Anasayfa Dünyadan Saklı Hikâyeler Ders Bitti. Şimdi Sivil İtaatsizlik Zamanı!

Ders Bitti. Şimdi Sivil İtaatsizlik Zamanı!

, admin

SAİME ÖZKAN – İstanbul

17. İstanbul Bienali’inin en çarpıcı çalışmalarından birisi olan İtaatsizlik Arşivi varlık nedenini şu cümleyle açıklıyor: “Sanatsal pratikler ile siyasi eylem arasındaki ilişkiye yoğunlaşan, çok evreli, gezici, ve sürekli gelişen bir video arşivi ve platform’’ 

İtalyan düşünür Giorgio Agamben Tanık ve Arşiv adlı kitabında arşivi, “Kuruluş itibariyle, basit bir işleve veya boş bir konuma indirgenmiş olan öznenin paranteze alınması” olarak tanımlar. Böylece temsil rejiminin yarattığı hegemonyadan kaçış bu noktada arşivle gerçekleşebilir. Temsil edilmeyenin tarihi yeni arşivleme mekanizmalarıyla okunabilir. 

Dijitalleşmeyle beraber değişen arşivleme teknikleri bize yeni bir alan açıyor. İtaatsizlik Arşivi de bu alanlardan birisi. İnternet mecrasının hipermetinsel özelliği geleneksel haber/hikâye yazma yöntemleri dışında yeni tekniklerin kullanımını mümkün kıldı. Fakat bir yandan da içeriklerin nasıl tutulacağı problemini de beraberinde getirdi. Bu bağlamda arşiv denemelerinin önemi de bir o kadar arttı. Aynı internetin bu hipermetinsel özelliği gibi İtaatsizlik Arşivi de  bizlere homojen ve çizgisel olmayan bir anlatı sunuyor. Kadın hareketlerinden, aids farkındalık yürüyüşlerine, neoliberal politikalara direnen köylülere, kayyum meditasyonuna ve daha fazlasına dair bir anlatı.

“Görsel ve yazılı belgeler arasında mekik dokuyoruz…”

Taksim’deki eski Merkez Rum Kız Lisesi’nde gerçekleşen sergi, yer yer mekânın dokusundan dolayı video çalışmalarını geri planda bıraksa da buranın eski bir lise olması, serginin pedagojik yanının altını çizer nitelikte. İtaatsizlik Arşivi [Park] başlıklı yayın, sergide dikkat çeken çalışmalardan. Aslında tam sekiz sene önce, arşivin Salt Beyoğlu’nda sergilendiği sırada basılmış. İlk sayfada Gezi sırasında işgal edilen AKM binası ve binaya asılan pankartlar yer alıyor. Yayında şehir hakkı, toplumsal cinsiyet ve üniversitede itaatsizlik gibi birçok farklı eyleme yer verilmiş. Bu yayın, videolar arasında gidip geldikten sonra kaybolan odağı toplamak ve bir soluk vermek için bize bütünlüklü bir harita çıkarıyor, ancak bu görsel ve yazılı arşivin çokluğu bienalin öğrenme yönüne zarar verecek bir noktaya geliyor. Küratörlerin ifadesine göre, “Bu bienal büyük bir toplanma ya da tek bir zaman ve mekânda yapılan planlı bir buluşma değil, bir dağılma, gözden uzak bir mayalanma” olarak tasarlanmış durumda. İplikler bir araya gelir, çoğalır, ayrılır, gürültülü bir zirveye ya da nihai bir düğüme ulaşmadan yer yer kesişir. Bırakın bu bienal de kompost olsun. Vaktinden önce başlayabilsin, bittikten çok sonra da devam edebilsin.” Bienalin bize büyük oranda bütüncül bir anlatı sunmaması akılda kalıcı bir sanat etkinlik olmasının da önüne geçiyor. Peki, bu bağlamda yeni anlatım ve öğrenme yollarına ihtiyaç duyduğumuz bu dönemde, bienalin açtığı yeni yöntemler üzerine konuşmaya devam edecek miyiz? 

Yeni Direnme Yolları: “Kayyum Rektör İstemiyoruz!”

Bienal’in açtığı tartışmaların kalıcılığının cevabı bir yanda bekleyedursun, biz şimdinin direnme alanlarına bakalım. İtaatsizlik Arşivi’nde de yerini alan Boğaziçi eylemleri kolektif bellekte henüz taze olan bir direniş ve bu direniş hala üniversitenin öğrencileri ve hocaları tarafından sürdürülmekte. Boğaziçi Üniversitesi akademisyenleri haftanın her iş günü 12.15’te “KabulEtmiyoruzVazgeçmiyoruz” sloganıyla rektörlük binasına arkalarını dönüyorlar.

Boğaziçi öğrencilerinin taleplerine tekrardan kulak kabartalım:

“Tüm üniversitelerdeki kayyum rektörlerin istifasını, bütün rektörlerin demokratik yöntemlere uygun olarak seçimle belirlenmesini istiyor ve akademisyenlerden acilen yeni bir seçim düzenlemelerini talep ediyoruz.

Bu demokratik tavır ve zorunluluğun bütün üniversitelerde yer bulması için hem diğer üniversitelerden öğrenci arkadaşlarımızı hem de mezunlarımızı bize destek olmaya çağırıyoruz.

Kabul etmiyoruz, vazgeçmiyoruz!”

0 yorum
11

Yorum Yapın