Anasayfa Editörün Seçtikleri Güllüceliler kış ortasındaki yıkıma direniyor

Güllüceliler kış ortasındaki yıkıma direniyor

, admin

ARDIL BATMAZ – Diyarbakır

Elazığ Palu’ya bağlı Güllüce (Seraçor) köyü, insansızlaşma riskiyle karşı karşıya. 2020’deki Elazığ depreminde zarar gören 30 ev için yıkım kararı verilirken, bu kapsamda olan 9 ev için, evlerin afet bölgesinde yapılması gerekçe gösterilerek, sosyal yardım hakkı tanınmadı. Yıkım kararı verilen söz konusu 9 evin elektriği kesildi. Köylüler, kış ortasında yapılmak istenen yıkıma tepki gösterdi ve gidecek yerleri olmadığı için evlerinden çıkmayacaklarını söyledi. Köylüler, afet bölgesi kararları nedeniyle, çözüm üretilmezse köyün bütünüyle insansızlaşacağına da dikkati çekti. 

1971 yılında Bingöl’de meydana gelen 6,8 şiddetindeki depremin ardından Güllüce köyünün arkasında bulunan kaya sütunları gerekçe gösterilerek yerleşim alanının büyük bir kısmı kaya düşmesi riskiyle afet bölgesi ilan edildi. 1992 yılında köyde yaşanan çığ nedeniyle bir mahalle daha afet bölgesi kapsamına alındı. Böylelikle köyün yerleşim alanının 3/4’lük kısmı bugün afet bölgesi olarak değerlendiriliyor. Ancak köylüler, bu alanların afet bölgesine dahil edildiğini 2010 yılında meydana gelen Elazığ, Okçular depremiyle öğrendi. Bu süre içinde bölgeye ev, ahır, arılık yapan Güllüce sakinleri, şimdi yıkım riskiyle karşı karşıya. Devletin izni ve bilgisi dahilinde yaşam alanları inşa ettiklerini belirten Güllüceliler, “Buranın afet bölgesi olduğu yeni mi akıllara geldi? Biz buraya bina dikerken, ahır yaparken neden izin verdiler? Elektrik, su aboneliği neden yaptılar?” diyerek tepki gösteriyorlar

EVLERİN ELEKTRİKLERİ KESİLDİ

Hak sahipliği verilmeyen evlerden biri Murat Karakaya’ya ait. Köyde geçimini arıcılıkla sağlayan Karakaya, “Köylerimizi insansızlaştırmaktan başka çözüm öneriniz yok mu?” diye sordu. Son dönemlerde bölgede sonuçları çok ağır olan afetler yaşandığını, bu duruma karşı tedbir alınmasını anladıklarını belirten Karakaya, ancak devletin, bölgedeki yaşam olanaklarını altüst edecek sonuçlardan kaçınması gerektiğini ifade etti:

“Vatandaşın canını koruyayım derken bir köyü insansızlaştıracaksan bunun adına tedbir denilmez. Bir yeri yıkarken onun alternatifini oluşturmakla devlet yükümlüdür. Buranın afet bölgesi olduğu yeni mi akıllara geldi? İnsanlar 40 yıldır yaşıyor burada. Elazığ depreminin üzerinden yıllar geçti ama bu yıkım kararları kış ortası, baskın yapar gibi gerçekleştirilmek isteniyor. Köy yerinde bir evde yaşamasan bile o evi bir şekilde kullanıyorsun. Kiminin hayvanları var, kiminin yemi ve samanı, kiminin arı malzemesi. Bu kış ortasında nereye götüreceğiz bunları? Yıkım kararı verilen evlerin elektriğini kestiler. Yaşamak, barınmak mümkün değil. En azından yaza kadar zaman tanınmalı. 3-4 yıldır yıkmadınız yaza kadar da yıkmazsanız olur herhalde.”

“KÖYÜ TERKETMEKTEN BAŞKA SEÇENEK SUNULMUYOR”

Geçtiğimiz hafta evleri yıkmak için köye kepçelerin getirildiğini, boş durumda olan evlerin yıkıldığını ancak yıkılacak diğer evlerde oturan Güllücelilerin evden çıkmadığı için yıkımın gerçekleştirilemediğini belirten Karakaya, yetkililerle yıkımın yaz aylarında yapılması ve kalacak yeri olmayanlara devlet tarafından destek verilmesi konusunda görüşme yaptıklarını dile getirdi. Henüz kendilerine dönüş yapılmadığını ifade eden Karakaya, şöyle konuştu: 

“O köyde 30 ev yıkılırsa ve afet bölgesi kararı kaldırılmazsa o köy boşalır. Onlarca aile hayvancılık yapıyor, onlarca aile arıcılık yapıyor. Bu ailelerin üretimden koparılıp şehirlere sürüklenmesi devletin işine mi geliyor? Üretim ekonomisini öncelemeyen bir toplum her krizi yaşayabilir. Yıkım kararı verilen 9 ev, hiçbir olanaktan faydalandırılmıyor. Ne başka yerde konut, ne yeniden inşa için destek ne konteynır, ne de çadır verilmiyor. Bir ev yapmanın maliyeti bugün en az 1 milyon lira. Ayrıca o para bulunup ev yapılmak istense bile afet bölgesi olduğu için devlet izin vermiyor. Bize köyü terk etmekten başka seçenek sunulmuyor.”

Karakaya, çözüm olarak ise yıkımların yaza kadar ertelenmesini, yıkılan evlerin yeniden inşası için devlet teşviği verilmesini ve afet bölgesi kararının yeniden gözden geçirilmesini önerdi.

“EVLER YIKILIRSA BİR DAHA KÖYE DÖNÜŞ YAPAMAYIZ”

Bir diğer mağdur Yusuf Ormanoğlu ise şu ana kadar herhangi bir resmi tebligat yapılmadan yıkıma 10 gün kala kaymakam tarafından ‘evlerinizi boşaltın yıkacağız’ denildiğini söyledi. Yaptıkları görüşme sonucunda yıkımın şu an için ertelendiğini belirten Ormanoğlu, “Sonuç ne olacak bilmiyoruz. Bu evler yıkılırsa kalacak yerimiz de eşyalarımızı koyacak yerimiz de yok. Afet bölgesi diyorlar ama biz bu evi 97 yılında yaptık. O günden bu yana bize elektrik veriliyor. Afet bölgesiyse neden elektrik aboneliği yapıyorsunuz? Henüz birkaç sene öncesine kadar bile burada yazlıklar yapıldı. Bu inşaatlar devletin izniyle yapılmadı mı? Madem afet bölgesiydi neden bu inşaatlara izin verildi? Şimdi gelip bu evleri yıkacağız demek doğru değil. Evlerimiz sapa sağlam ve biz evlerimizde kalmak istiyoruz. Bu evler yıkılırsa bir daha köye dönüş yapamayız. Şu anda oturduğum evi 1 buçuk milyon liraya ben inşa edemem. Hayvanlarımız, ahırımız var. Burada geçim hayvancılıkla sağlanıyor ve bizim hayvancılığımızı da etkileyecek bir durum söz konusu. Biz hayvancılık da yapamayız artık. Bir çözüm bulunmasını istiyoruz” dedi.

“KÖYÜ TERKETMEK ZORUNDA KALACAĞIZ”

Yıkımın kış aylarında yapılması halinde oluşacak mağduriyetin artacağını belirten Kasım Karakaya ise afet bölgesi kararının gözden geçirilmesini talep etti. Bahse konu evlerin yıkımıyla birlikte köyde hayatın duracağını söyleyen Karakaya, “Bu mahallenin tekrar imara açılması gerekiyor aksi taktirde tamamı boşalacak. Bağlar, bahçeler bitecek. Hayvancılık, arıcılık bitecek. Evi yıkılacak insanlara karşı da bir çözüm sunmuyorlar. Biz de zaten afet bölgesinde ev yapılmaması gerektiğinin bilincindeyiz ama 30 yıl, 40 yıl önce yapılan evler var burada. Köyü terketmek zorunda kalacağız ve buna karşı çözüm bulunsun istiyoruz” dedi.

Not: Haberde ismi geçen kişiler fotoğraflarının kullanılmamasını istedi.

0 yorum
0

Yorum Yapın