Anasayfa Editörün Seçtikleri Tarihi Bey Mahallesi’nin dokusu bozuluyor

Tarihi Bey Mahallesi’nin dokusu bozuluyor

, admin

CİHAT ÖZTÜRK – Gaziantep

Tarihi Bey Mahallesi, Gaziantep’teki en eski yerleşimlerden. Mahalle, on dokuzuncu yüzyılın ikinci yarısından itibaren adını da aldığı gelir düzeyi yüksek “beylerin” yaşadığı yer. Tarihçi Murad Uçaner’in aktardığı üzere bir zamanlar taş konakların, piyano seslerinin yükseldiği bu yaşam alanı bugün restoran ve kafelerin bulunduğu bir turistik merkez. Gaziantep Büyükşehir Belediyesi’nin atık metalden yaptırdığı 30 heykel ise tartışma konusu.  Uzmanlar, tarihi mahallede sokak başlarına yerleştirilen heykellerin dokuyu bozduğu görüşünde. 

Bu yeni düzenlemeyi , Mimar-Tarihçi Sıtkı Severoğlu, Mimarlar Odası Önceki Dönem Başkanı Özgür Girişken, Araştırmacı-Yazar Murad Uçaner ve Büyükşehir Koruma Uygulama ve Denetim Şube Müdürü Serdar Gürsel ile konuştuk.

“Can güvenliği açısından tehlike arz ediyor”

“Gaziantep’in kültürel, mimari değerlerine sahip çıkma konusunda önemli adımlar atılıyor. Ama son yıllarda, aynı zamanda ortak akılla alınmayan yanlış kararlara da rastlıyoruz” diyen Mimar-Tarihçi Bekir Sıtkı Severoğlu, “Bey Mahallesi’nde eski Gaziantep mesleklerinin yaşatılması projesi olarak yapıldığı söylenen demir sac levhalarla yapılan heykeller için öncelikle şu soruyu sormalıyız” diyor ve ekliyor: “Kültür Varlıkları Koruma Kurulu’ndan alınan bir izin var mı? Yok mu? Alınmadan yapılmışsa büyük bir hata. Çünkü sokakların ve buradaki Antep evlerinin dokusunu bozuyor. Büyükşehir nasıl bir proje ile bu çalışmayı yaptı bilemiyorum, ama yapılan çalışmalar can güvenliği açısından büyük tehlike arz ediyor. Sokaklar dar. Sokakta koşan çocuklar var. Dalgınlığına denk gelen yürüyen insanlar açısında sorunlar teşkil ediyor. Düşüp çarpabilirler. Bir çocuğun başına kaza gelirse sorumlu kim olacak? Paslanmış demir heykeller bunlar. El kesilme gibi riskleri söz konusu olabilir.”

“Turizme kazandıralım derken kantarın topuzunu kaçırıyoruz”

Sanatçının sanatını tartışmadığını dile getiren Severoğlu, “Fikir olarak bu mesleklerin burada canlandırılması düşünülebilir, ama mekânsal yer seçimleri, hele bu malzemelerle buraya konulması genel yapı karakterimize de uygun değil. Gaziantep’in pek çok mahallesinde olduğu gibi Bey Mahallesi’nde mimari olarak korunan kültürel değerlerimiz var. Orada korunan yapılara saygı göstermeyen bir çalışma olarak değerlendiriyorum. Bu eserleri yapan kurullar bu izinleri vermiş ise bu durumu yeniden incelemeli. Burada son yıllarda ayrıca cam çerçeve olarak açılan dükkanlar var. Dükkânların cephesi açılmış, bu duruma kim izin veriyor? Zaman zaman bu tür mekanları turizme kazandırmak için maalesef kantarın topuzunu kaçırabiliyoruz. Tamam, bu mahalleyi turizme kazandıralım, bu bölgeye turist çekelim, ama tarihi yapıların önüne yapılan fiziki müdahaleler yaparken daha dikkatli olmalıyız” diye ekledi.

“Heykeller dokuyu gölgeleyecek kadar baskın hale gelmiş”

Mimarlar Odası Önceki Dönem Gaziantep Şube Başkanı Özgür Girişken, uygulamayı nitelik yerine niceliği önceleyen bir pratik olarak nitelendirdi. Girişken “Esasen iyi niyetle yapılan ve bir kentsel tasarım çalışmasının unsurları olan bu heykellerin, bu kadar çok sayıda ve âdeta çullama lahmacun gibi her noktaya boca edilerek serpiştirilmesi heykelleri değersizleştirmiş, tarihi kent dokusunu gölgeleyecek kadar baskın hale gelmelerine yol açmış, neredeyse Bey Mahallesi’ni bir tiyatro setine dönüştürmüştür” dedi.

“Mahalledeki restorasyon kozmetikten öteye geçemiyor”

Özgür Girişken restorasyon uygulamalarında bölgenin yaşam örüntüsünün gözetilmesi gerektiğine dikkat çekti: “Burada yapılan restorasyon uygulamaları teknik anlamda başarılı olsa da, Bey Mahallesi gerçek anlamda yaşayan bir yer olamadı ne yazık ki. Belediye burada yaşamı canlandırabilmek için heykel örneğinde olduğu gibi daha da fazla kozmetik müdahaleye başvurdu ve tiyatro seti algısını daha da güçlendirdi. Bey Mahallesi’nde ve tarihi kent merkezinde yaşamı canlandırmak için ihtiyaç duyulan şey, öncelikle sosyal etki yaratacak projelerin geliştirilmesi olacaktır.”

“Bölgenin hafızasını yok ediyor”

“Sanatsal çalışmaların yapıldığını duyunca umutlandım” diyen Hafızasını Kaybeden Kent Anteb kitabının yazarı Murad Uçaner ise, “Ama yapılan çalışmaları görünce bölgenin tarihini, hafızasını tamamen yok etmek için yapılan bir çalışma olduğunu düşündüm. Kentin eski yaşantısını yansıtan figürler yaptıklarını söylüyorlar. Şerbetçi veya şalvarlı birilerini buralara koymak bölgenin geçmişini yansıtmıyor. Hatta çalışma başlamadan önce heykeltıraş ve  ressam iki arkadaş işin başında olan yetkiliyle tanışıyorlar. ‘Ya bildiğimiz kadar Ermeniler yaşıyormuş. Onların yaşantılarını yansıtacak bir şeyler koyacakmışsınız’ dediğinde, ‘Biz o tarihle ilgili bir şey bilmiyoruz, elimizde de veri yok. Bilen de birini tanımıyoruz’ demişler. Murad Uçaner diye biri var demiş. Tanımıyoruz onu da bilmiyoruz demiş (Gülüyor)” ifadelerine yer verdi. 

Yazar Uçaner, şöyle devam etti: “Benim aklıma gelen Alfred Hitchcock’un Kuşlar filmi vardı. Kuşlar sanki bir bölgeyi istila edecekmiş hissi uyandırdı. Direğe tırmanan bir adam koymuşlar. Herhalde dedim bölgede hırsızlık olaylarını, çok olduğunu yansıtmak istemişler diye düşündüm. Ondaki amaç da şuymuş: Direğe tırmanan adam elektrikçiymiş, aydınlatma lambası koymuşlar. Ve sanatsal çalışmalar yapılsın diyoruz. Seramikten veya doğal malzemeden kentin tarihi dokusunu yansıtan bir şeyler olsaydı, daha zarif olurdu.”

“Nasıl geri dönüşüm bu?”

Heykellerin bölgenin estetiğini bozmasının yanı sıra bölgeden geçen insanların paslı metale değerek yaralanması sonucunda tetanoz olabileceğine de dikkat çeken Uçaner, “Bunları eğer kafes altına alacaklarsa o zaman onların orada olmasının bir mantığı yok. Bir de geri dönüşüm metallerinin olduğu söyleniyor, benim gördüğüm kadarıyla yeni malzemeler kesiliyor. Bir şekilde paslandırılıyor. Nasıl geri dönüşüm bu? Bir de çevre dostu olduğu söyleniyor. Yine de şunu söylüyorum: Bu bir başlangıç düşünce olarak iyi bir yaklaşım. 1990 ve 2000’li yılların başında bölgeye insanlar girmeye korkuyordu. Şu anda daha sakin, insanların gezebileceği bir duruma geldi. Yavaş yavaş yaşanabilir bir alana dönüşüyor. Yine belediyenin sanatla uğraşan insanlara bu mekânları atölye olarak tahsis etme fikirleri var. Bunlar hayata geçirilirse köprü niyetindeki heykel uygulamaları belki tekrardan gözden geçirilir, kentin tarihini yansıtan çalışmalar yapılır” ifadelerine yer verdi. 

“Ermeni ve Müslümanların bir aradalığı anlatılabilir”

Bey Mahallesi’nin taşlarının kendi dokusunu yansıttığını sözlerine ekleyen Uçaner, “Burada 3-5 kuşak önce yaşamış insanların hikayeleri, resimleri yapılabilir. Bunun bu kente kaybettireceği hiçbir şey yok. Ama bu kente kazandıracağı çok şey var. Bu bölgenin genelde atıl olarak kalmasının sebebi Ermeni Mahallesi olarak bilinmesi. Ermenilerin yoğun olarak yaşadığı zaman hepi topu 100-150 yıl. Ondan önce Müslümanlar yaşamış. Bu evlerin büyük çoğunluğunu Ermeniler Müslümanlardan satın almışlar. Ve bu bölgede Ermeniler ve Müslümanlar bir arada yaşamışlar. Bu yaşantının burada anlatılması neden zor olsun ki?” diye sordu.

“Kentin eski mesleklerini canlandırmak istedik”

Heykeller konusunda görüşlerine başvurduğumuz Gaziantep Büyükşehir Belediyesi Koruma Uygulama ve Denetim Şube (KUDEP) Müdürü Serdar Gürsel ise yaptıkları çalışmayla ilgili, “Gaziantep Büyükşehir Belediyesi KUDEB olarak, kentin merkezindeki tarihi Bey Mahallesi’nde ‘Hayat Sokağı’ olarak adlandırdığımız 135 metrelik aksta toplam 270 metre uzunluğunda cephede, peyzaj öğeleri, atık geri dönüşüm malzemelerini kullanarak sanatsal çalışmalar yaptık. Burada amaç kentin eski mesleklerini, kahkeci, eskimocu, horozlu şekerci, somur bitmezci, naneci, kokucu, sinema çığırtkanı, bileyci, gazeteci, duzlucacı, lastik ayakkkabı ve terlik tamircisi, menengiç kahvecisi, ayakkabı boyacısı, çerçi, odun kırıcısı, hamal ve elektrik direkleri tamircilerini sanatsal çalışmalarla yansıtmak. ‘Hayat Sokağı’ projesi kapsamında sokağın muhtelif kısımlarına yerleştirilen sanatsal heykeller ve objeler hakkında ziyaretçilerin bilgi sahibi olabilmesi için her bir esere karekod konulacak” şeklinde konuştu.

Fotoğraflar: Cihat Öztürk

0 yorum
8

Yorum Yapın