Anasayfa Editörün Seçtikleri Feminist arkeologlar: Sahada ve akademide cinsiyetçiliğe karşı mücadele ediyoruz

Feminist arkeologlar: Sahada ve akademide cinsiyetçiliğe karşı mücadele ediyoruz

, admin

HAVVA ÇUSTAN – İstanbul

Arkeoloji, alanda uzun süreler çalışmayı gerektiren bir disiplin. “Feminist arkeologlar” adlı grupta bir araya gelen kadınlar, sahada karşılaşılan taciz ve zorbalığa karşı güç birliği yapmayı hedefliyor. Bunun ötesinde akademideki eşitsizliğe karşı da söyleyecekleri var.

Kadınlar kamusal alanda her geçen gün daha da görünür olsalar da, gerek iş hayatında gerekse akademide cinsiyet temelli ayrımcılığa maruz kalan çok sayıda kadın var. Başta erkek egemen işleyişten rahatsız oldukları için bir araya geldiklerini vurgulayan feminist arkeologlar, “Buna karşı ne yapabiliriz?” sorusuna ortak yanıt aramak için birlikteler. Amaçlarını şöyle sıralıyorlar: “Kadınların ve LGBTİ+’ların, ayrımcılığa uğrayan arkeologların ve arkeoloji öğrencilerinin sahada maruz kaldıkları taciz, mobbing, baskı vb. sorunlar karşısında bir dayanışma ağı yaratabilmeyi hedefliyoruz. Buzdağının görünmeyen kısmında yer alan, bu deneyimlerden sonra arkeolojiyi bırakmak zorunda kalmış, kayda girmeyen tecrübeleri ise şu an maalesef sistematik bir şekilde belgeleyebilmekten, bilmekten ve dolayısıyla dayanışma gösterebilmekten uzağız. Şu an bunun yol ve yöntemlerini arıyoruz”.

“Kadınlar arkeolojinin ‘mutfağında’ görevlendiriliyor”

Feminist Arkeoloji ve Toplumsal Cinsiyet Arkeolojisi yaklaşımlarına dair uluslararası çalışmaları da takip ettiklerini belirten feminist arkeologlar bu haberde isimlerinin kullanılmamasını isteseler de, sosyal medya desteğiyle güçlü bir dayanışma ağı kurabilme arayışındalar. Arkeoloji mezunlarının istihdam alanlarında toplumsal cinsiyetlere göre farklılıklar gösterdiğini dile getiren arkeologlar söze şöyle devam ediyor: “Sosyal medya hesaplarımızda paylaşmaya başladığımız ‘Doğru Bilinen Yanlışlar’ başlıklı gönderide dikkat çekmek istediğimiz ilk konuydu… Kazılardaki çalışmalar genel olarak arazi/saha çalışması ve kazı evi çalışması olarak ayrılır. İşin kazma, kürek, mala, el arabası kısmı arazide gerçekleşirken, araziden elde edilen tüm buluntuların çalışılması ve analiz süreçleri de kazı evinde gerçekleşmektedir. Kazı evi bir bakıma arazinin laboratuvarıdır. Türkiye’de yer alan çoğu kazıda kadın arkeologların ya da öğrencilerin arazide ağır iş yapamayacağı düşüncesi ile kazı evlerinde ‘küçük ve hafif işlerde’ görevlendirildiğine pek çok kez şahit oluyoruz. Esasında bu mantık da yine arkeolojide kadını mutfakta görevlendirmek oluyor”.

Feminist arkeologlar “kadın mücadelesinin dünyanın hemen her yerinde kazandığı ivmeyle birlikte bu eşitsiz duruma itirazlar da oldukça artmış durumda” saptamasında bulunuyorlar ve örgütlenmenin önemine işaret ediyorlar: “Biz de bu noktada bu karşı çıkışların ve tek tek yükselen seslerin bir araya gelmesini ve güçlenerek daha duyulur, sistemli ve sonuç alıcı hale gelmesi amaçlıyoruz. Ayrıca teorik olarak da bu yaklaşımlara katkı sunabilmek için çeşitli atölyeler, paneller düzenlemek gibi bir isteğimiz var. Bu birlikteliği kolektif bir çalışma olarak kurmaya özen gösterdik ve yine kolektif bir şekilde genişlemesini hedefliyoruz”.

Tacize karşı kurumsal mekanizmalar kurulması çağrısı

Taciz olaylarına karşı bireysel olduğu kadar kurumsal önlemler geliştirilmesi gerektiğini de savunan feminist arkeologlar, “Kazı projelerinin yürütücüleri belirli aralıklarla, öğrencilerin ve çalışanların kendilerini güvende hissederek olumlu ve olumsuz deneyimlerini paylaşabilecekleri görüşmeler ve toplantılar gerçekleştirmeli… Ekip üyeleri, hiyerarşi, hoca-öğrenci ilişkisi gibi nedenlerle olası kötü tecrübelerini herkesin bulunduğu toplantı gibi ortamlarda paylaşmak istemeyebilirler, buna karşı alınabilecek bir önlem de her kazı sezonu sonunda belirli soruların sorulduğu anketler yapılması” diyerek somut bazı çözüm önerilerini sıralıyorlar. Son olarak bir politika değişikliği öneriyorlar: “Üniversiteler acil bir şekilde tacizi aynı intihal gibi, kabul edilemez bir bilimsel suç olarak tanımlamalı ve bunu ilgili yönergelerine yerleştirmeli. Bunun resmileştirilmesi, mağdurların konuşabilmesi için büyük bir güven ve koruyuculuk yaratacaktır”.

Feminist arkeologlar çalışmalarını Twitter’da şu adreste paylaşıyor: https://twitter.com/feministarkeo

0 yorum
0

Yorum Yapın