasi ve insan hakları meselesini ‘Bakın, bunların savunduğu şeyler bizim aile değerlerimizi yok ediyor. Çocuklarınız LGBTİ+ olacak’ diyerek kaygı yaratmak istediler. Zaten yöntem olarak korkuyu ve baskıyı kullanıyorlar” şeklinde konuştu.

0 yorum
0

Yorum Yapın