Anasayfa Çalışma Hayatı İş yaşamında taciz, şiddet ve mobbinge uğrayan kadınlar anlatıyor

İş yaşamında taciz, şiddet ve mobbinge uğrayan kadınlar anlatıyor

, admin

ELİF SOLMAZ – İstanbul

Çalışma yaşamında sıklıkla yaşanan taciz ve şiddet olaylarının çoğu zaman sessizce üstü kapatılıyor. Mağdurların kanıtlayabildikleri psikolojik ya da fiziksel şiddet ve taciz olaylarının yanı sıra kanıtlayamadıkları, hatta kendilerinin suçlu bulunduğu olaylar yaşanıyor. 

İş yaşamına yeni atılan genç kadınların cesaretleri, karşılaştıkları ilk olumsuz deneyimle birlikte kırılabiliyor. Çalışma ortamında karşılaşılan şiddet ve tacizin boyutunu ölçen herhangi bir mekanizmanın bulunmaması, bir süre sonra bu gibi olayların sıradanlaşmasına yol açıyor. Bu konuda yeterli bilgi ve deneyime sahip olmayan gençler, iş yerinde uğradıkları taciz ve mobing karşısında aktif bir mücadeleye yönelmekten vazgeçmeye başlıyorlar. 

İstifaya zorlanacak şekilde sözlü mobbinge ve baskıya maruz bırakıldım

25 yaşındaki Sema, mezun olduktan hemen sonra bir özel hastanede beslenme ve diyet uzmanı olarak işe başladığını, fakat iş hayatının beklediği gibi olmadığını anlattı. İlk iş tecrübesi olduğu için deneyimlediği şeylerin yanlış olduğunu ilk başta anlamakta güçlük çektiğini söyleyen Sema şöyle devam etti: 

“İşe başlarken banka hesap numaram alınmadı, benden önce çıkan diyetisyen hakkında karalama yapıldı ve iş disiplini anlamında eksik bir yer olduğunu ilk zamanlarda hissetmiştim. İnsan kaynakları beni işe alındığım zamanlarda yapacağım işin detayları hakkında çok bilgilendirmedi. İşte 1 ayım dolduktan sonra anlaşmış olduğum maaşımı vermediler ki en başta bahsettiğim gibi herhangi bir banka hesabım istenmedi veya yeni banka hesabı açtırmadılar. Muhasebe tarafından maaş elden şekilde veriliyormuş. Ben de herkes gibi maaşımı almak için muhasebeye talebimi dile getirince ardı kesilmeyen bahaneler, ötelemeler ve yalan söylemelerle karşılaştım. Hak ettiğim emeğimin karşılığını günlerce alamadım. Belki 2 ay sonra bir maaşımın düşük bir miktarını elden aldıktan sonra ben de yöneticiye ve gerekli kişilere açık ve net şekilde sorunumu dile getirdiğimde küçük düşürücü konuşmalar, tehditkâr cümleler ve beni istifaya zorlayacak sözlü şekilde mobbinge ve baskıya maruz bırakıldım. En sonunda olaylar büyüdü ve ben de istifa etmeyeceğimi, gerekirse hakkımı arayacağımı dile getirdim. Bunun üzerine hakkımda sahte tutanak tutulmuş. Sahte tanık bulunmuş. Üzerime atılan iftiralar onaylanmış ve benim 29 iş kodu ile işten atılmam gerçekleşmiş. Ben işten atıldığımı da SGK’yı arayıp sigorta yatışımın neden yapılmadığını sorguladığım zaman kendim öğrendim ve gerçekten inanılmaz yıpratıcı 2,5 ay geçirmiş oldum. Yerime yeni diyetisyen alımı yapılmış ve ben o günlerde işe gitmeye devam etmişim.”

İlk iş deneyimi sırasında yaşadıklarından sonra derin bir umutsuzluğa kapılan Sema, duygularını şöyle ifade etti: 

“Üzüntü, geleceğe karşı kaygı, incinmişlik ve öfke hissettim. Yıllarca okuyup hakkımla kazandığım ve dünyanın sayılı üniversitelerinin arasına girmiş bir üniversiteden almış olduğum kaliteli eğitimle ve donanımla kendimi geliştirerek ilerleyeceğim. Ancak yaşadıkladım hevesimi kaybetmeme ve değersiz hissetmeme sebep oldu.”

Fiziksel rahatsızlıklara yol açacak büyük bir stres”

Sivil toplum kuruluşlarında çalışan 26 yaşındaki Ceyda da çalışma yaşamında psikolojik şiddete maruz kalan kadınlar arasında. Son çalıştığı kurumdaki yöneticinin zaman içinde davranışlarının değişmesiyle birlikte mobbingin nasıl bir şey olduğunu kavrayan Ceyda bu süreci şöyle aktardı: 

“Yaptığım her işe çeşitli kusurlar bulmaya, gün içinde yapılması mümkün olmayan işler vermeye, hiçbir anlamı olmayan ve kurumda kullanılmayan işler verip çok kısa süreler içinde bitirmemi istemeye başladı. Tüm bu işleri yaparken gün içinde mail, mesaj ve iş takibi uygulamaları üzerinden eş zamanlı olarak işlere dair kusurlar bulmaya, işi henüz bitirmeden eleştirilerde bulunmaya başladı. Yaptığım iş sürekli değersizleştirilirken aynı zamanda mesai saatleri boyunca üzerimde fiziksel rahatsızlıklara yol açacak büyük bir stres oluşturuldu. İş yerinde hiçbir çalışanın haberi olmayan sırf mobbing amaçlı kurallar uydurularak bu kurallara uymamakla suçlandım. Mesai saatleri içinde verdiği işleri bitirmeye çalışırken sürekli olarak ‘Seninle ne yapacağımı bilmiyorum, ciddi olarak konuşmamız lazım’ gibi mesajlar attı. Sonuç olarak yöneticime bana hissettirdiklerini anlatan bir mail yazarak istifa ettim. İstifamı kendine bir hakaret olarak görerek bana onu aşağıladığımı söyleyen uzun mesajlar attı. Tartışmak istemediğimi sadece istifamı işleme koymasını ve hak ettiğim ücreti ödemesini söylediğim halde mesajlara bir süre devam etti ve maaşımı 20 gün geç yatırdı.”

Bu tür durumlarla karşılaşılmaması için önleyici mekanizmaların önemine dikkat çeken Ceyda şöyle devam etti: 

“Özellikle küçük kurumlarda yöneticiden bağımsız denetleyici mekanizmalar olmalı. Bu mekanizmalar çalışan odaklı işlemeli. Ayrıca mobbingi bildirmek çalışanlar için endişe verici bir şey olmamalı. Çalışanın beyanı esas alınarak değerlendirilmeli. Özellikle sivil toplum alanında diğer kurumlar da mobbing yapan kurum ile işbirlikleri kurmamalı. Çalışanlar genellikle diğer kurumlarda da mobbing yapıldığı için bunu ifşa etmekten çekiniyor, çünkü iş bulmakta zorlanacaklarını düşünüyorlar.”

Telefonumu karıştırırken yakaladım

İş yerinde mobing ve baskının bir başka biçimi de özel alana müdahale olarak karşımıza çıkıyor. Aylin 26 yaşında atıldığı iş yaşamında buna benzer bir durumu deneyimleyen kadınlardan birisi. Aylin yaşadıklarını şöyle dile getirdi:

“Mezun olduktan sonra gazetelerde iş bulmakta çok zorlandım. O sebeple farklı sektörlerin sosyal medyalarında iş bakmaya başladım. Muhafazakar bir tekstil firmasında sosyal medya yöneticisi olarak iş buldum. Açıkçası birçok problem yaşadım orada. İşverenlerimin muhafazakar olması benim için bir problem değildi, benim için problem olan benim de hayatıma karışmaya başlamaları oldu. Müdürlerden biri iş yerine gelirken giydiğim kıyafetlere laf etmeye başladı. Özellikle çok açık giymemeye çalışmama rağmen. Çünkü onların bana bakışlarından zaten rahatsız oluyordum. Bana etek giymemem gerektiğini, işe gelirken yolda üstümün açılabileceğini. söyledi. Ama yaşadığım en kötü olay bir gün telefonumu karıştırırken yakalamam oldu. Ben ekran kilidini masamda açık bırakıp gitmiştim, döndüğümde müdürümün telefonumdan videolar izlediğini gördüm ve şok oldum. Hem de benim galerimdeki videoları izliyordu. Zaten o olaydan bir hafta sonra da istifamı verdim, çünkü zaten artık katlanamaz hale gelmiştim. Yanımda kadın cinayetleri hakkında iyi oluyor, evlenmeden sevgililik yapıyorlar, hak ediyorlar gibi şeyler duydum. Bunlara katlanmak gerçekten çok zor oldu. Çalışanlar için şikayeti kolaylaştıracak destek hatları, çalışan destekleyici yasaklar, sosyal haklarımızın geliştirilmesi gibi önlemler bu durumlara çözüm olabilir diye düşünüyorum. Ayrıca ekonomik kriz de, işsizlik korkusu da bizim korkmamızı sağlıyor. Ekonomik düzelme birçok anlamda çalışanlar için iyileştirici olabilir.” 

“Üstü kapatılmak yerine karşı çıkılmalı

2021 yılının Ekim ayında bir dergide çalışan 27 yaşındaki Damla ise patronu tarafından telefon mesajı yolu ile hakarete uğradı. Hakaretin sebebi, görevi olmadığı halde kendisinden yapması istenen işi yapmaması. Damla uğradığı hakaretten ve baskıdan sonra istifa etmek zorunda kaldığını belirtti: 

“Hukuk sisteminin bu konuda daha hızlı reaksiyon alması gerektiğini düşünüyorum. İş/işveren davalarına gereken önem verilmiyor. Üstü kapatılması yerine karşı çıkılmalı ve mücadele edilmeli. Sömürü karşıtı işverenlerden bunlara maruz kalmak özellikle daha yıkıcı oluyor. Toplu grevler, ifşalar bu tür haksızlıkların karşısında daha etkili çözümler sağlayabilir.”

* Haberde yaşadıkları deneyimlerini paylaşan kadınların isimleri değiştirilmiştir.

0 yorum
1

Yorum Yapın